Her insan hayatında her şeyin en iyisinin ve en güzelinin olmasını ister. Aynı zamanda istediği o şey ne olursa olsun sadece kendisinde olmasını ister ve hep bunun için çabalar. Bazen bu çabasını gerçekleştirirken çokça bencil davranır ve elinde olmasını istediği yüzünden elinde olduğundan olurdu. Sonra bildiğimiz o sitem etmeler, neden ben demeler başlar. Ardı arkası kesilmezdi ve suçlu hep karşı taraf olurdu niyeyse. Kimse hatanın kendisinde olabileceğine ihtimal bile vermezdi…


İşte bu sebepten dolayı gün geçtikçe çevremiz daralmaya ve yalnızlaşmaya başlıyoruz. Hayat bizi ne zaman bu hale getirdi kimse anlamadı. Telefonlarımız akıllaştıkça bizler aptallaştık. Her geçen gün artan isteklerimizi gerçekleştirmek için kendi benliğimizi kaybedip, başka insanlara dönüştük her birimiz. Artık insanlar sadece kendi arzularını tatmin etmek için yaşıyor ve bizlik duygumuzu kaybediyoruz. Kanayan ve kanadığı belli olmayan bir yara gibiydi bu yalnızlaşmamız. Şu anda bu kaybın kimseye bir zararı yok gibi duruyor olsa da bir gün herkes bu bizlik duygusunun kaybedilmiş olmasının cefasını çekecek ve ne yazık ki iş işten geçmiş olacak...


Keşke her ülkede sıkça insanları bir araya getirici organizasyonlar yapılsa. Birbirimizle kardeşçe yaşadığımız bir dünyaya dönüştürsek kendi elimizle mahvettiğimiz dünyamızı. Keşke insanlar bizliğin, benlikten daha mutlu edici olduğunun farkına varsalar. Daha fazla geç kalmadan bu yalnızlaşmamızın önüne geçilse ve artık devlerin savaştığı, olanlarında çimlere olduğu bu bencillik savaşları dursa ne güzel olurdu. Artık mazide kalan töreyi günümüze getirenler yüzünden kadınlar ve çocuklar öldürülmese... Sokaklar daha güvenli hale gelse ne güzel yaşanırdı bu dünyada. Ama ne yazık ki gittikçe hızlanan bencilliğimiz yüzünden günü geldiğinde öyle bir hâl alacak ki dünya, kardeş kardeşi daha çok vuracak. Başkaları ve kendimiz için kazılan kuyulara hiç suçu olmayanlar düşecek.


Unutmamalıyız ki yaşadığımı bu dünya bizim ve onu güzelleştirmekte, kötüleştirmekte bizim elimizde. Biz ne kadar yalnızlaşır, sadece kendimizi düşünen insanlar haline gelirsek ve çıkarlarımız uğruna verdiğimiz savaşta hiç suçu olmayanlara zarar verirsek, onların ne hale düştüğünü umursamazsak dünyanın ömrünün azalacağı gibi biz insanlarında ömrü azalacak. Bizler aç yatan komşumuzu doyurmadıkça, halen sokakta yaşayan insanlarımız varsa ve bu insanları kışın soğuğundan, yazın sıcağından, açlıktan, susuzluktan korumak adına aldığımız bir önlem olmadıkça, kadına şiddete göz yumup, çocuk gelinlere, çocuk tacizine sessiz kaldıkça ne savaşlar son bulur, ne de mutsuzluğumuz…


O halde artık bir işe kalkıştığımız da kalkıştığımız iş ne olursa olsun ben diyerek değil de biz diyerek başlarsak daha iyi yerlere geleceğimizi göreceğiz. Birinin yüzünde ki tebessüm nedeni oldukça mutluluğun ne demek olduğunu anlayacağız. Bizler tek olduğumuz da değil birlik olduğumuz zaman daha güçlüyüz. Bunun birçok örnekleri var sizler de biliyorsunuz. Fakat nedense birlik olduğumuz da daha güçlü olduğumuzu bildiğimiz halde, halen tek başına kalkışıyoruz her işimize… Atalarımız boşuna dememiş bir elin nesi var, iki elin sesi var diye… Bizler de kulak vermeliyiz o sözlere çünkü biz “biz” oldukça güçlüyüz…


Mert Kaya


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Kişiliğini kaybetmeden bir bütünün parçası olabilmek mucizesidir Aşure... aşure gibi olmalıyız... https://siirselhaller.blogspot.com.tr/2017/10/mavinin-asure-tarifi-davet-nazm-hikmet.html
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.