Yılların nasıl hızla geçtiğine inanamayacağım o malum ‘yıllar sonra’ gelecek biliyorum, oğlum. Şimdi elimi sıkıca kavrayıp, her yere girecek cesareti buluyorsun ya… Benim ellerimin senin avcunda kaybolacağı günler geldiğinde de sana aynı cesareti verebilmeyi ne çok isterim. Sesinin tonundan acıktığını; seslenmeye çalışmandan uykunun geldiğini anlıyorum her anne gibi... Yıllar sonra gözünün içinden yüreğini görmeyi çok isterim. Bazen, 'Bu kadar emek verme seni aramayacak bile! diyorlar. Sen uyurken izleyip; beni aramazsan n’apacağımı düşünüyorum, çok üzülüyorum. Hiçbir zaman emeğimden zerre azaltmam mümkün değil tabii ki… Bileyim ki yüzüme bakmayacaksın yine elimden geleni esirgeyemem, tüm anneler gibi... Beni ara n’olur oğlum, sesine duymaya hep ihtiyacım olacak.


Geçen bir arkadaşım ‘Anne oldum, çok iyi bi' şey falan filan gibi şeyler mi yazıyorsun?’ dedi. 'O kadar sığ olsa bu kadar emek verilemez' diyebildim. En güzel şeyler hep çaba karşılığı oluyor sanki. Zorluklar olmayınca tadı az oluyor. Geçmişe bakınca da en çok zorlandım dediğim günler aklımda en güzel günler olarak kalmış. Anne olmak üzerine binlerce güzel şey yazılabilir. Ama aynı zamanda kötü şeyler de yazılabilir.


İnsanın, kadının en yumuşak karnı ya bu annelik, en azından bende öyle... Yaz, konuş, oku bitmez. Tabii ki her şey pembe, uyumlu, berrak, yumuşak, naif değil bu süreçte. Mesela sırt çantam ağırken, yolda gördüğün her dükkâna benden destek alarak giriyorsun. Yazarken ne kadar kolaymış dedim ben de kendime. Okurken de öyle eminim. Ama yaşarken bunun bir sabır sınaması olduğunu hissettim. Şiddetli baş ağrısıyla, ter içinde, sana anlatmaya çalışarak, milletin bakışları altında kucağıma alıp evimize gitmeye ikna etmeye çalıştım. Olmadı tabii ki sen yine denemek istediğin her şeyi denedin. Taşları elledin, yerlere oturdun, merdivenlerden çıkmaya çalıştın vs... Ben de ter içinde yolun bitmesi için dua ettim. Bu, sen onbir aylıkken yaşadığım sorun. Doğduğunda da sızlayan meme uçlarımla seni besleme kaygım tavan yapmıştı ve iki ay sürmüştü. Tepinerek emzirmek ne demek anlamıştım. Bir yere çıktığımızda ve sen acıktığında hemen eve dönüyordum çünkü dışarıda emzirirken ağlayamazdım ya da tepinemezdim.


O günler geçti, bunlar da geçecek. Ama sorunlar hep olacak. Yemeğin, pantolonun, okulun, sendromun, kitabın, kız arkadaşın, flörtün, yabancı dilin, ilk gezin vs. üniteler değişecek ama hiç bitmeyecek. Biz sorunlarla yaşamayı öğreneceğiz, sorunlara çözüm bulmayı. Önemli olan şimdiki gibi sabrımın tükendiğini hissettiğim an gözlerine bakınca gülümsemen var ya sanki her şeyi çözer.


Kovalamaca oynayalım hep; peşinde olmadığımı hissedersen dön bak, güç ver bana. Merdivenlerden elimi tutup çıkma isteğin gibi olsun hayatı yaşama isteğin doya doya, yılmadan. Ceee-ee oyunundaki kahkaların, sorunlar var yok fark etmez, hep bulunduğun yerde yankılansın. Kollarını bana uzattığın an gibi her an, anında yetişeyim, yanında olayım. Bir yerin acıdığında kollarımda teselli bulduğun gibi hemen acını unutturayım. Dalların arasından gökyüzündeki kuşları görebildiğin gibi hep güzelliklere dönsün bakışların. Seni mutlu edecek şeyleri onca kalabalık arasından bul ve inatla çek kendine.


Ben öğrendiklerimi, geçtiklerimi kaldıklarımı; yaptıklarımı yapamadıklarımı; sevdiklerimi sevmediklerimi; hayallerimi gerçeklerimi; dilediklerimi kaçtıklarımı; gördüklerimi ıskaladıklarımı; sana diretmemek için çabalıyor olacağım. Sen kendi hikayeni yazarken de elini tutabilmeyi çok isterim. Bir de beni sık sık aramanı…


Yazı: Bengü Kantekin Günal

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.