Bizim kültürümüzde “kalabalık aile”ler çoğunlukta. Çoğumuz da böyle bir ailede büyümüşüzdür. Birden fazla kardeşi olan insanlar, rekabet duygusunun doğal olarak vücutlarında oluştuğunu fark ederler. Her çocuk dikkat çekmek ister, övgü için sevgi için diğer kardeşlerle adeta yarışır. Hele de bunların çoğu kız kardeşlerse, sanırsınız ki onlar kardeş değil, düşman!


Kız kardeşler zaman içerisinde en büyük rekabetiniz olurlar. Birlikte yaşamak ve hayatın keyfini çıkarmak yerine herkesin kendi içerisinde bir en iyisi olma savaşı vardır. Anne babanın en sevdiği, en önemsenen, en başarılı, en güçlü, en zengin… Alışınca da alışıyor insan rekabete bir kere. Rekabetin en kaçınılmaz sonucu, evde başlattığınız bu ‘en’ olma duygusunun arkasından sokağa, tanıdığınız ve tanıyacağınız her kadından üstün olmak isteme haline dönüştüğünü düşünün…



Ancak diğer kadınları rakip olarak görmek ve onlarla yarışmak, yarışma alanınızı fazlasıyla daraltacaktır. Sizin çok başarılı olmanızın önündeki engel diğer kadınlar değil! Alternatif bir dünyada, tüm kadınların birbirine yardım ettiği ve ilerlemek için birbirine önayak olduğu bir düzen düşünelim. Doğrudan tüm kadınların birbiri ile ilerleme için ilişki kurduğu düşünülürse, bu kadınlı ulus, yıkılabilir mi?


Hayat boyunca bu ve buna benzer hassasiyetlerden dolayı “feminizm” kelimesi de yanlış anlaşıldı. Feminizmi bir çılgınlık olarak görmek, sadece çılgın kadınların meydanlarda bağırıp çağırdıkları ve sonunda da bir şey elde etmedikleri bir şey olarak görülmesi de hep bu hassasiyetlerden kaynaklı. Ancak kelimenin köküne indiğinizde ise, içinizdeki insanın tam da bir feminist olması gerektiğine inanıyorsunuz. Kadının gücüne ve yalnızca erkeğin değil, yıkan ve baskı kurmaya çalışan bütün güçlerin hiçbir üstünlüğü olmadığına inanıyorsunuz, yine de kendinizi feminist gibi hissetmiyorsunuz. Bu noktada bu kelimelerin sözlük anlamlarına bakalım; Feminizm, “cinsiyetlerin, politik, ekonomik ve sosyal eşitliği teorisi” olarak tanımlanıyor. Farkındaysanız, içinde hiç “kadın” yok. O zaman bunun nesi yanlış? Bir de ataerkil kelimesine bakalım: “Topluluk veya ailenin baba egemenliği elinde bulundurulması, eş ve çocukların yasal olarak erkek soyuna bağımlılığı ve miras ve pay ölçütlerinin buna göre değerlendirilmesi.” Bu biraz tehlikeli gibi sanki. Asıl kaçınılacak şey, sanki ataerkillik.


Bu noktada, doğru anlaşıldığı üzere feminizmin bir kabahati olmadığını, kadınların da birbiriyle artık rekabet etmemesi gerektiğinin şiddetle vurgulanması gerekiyor. Kadın olarak kendinizi güçsüz gördüğünüz her gün için bir çivi çakın ve sonra onları öfkeyle sökün. Kadının gücü, birlik gücü olabilecek en yüksek noktaya gelecek ve her zaman güçlü yapacaktır. Kadının birlik savaşı kendisiyle değil, ataerkilliğe ve onu boyunduruğu altına almaya çalışan her şeye karşı devam edecektir. Amaç erkekleri yere serip oldukları yeri almak değil, amaç eşitlik. Ve sonunda ulaşılan bu yerin adı feminizm. O çok yanlış anlaşılan, kadının üstün olması sanılan şey.



Madeline Kelley

(Bu yazının İngilizce orijinali huffingtonpost.com sitesinde yayınlanmıştır.)


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.