Sadece iki yıldır doulalık yapıyorum. Bu sürede bir sürü doğuma katılma şansım oldu tabii ama pek az doulaya nasip olacak bir şansım daha oldu bu sene: Aynı annenin üçüncü kez doulası oldum!


Bu hikayeyi özellikle yazmak istiyorum. ‘Doulalı doğal doğum’ deyince bir çoğumuzun aklına gelen o şık, loş ışıklı, doğum havuzunda ya da duşta vakit geçirilen, aromatik yağların odayı mis gibi kokuttuğu bir doğum deneyimi değil bu. Ortalama bir özel hastanede, sağlıklı bir doğum dışında herhangi bir özel talebi olmayan bir annenin artık “doğum arkadaşım” dediği doulasıyla yaşadığı sıradan bir doğum hikayesi olduğu için özellikle yazmak istiyorum.


(Meslek ve tabir yeni olduğu için ‘doulalık’, ‘doulası’, ‘doulam’ gibi tabirler dilimizde oldukça çiğ duruyor, farkındayım. Ama pişip güzelce olgunlaşacakları zamana kadar, bu haliyle kullanmayı tercih ediyorum, şimdiden kusuruma bakmayın.)


2012’de eğitimim devam ederken stajer bir doula olarak ilk doğumuna katıldığım anne ile sonraları epey yakın olduk. Sık sık telefonda konuşur, dertleşirdik. İkinciye hamile kaldığında da süreci birlikte takip ettik ve doğumda yine birlikteydik. Üçüncü doğumda, tabii ki, olmazsam olmazdı! Nasıl bir deneyim olacağını ben de çok merak ediyordum!


Aslında hikaye çok basit: Akşamüstü doğumun başladığını haber verince evine gittim. Evde biraz zaman geçirip 3 saat kadar sonra hastaneye gittik. Yarım saat sonra doğurmuştu.

İşte bu kadar! Mis!


Ama kendisinden izin aldığım için, bir doulanın gözünden, doğumda neler olduğunu aktarmak istiyorum. Bazen “doğumhane nasıl bir yer?”, “doğumda neler olur?” gibi bize çok basit gelen ama çok sık sorulan sorularla karşılaşıyorum. Hem belki bir nebze onlara da cevap olmuş olur.


Öncelikle belirteyim ki, mümkün olduğunca az yorum yaparak, kimseyi eleştirmeye çalışmadan, yazdığımın ötesinde herhangi bir anlam yüklemeden, sadece bilgi verme amaçlı yazmayı deneyeceğim. Ayrıca hikayeyi paylaşacağıma dair annenin iznini aldım. Hikayede kişisel olarak hiç hoşlanmadığım bazı detaylar olsa da, kimseyi (özellikle de anneyi) gücendirmek istemiyorum, bu yüzden olduğu gibi yazıyorum.



Üçüncü bebeğin sıradan doğum hikayesi

Üçüncü doğum, malum. Kolay olur derler. Dokular yumuşamış, daha evvel iki kez açılıp bebek doğurmuş olan rahim ağzı ve diğer her şey, yeni bir doğum için her zamankinden daha hazır. Sadece doktorumuzun söylediği üzere, çok kısa aralıklarla doğum yapıldığı için, beden biraz güçsüz. Anne oldukça yorgun hissediyor. Evde koşturup duran iki küçük çocuk da hesaba katılırsa, vaziyet gayet normal aslında!


İki gün evvelinden arada sırada kasılmaları olduğunu haber vermişti anne bana. O gün, kontrol için hastaneye gittiklerinde rahim ağzında 1 cm açıklık olduğunu ama kasılmaların çok düzensiz olduğunu söylemişler. Annenin keyfi epey kaçmıştı yanına gittiğimde. “Sancılarım git gide sıklaşıyor ama neden açıklığım yok? Ya doğum ilerlemezse? Ya bu sefer yapamazsam?”


Ona her şeyin yolunda olduğunu, şimdilik açıklığı düşünüp karar vermememiz gerektiğini anlattım ve rahatlamaya çalıştık. Sancılar o kadar hızlı bir şekilde yoğunlaşıyordu ki, ben eve gittikten (evde biraz çocuklarla oynayıp güzel bir akşam yemeği yiyerek geçirdiğimiz) 3 saat sonra, beş dakikada bir oldukça yoğun bir şekilde kasılmalar gelmeye başlamıştı bile. Bu hızlı ilerleme karşısında biraz panikleyen anne, “ya hala açıklığım yoksa? Ya bu sancıları boşuna çekiyorsam?” diye endişelenmeye başlamıştı ki hastaneye gitmeye karar verildi. Eh, artık zamanıydı.


Yolda anne sancılarıyla baş etmeye çalışıyor, bol bol dua ediyordu. Ama ümitsiz görünüyordu biraz. Elimden geldiğince onu rahatlatmaya çalışıyordum.



Doğumhanede yarım saat

Hastaneye vardığımızda, yatış yapılması gerektiğini söylediler. Ben danışmadakilere “biz anneyle doğumhaneye çıkalım, olmaz mı” dediğimde orada beklememiz gerektiği söylendi. Bekledik. Üç sancı atlatana kadar bekledik ve onlar hangi doktorun aranacağına, hangi odaya yatış yapılacağına karar verdiler. Yukarı, doğumhaneye çıktık.


Anneyi muayene etmek üzere hemen doğumhaneye aldılar. Doktorun beni tanıdığını ve her aşamada annenin yanında olacağımı bildiğini söyledik, doğumhanenin steril alan olduğunu söyleyip içeri girmeme izin vermediler. Israr etmedim, kapıda bekledim. Ebe dışarı çıktı. Telefon açacaktı. “Rica etsem, muayene ile ilgili bilgi verir misiniz? Doğum ilerliyor mu?” diye sordum. “Evet” dedi ebe ve telefona döndü. Bekledim. O sırada anne muayene masasından kalkıp yanımıza geldi ve ebeye açıklığın olup olmadığını tekrar sorduk. “8 cm açılmışsın, doğurmak üzeresin” dedi ebe bize ve anne boynuma sarılıp ağlamaya başladı. Sevinçten zıplıyordu.


Doktora ulaşıldı, vaziyet anlatıldı ve doğumhaneye girmeme izin verildi. Koridordan iki adım içeride, iki kapıyla ayrılmış küçük bir odaydı burası. Geç saat olduğu için hasta kalabalığı yoktu ama doğumu devam eden, doğum yapmış olan başka kadınların yakınlarını görebiliyorduk koridorda.


Doğumhanede annenin kıyafetlerini tamamen çıkardılar, bir hastane önlüğü giydirdiler ve onu ‘çatal’ diye bilinen jinekolojik masaya yatırdılar. Koluna damar yolu açıldı ve serum takıldı. Bacakları bağlandı. NST makinası düzgün çalışmadığı için birkaç defa başka aletleri getirip götürdüler. Bu sırada diğer yardımcı da diğer malzemeleri hazırlıyordu. Makaslar, kancalar ve tıbbi isimlerini bilmediğimiz bir sürü metal alet yanımızdaki masada duruyordu. Kendi aralarında konuşuyorlardı sürekli.


Ebe NST makinasını bağladı ve bebeğin kalp atışlarını doğru bir şekilde duyabilmeye başladık. Bu sırada odaya girilip çıkılıyordu sürekli. Hemşireler, hizmetliler ve bir keresinde de elinde annenin imzalaması gereken kağıtlarla gelen bir hastane görevlisi odaya girdi. Sancının geçmesini bekleyip anneye birkaç sayfayı imzalattı ve gitti. Ama (isterseniz bana obsesif deyin, saydım) doktor gelene kadar –yarım saat içinde- o doğumhanenin koridora bakan kapısı tam 28 defa açıldı ve kapandı. NST makinesi getirilip götürülürken orada bir şişe yere düştü ve kırıldı, onun temizlenmesi için de küçük doğumhanemizde epey trafik oluştu tabii. Hizmetli hanım son olarak bebeğin geldiği yeri aydınlatacak olan lambayı yanımıza koydu ve ışığını açtı. Sürece tek müdahalem, annenin ricası üzerine “en azından doktor bey gelene kadar ışığı söndürmemiz mümkün mü?” diye sormak oldu. Odanın ışıkları zaten açıktı ama o spot ışığı da doğrudan annenin gözüne giriyordu ve onu çok rahatsız ediyordu.


Bütün bunlar olurken, annenin 2-3 dakikada bir sancıları ve ıkınmaları gelmeye başlamıştı bile. Bacakları yukarda, vajinası açıkta, NST’ye bağlanmış sırt üstü yatar vaziyette yarım saat bekledi. Ebe Hanım anneye ıkınmaması gerektiğini, ıkınma hissi geldiğinde kendini tutmasını, ayağa kalkacak olursa bebeğin yere düşebileceğini söyledi. Anne de yattı.


Bu süre boyunca ben hep elini tuttum, gözlerini elimle örtüp sancı aralarında uyumasını teşvik ettim, ağrıyan bacaklarına masaj yaptım ve her şeyin harika gidiyor olduğunu anlattım, susadığında ona su verdim. Bir saniye bile elini bırakmama izin vermedi anne. Etrafta dikkatini dağıtabilecek şeylere odaklanmamasının daha iyi olacağını düşündüğümüz için, yakın göz teması kurdum ve etrafta olup bitenlerin hiçbirinin korkulacak bir şey olmadığını ona anlattım.



"Ikın! Ikın!"

Yarım saat sonra doktor bey gelmişti, her şeyi kontrol etti, NST cihazını artık kapatıp uzaklaştırabileceklerini çünkü bebeğin kalp atışlarıyla birlikte anne kımıldadıkça sürekli olarak gürültü yaptığını söyledi. Anneye de artık ıkınabileceğini, sancısı geldiğinde kafasını kaldırıp bütün gücüyle, nefesini tutarak, itmesini söyledi. 3 sancı boyunca yönlendirilerek güçlü bir şekilde ıkınan anne sonunda hızlıca bebeği doğurdu. Hemen kordonu kesilen bebek sarılıp bebek bakım masasına alındı. Annenin plasentasının da doğması için ebe karnına hafif bir masaj yaptı. Plasenta da çıktıktan sonra, perine bölgesinde oluşan yırtıkların dikilmesi için bir yarım saat daha bekledik. Bu sırada bebek, bebek bakım odasına götürülmüştü.


Her şey bittikten sonra doktor bey bizi tebrik edip gitti, ebe ve hizmetli hanım, anneyi masadan kaldırdılar. Sonrasında hep hizmetli hanım ilgilendi. Kıyafetlerini giydirdik, tekerlekli sandalyeye oturttuk ve anneyi odasına götürdük.


Bebek doktoru henüz hastaneye gelmemiş olduğu için 1 saatten biraz daha fazla, bebeğin odaya getirilmesini bekledik. Sonra bebek geldiğinde anne onu kucağına aldı ve emzirdi, ilk defa sarılıyorlardı. Bebek hemşiresi her şeyin yolunda olup olmadığını kontrol etmek için geldi ve gitti. Her şeyin yolunda olduğuna emin olduktan sonra, hastaneye vardığımızdan tam iki buçuk saat sonra ben de yanlarından ayrıldım.


***


Kısa ve kolay bir doğum gibi mi? Ben elimden geldiğince hislerimi belli etmemeye çalışarak yazdım. Sizce bu doğumda her şey yolunda mıydı? Epey hızlı ilerleyen bir doğum olmasının dışında, hikayede enteresan bulduğunuz yerler hangileri?


(Vesileyle, hikayesini “sıradan bir doğum hikayesi” olarak paylaşmama izin veren anneye, güzel arkadaşıma, üç çocuğunu da çocuğum gibi sevdiğim yeni kız kardeşime buradan tekrar teşekkür ediyorum. Fotoğrafta anneyi kucağında yeni doğmuş üçüncü bebeği ve yanında artık üç yaşında olan ilk bebeği ile görüyorsunuz.)



Duygu İslamoğlu

dislamoglu@hthayat.com

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Ben kadın doğumda hostes ve Dr yardımcısı olarak çalıştım yatış işlemleri imza işlerinde hasta zor durumda görünüyor ama sıradan özel hastaneler hepsinde kayıt işlemi şarttır ama yakınıyla ama olay anında bu hasta 8 cm le gitmiş bütün hastane adına çok tehlikeli çocuk çıkıma gelmiş yere düşüebilirdi
    CEVAPLA
  • Misafir Ayaklarini baglamak mi?
    CEVAPLA
  • Misafir doğum salınu, ışıklar, gürültü, ebenin zorla yatırarak bekletmesi, nst ye bağlama, vs.....
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.