İki sene önce, Pastoral Vadi’de, Judith ve Hülya’nın düzenlediği inzivanın bir oturumunda Fatma keçeden bebek yapmayı göstermişti. İçimizdeki yazar/sanatçı için bir bebek, editör/yargıç için bir bebek yapmıştık. Yaptığım iki bebeği de çok sevdim. Yazarım o anlatsın ben dinleyeyim diyebileceğim, beyaz saçlı tonton bir nine; editörüm alevli, rengârenk, saçlarına ve saç bandına hasta olduğum bir kadın çıktı. Hemen sordum “Yazar niyetine çıkanı editör, editör niyetine çıkanı yazar yapabilir miyiz?” Judith gülümseyerek “Değiştirmek istiyorsanız, neden değiştirmek istediğinize bakın.” gibi bir şey dedi. Şöyle bir baktım, çok da anlamadım.
Birkaç gün önce “Bana gerçeği yazdırır mısın?” diye başladığım sayfaya şöyle şeyler döküldü:
- Seni seviyorum.
- Seni sevmem için herhangi bir şey yapmana gerek yok.
- Duygu ve düşüncelerin sevgimi azaltmıyor, çoğaltmıyor, kısıtlamıyor, değiştirmiyor.
- (Alışkanlıktan sevgi’m desem de) bu sevgi bana ait değil. Ben sadece aracıyım.
- Seni sevdiğim gibi kendimi ve tüm canlıları seviyorum. Herhangi birimizin önceliği veya ayrıcalığı yok.
- İkilemde kaldığım durumlarda ben’deki birlik’i hatırlamak için yalnızlığa ihtiyacım olabilir.
- Ben’deki birlik’i hatırladıkça, seninle birlik’te olmak daha kolay ve daha zevkli.
- Sınırlarımın olması insan bedeninde olmamla alakalı, seninle değil.
- Herhangi bir anda duygu ve düşüncelerimizin bir olmaması bizi ayırmaz. Geçici olarak farklı kılar.
- Biz bir’iz.
Bu ne yahu? Sanki ölmüşüm de arkamdan ağlayanım yok… Bugün kendimi elimden çıkanı oldukça haşin yargılar bulunca, bebekler geldi aklıma. Bilgisayarın yanına alıp öyle dijitale geçirdim metni.
Şimdi biraz biraz anlamaya başladım. Hülya, Judith, Fatma ve o inzivada buluştuğum tüm kadınlara kocaman teşekkürler!
Peki, şimdi değiştirebiliyor muyuz? :)
YORUMLAR