Her sene bahar geldiğinde, mevsim yaza yaklaşırken benim de içim içime sığmamaya başlar. Sabah güneşli bir güne uyanmak yaşam enerjime yukarı doğru yükselen bir ivme kazandırır. Kışları kasvetli bulurum ben. Evet, yağmurlar berekettir, hele yağan karın tadına doyum olmaz ama tüm bunlara rağmen hüzün verir bana koyu kışlar. Sanki kışın insanlar bile biraz soğuk, durgun, renksizler. Daha bir yorgun görürüm insanları; kendim gri baktığım için belki bana öyle gelir.


Karanlık bir gökyüzü, yapraklarını dökmüş çıplak ağaçlar, buz gibi bir hava, bitip tükenmek bilmeyen soğuk algınlığı... Enerji bulamam, karamsar olurum, içimden bir şey yapmak gelmez çoğu gün. Hatta zaman zaman mutluluk için sebepler ararım.


Ama yaz öyle mi ya! Nedene gerek var mı? Pırıl pırıl güneş, mis gibi hava, dalları çiçek açmış ağaçlar, yemyeşil çimenler, kuş cıvıltıları varken mutlu olmamak mümkün mü? Piknik yapmak, denize nazır çay bahçelerinde demli çayımı yudumlamak, mis gibi hanımeli kokusunu içime çekmek... Ayaklarımda terlikler, elimde dondurma; ne kadar da özgür hissetmek... Tatil planları yapmak, Akdeniz’e, Ege’ye uzanmak... Yazın özeti budur işte.


Uzun günlere inat, yazın tutulan oruçları da severim ben. Balkonlara, bahçelere kurulan iftar sofraları, sahur vaktine dek uzayan sohbetler... Kısacası, yaz mevsiminde yaptığım her şeyi ayrı bir hazla, çok büyük keyifle yaparım... Güneşe doyamam.


Galiba ben yaz mevsimiyim... Ne güzel söylemiş Orhan Veli:



Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş!


Mavilerde sefer etmek!


Bir sahilden çözülüp gitmek


Düşünceler gibi başıboş.


Açsam rüzgara yelkenimi;


Dolaşsam ben de deniz deniz.


Ferah Uzundurukan

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.