Anlar vardı. Salondaki koltuğumda kıvranmış ağlıyordum. Öyle küçücük hissettiğim bir an, sanki 2 beden birden küçülmüşüm gibi. Bedenimin içinden çıkmışım, benden geriye yalnızca yıkık dökük bir şeyler kalmış gibi.


Anlar vardı. Kuzenim tüm anaçlığıyla kapımda belirmişti o akşam ve beni güldürmeyi bir şekilde başarmıştı. Dostlarım bir el uzağımda desteklerini sunuyordu, görüyordum. Yine de yapayalnızdım koskoca bir dünyada. Öyle hissediyordum.


Anlar vardı. Annemin kucağına başımı koymuş, bir cenin gibi kıvranıp ağlıyordum, içimde beni korkutan koca bir boşluk. Ev arkadaşım yanıma oturmuş elimden tutuyordu, minik köpeğim her zamanki sıcaklığıyla göğsümde uyuyordu. Acım biraz diner gibi olmuştu. Duygusal acının nasıl da fiziksel bir acıya dönüşebileceğini ve bu acının sevginin varlığında nasıl da eriyip gittiğini görüyordum ilk defa.


Anlar vardı. Dostlar teker teker kendini hatırlatıyordu, "Bak ben her zaman yanındayım" diyen sesler. Ben onlara ulaşamasam da hep yanımda olduklarını bildiğimden güvende hissettiğim... Ve anlar vardı, İstanbulda daha önce hiç gitmediğim bir yoga stüdyosunda oturmuş yalnızca dinliyordum. Gözlerim kapalı, gözlerim arkadaşlarımın gözlerinde, ve elim nabzımın atışında. Hüznümün bağlantıda oluşumuzla dağıldığı nice anın içinde yavaş yavaş gücümü toparlıyordum.


Anlar vardı. İçimdeki bir kale darmadağın oldu sandığım, dış duvarlarına yakınlarımdan, nefesimden ve kendimi tüketircesine koşmalardan ördüğüm desteklerle ayakta durabilen. Spor salonunda gözlerim dolu dolu, omuzlarımda bir enkazla defalarca yere yatıp kalktığım, göğsümdeki yükü atmak ister gibi efor sarf ettiğim nice an.


Anlar vardı. Kızlarla otururken uzun zaman sonra ilk defa katıla katıla güldüğüm, güneşin yine içimi ısıttığı anlar. Kendimi, kim olduğumu, ne istediğimi hatırladığım anlar. Onlarca terapi seansından sonra nihayet bazen şeylerin yalnızca öyle olduğunu kabullendiğim anlar.


Anlar vardı. O darmadağın olmuş kalenin yeniden yapılanmasını ağır çekimde izler gibi izlediğim. Terapistimin uzun zaman sonra ilk defa benim sesimi duyabildiğini söylediği ve kendimle gururlanabildiğim anlar. Kendi sesime kulak verebildiğim, yaşam enerjimin karnımdan tüm vücuduma yayıldığını hissettiğim anlar. Ve hiçbir şey düşünmeden yeniden dans ettiğim, kollarımı güneşe uzatarak hayatın içime dolmasına izin verdiğim anlar.


Anlar vardı. Bir sabah yataktan kalktığımda önümde uzanan seçeneklere neşeyle bakabildiğimi fark edip gülümsediğim anlar.


Ve bilmiyorum daha ne anlar olacak. Ama biliyorum, hayat batışlar ve çıkışlar demek. Izdırap ve neşe, korku ve cesaret, yalnızlık ve ortaklık, karanlık ve ışıksa hep kol kola gidecek. Gerektiğinde bırakmayı bildikçe de ızdırabıyla birlikte ödüllerini de beraberinde getirecek. İznime ihtiyacın yok biliyorum, o yüzden razıyım ben sana hayat. Bataklığın da kabul, göğe yükseltişlerin de. Getir yepyeni yılını ve dol içime.



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Anlar vardır, elinden kayıp giderse, tekrarını yaşayamayacağın. Yaşamadığın için tekrar o ana dönüp belki de keşke diyeceğin. Anın önemini ve değerini tekrar hatırlamak güzeldi. Aslında tüm yaşadığımız hayatı, anların bir araya gelerek oluşturduğu gerçeği.
    CEVAPLA
  • Misafir Her anımızda tüm sevdiklerimizle sevgi ile el ele gönül gönüle olalım.
    CEVAPLA
  • Misafir Harika bir yazı. ????
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.