Seni ciddiye almıyorum hayat

Hayat içimize adalet denen bir duygu koymuş ama bunu kendi varlığından esirgemiş. Adalet duygusuyla doğan insanın, yaşamın adaletsizlikleriyle aynı evde yaşamasını beklemek zor. Bu bir sınavsa esaslı olmuş.


Yaşamımdan adalet diliyorum ama beklemiyorum. En hafifinden, beşin üçünde olmayan birşey için beklentiyi fazla yüksek tutmamak lazım. Bir tarafta zenginliğin göbeğine, bir tarafta savaşın ortasına doğan bebeklerin olduğu bir varoluştan ne kadar adalet beklenebilir ki? İp, bunu düşündüğün ilk an inceliyor zaten.


Bugünlerde suskun olduğum tüm anlarda dahi kafamın üstünde konuşma balonları... İçinde "o bunu hiç hak etmiyor ki" yazıyor. İşte böyle bilmenin yetmediği anlar da var. Aklına karşı habire çemkirsin diye duygu konmuş vücuduna. Ebedi bir çatışma, dostluk, düşmanlık ve birliktelik hali. Hepsi birden nasıl oluyor? İşte insan bu yüzden çok karmaşık bir varlık.


Dört gündür hastanedeyim. Anneannem yine zorlu bir sınavdan geçiyor. Beyinde atan pıhtıyla yüzde doksan kaybedilen konuşma yetisi ve boyunda bir kırık... Bundan tam sekiz ay önce kalçası kırıldığında yine çok uzun hastane günlerimiz olmuştu onunla. Şimdi onsuz kalınca görüyorum ki anneannemi en çok rahatlatan şey sohbetlerimizdi. Ortak yaşamımızda kim var kim yoksa yadetmiş, mutfaktan girip yine en çok mutfaktan çıkmıştık. Ömrü boyu kraliçesi olduğu mutfaktan... Şimdi yine zorlu geçen hastane günlerinde bu da alındı elinden. Öyle çok anlatmak istiyor ama cümleleri içinde patlıyor ki!


Ama insan ne kadar zorda olursa olsun bazı meziyetleri gitmiyor üstünden. Anneanneme dair söyleyebileceğim birkaç özellikten biri bir mutfak büyücüsü oluşuysa diğeri de şahane komşular edinmesidir. "Kadın misafirperver, tatlı dilli, çekiyor işte!" derken, meğer sadece bu değilmiş aslında. Misafirperverliğinin de, tatlı dilinin de işlemediği bir ortamda sadece kalbinden kopan kocaman gülümsemeleriyle yakalarmış etrafına topladığı o güzel insanları.

Yattığı odaya girdiğim ilk an anneannemden sonra çok acayip bir gülümseme karşıladı beni. Kalpten gelen, samimi bir gülücüğü nerde görsem tanırım. Çapraz yatağında, en fazla otuzunda, gencecik, pırıl pırıl, her cümlesinden neşe saçan bir güzel kadın... Zor bir hastalıkla mücadelede ama her yerinden haykırıyor ki ben hastalıktan daha güçlüyüm. Canını çok yakan bir işlemden sonra yarasını tuta tuta nasıl gülümsediğini görmesem, kendi acısını yok sayıp anneannemin endişesini gidermeye çalışmasa, "sen de iyileş sana sütlaç yemeye geleceğim, çok güzel yapıyormuşsun, oldu mu tontişim" demese inanmayacağım gücüne. Hayatın, tam da bizden alınmaya çalışıldığı noktadan başlaması ne enteresan! İnsanlar saçma sapan nedenlerden birbirlerinin elini tutmayı bırakırken kocasının, nişanlılarken hastalığı ortaya çıkmasına rağmen ben seni asla bırakmayacağım demesi ne mucize! Benim bunları anlatmaya çalışmam ne boş! Kuracağım hiçbir cümlenin tanımlayamayacağı birşey bu.


Hepimiz çelişkilerle doluyuz. Bazen dediklerimizi tutmuyor yaptıklarımız. Normal, sonuçta insanız. Ben de bazen başarıyorum, bazen çuvallıyorum ama madem seninle ilgili emin olduğum tek şey bir gün bitecek olman hayat, seni hiç ciddiye almıyorum. İyi gününle, kötü gününle yaşayalım gari!

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir canım... sıkıntını bile sıcacık sevgi dolu cümlelerle dile getirmişsin. anneannene acil şifalar. zor da olsa kendini ifade edecek kadar konuşmasının düzelmesini diliyorum. pozitif enerjini bizlere ulaştırmaya, yazmaya devam et canım kızım. seni çok seviyorum <3
    CEVAPLA
  • Misafir Ifade ettiklerin tam da hayat ve icinden anneannene acil sifalar diliyorum dualarim onunla sevgiler
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.