İlk bisiklet
Dünyadaki insan fazlalığından şikayetçi olanlar için hediye gibi saatler var. Daha gün ağarmadan, tanyeri horozlarının ötmesine yakın, atlayıp bisikletine pedalı kıyıya vurduğun zaman, dünyada bir tek kendinin olduğuna yemin bile edebilirsin. Şehirleri bilmem ama ufak bir sahil kasabasında durum kesinlikle böyle.
Kötü zamanlar, geçip gittikten sonra geride güzel alışkanlıklar da bırakabiliyor. Bundan iki yıl önce bisiklet hayatıma sıkıntılı günlerin içinden geçerken girdi. Çok sevdiğim bir insanı kaybetmenin acısıyla baş etmeye çalışırken sabah erkenden güneşe pedal basmak, tüm zorluklardan çıkış bileti gibiydi.
İki tekerin üzerinde yeniden tanıştığım rüzgar, vardığım kıyılar, çalışan bacaklarımla yeniden hissettiğim yaşam enerjisi, karanlıkla arama aşılamayacak mesafeler koydu. Sınırın öbür tarafına geçmiş, kanamayı durdurmayı başarmıştım. Güneşin doğuşunu izlemek zaten başlı başına yaşama dair bir şey. İnsanın büyük resmi görmesi, faniliğini hatırlamasına bazen çok ihtiyacı olabiliyor. Velhasıl kendimi biraz iyi hissetmek için sabahları güneşin seyrine bisiklet sürmek o günler atlatıldıktan sonra bile gitmedi, bünyede bâki kaldı.
Seneler önce bir ilkokul öğrencisiyken yarı yıl tatilinde karne hediyesi olarak bisiklet hediye edilmiş o kız çocuğu, babasını peşinde koşturup düşe kalka bisiklet sürmeyi öğrenirken seneler sonra en çok peşinden koşacağı şeyin güneş olacağını tahmin eder miydi acaba?
Yine bir yarı yıl tatilinde ilk bisikletleriyle kasabanın altını üstüne getiren çocuklarla doluydu ortalık. Bir bisikletle dünyaya sahip olmuş kadar mutlu hissedenler, bir tur atabilmek için en sevdiği oyuncağını takas etmeye hazır bekleyenler… Çocukluk bile bunca bozulmuşken hala böyle kalabilenler olduğunu görmek güzel. Neyse ki hala bisiklete binmeyi, futbol oynamayı bilgisayar oyunları yerine sokakta yapabilmeyi beceren bir nesil var.
Öyle ki bazen o ilk bisiklet bir özgürlük mücadelesine bile dönüşür. 2012 tarihli sinema filmi Wadjda, bunun en güzel örneklerinden. Suudi Arabistan gibi son derece baskıcı bir düzende, üstelik de kız çocuğu olarak var olabilmek çok zorken, Wadjda onu mutsuz eden herşeye karşı isyan edebilen bir çocuktur. Her isyanın bir bedeli vardır ama o doğru bildiğinin peşinden gitmekten hiç çekinmez. Ve bir gün bir mağazada gördüğü bisiklet en büyük tutkusu haline gelir. Fakat ne o bisikleti alabilecek parası vardır, ne de binmesine izin. Ama Wadjda yılmaz. Ve o bisiklete sahip olmak bir anda bir özgürlük mücadelesine dönüşür.
Çocuklara güzel bir gelecek hediye etmenin sadece onları iyi okullara göndermekle olacağını sanıyoruz. Bir çocuğa bisiklet hediye etmek de ona güzel bir gelecek hediye etmek olabilir. Merakını, keşfetme duygusunu, özgürlüğü perçinler bisiklet. Ve bu duyguların o çocuğu nasıl geniş bir evrene sokacağını asla tahmin edemezsiniz. Bir de bakmışsınız çocuğunuz yıllar sonra bisiklet tepesinde dünyayı dolaşıyor, yepyeni insanlar ve kültürlerle zenginleşiyor ya da ilk günden beri kendi bisikletini tamir etmenin, söküp takmanın aşkına bir mühendis olup çıkıvermiş.
YORUMLAR