Bavullar çıktı meydâne!

Bir kelime seçip üzerine hikayeler yazmaya başladığım zamanlar ilk seçtiğim kelime “bavul” olmuştu. Gitmeler, gelmeler, gidememeler, kök salmalar, göçler, tek bir kelimede onlarca anlam barındıran bir sözcüktür bavul. Kimilerininki hiç ortadan kalkmaz, hep kapıya en yakın yerde durur, kimilerininki evin en kıyı bucak köşelerinde konduğu yerde unutulur.


Birkaç gündür evin orta yerinde arz-ı endam eden bavuluma bakarken farkettim ki bir senedir bavul hazırlamamı gerektirecek mesafelere ve süreliğine uzaklaşmamışım Datça’dan. Sırt çantamın yeteceği mesafelerde ve hep güney Ege’nin sınırları içinde kalmış seyahatlerim. Şimdi üzerine durup düşünmesem hiç de eksikliğini hissetmedim o ayrı.


Sadece yaşadığım yarımada değil, ortalama 250 km’lik bir çap içinde keşfedilebilecek onlarca güzellikle dolu bir coğrafya burası. İki üç günlük kısa seyahatler bir yana, günü birlik bile gidilebilecek pek çok yer mevcut. Fırsat bulduğum tüm zamanlarda hem yaşadığım yerlere duyduğum meraktan hem de “şimdi dağ çilekleri mevsimi, yakında badem çiçekleri açacak, papatyaların da zamanı geliyor, kaçırmamam lazım” demekten bir senedir güney Ege’nin dışına adım atmamışım. Bir gün doyar mıyım bilmiyorum ama etrafımda gerçekleşen rengarenk, capcanlı doğa olaylarının bir tanesini bile kaçırırsam diye ödüm kopuyor.


Eskiden, buralara gelmeden önceki kadar eskiden, gidememek hali buhranlı gelirdi bana üstelik. Hiç sabit kalmak istemez, gidemedikçe de hırçınlaşırdım. Hem kendime hem çevreme karşı... Şimdi ne değişti diye sorduğumda cevap kesinlikle zaman değil. Cevap, yaşadığın yerde kendini daha tam hissetmekte... Gitmelerin dönüşlerinde kendini cehennemine yeniden geri gelmiş gibi hissetmemekte… Döndüğün hayatı da özlemekte…


Şimdi madem bavullar çıktı meydâne, çok da uzağa değil, az biraz kuzeye, İzmir’e gitme vaktidir. İki gündür devam eden ve artarak devam edeceği söylenen fırtınaya bakılırsa otobüs yolculuğu sandığım şey uçak yolculuğuna dönüşecek gibi. Bu sene bisikleti hayatıma yeniden soktuğumdan beri 2014 rüzgarla yeniden tanıştığım yıl olarak anlamını buldu benim için. İki tekerin üzerindeyken her şeyden çok varlığını ve gücünü hissettiren tek şey rüzgar. Bunu pekiştirmek istercesine yine rüzgar vuruyor damgasını 2014’ün son günlerine. Anlayacağınız, güneyi kuzeyi fark etmez biz Ege bölgesindekiler uçarak girmeye hazırlanıyoruz yeni bir yıla.



Yurdun hemen hemen tüm bölgelerinde yağmur ve fırtına yoksa da kar sürüyor hükmünü. Daha önce de pek çok kez yazdığım gibi her yılbaşından önce mutlaka okumayı alışkanlık edindiğim Füruzan’ın Gecenin Öteki Yüzü öyküsünde geçen bir cümleyi çok severim: “Kirlenen insanları temizlemeye geldi bak, göğün yedinci katından karlar.” Keşke yetse bunca kirliliğe.


Güzelliklerin daha çok olacağı bir yıl dilerim.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.