Zor yazı
Neden bahsedeceğimi bilmiyorum. Bahsedecek hiçbir şeyimin olmamasından değil de tersine galiba fazlalığından bu durum. Demek istediğim çok şey var ama bu sefer toparlayabilir miyim, demem gerekenden fazlasını demeden bu yazıyı bitirebilir miyim bilmiyorum. Çünkü bazen bazı cümlelerin kapsama alanı senden büyük oluyor. Freni kopmuş cümleleri sadece kendine saklaman gerekiyor. Belki de tam da bu sebeplerden bu yazıyı sadece bir günlük gibi yazıp bitirmek istiyor canım.
Havalar sonbahar serinliğine kavuşalı beri sabah sürüşlerinin keyfi tekrar yerine geldi. Güneşin aydınlığıyla kendimi dışarı atmadığım her günü eksik sayıyorum. Kırılan, acıyan, eksilen ne varsa onarmak için sabahın enerjisinden ve ışığından daha iyisi yok benim için. Bu cümlenin sağlamasını yaptırırcasına o denizden, ben karadan bisikletle bir balıkçı takasıyla yarış yaptık bu sabah. Bir gün evvel sövüp saydığın hayattan al sana ters bir köşe. Bir bu ters köşeleri biriktirmeye karar verdiğimden beri, iki bunların daha çok tabiatta ve sanatta var olduğunu keşfettiğimden beri daha “iyi” her şey.
Bazen insansızlığa haddinden fazla methiyeler düzdüğümü farkediyorum. Sonra bir olay gelip patlıyor ve kendimi milyonuncu kere mat ediyorum tersi düşüncelerle. İnsansızlığa bunca methiye elbet insanın verdiği zararlardan, vahşiliğinden… Bu tespitte yanlış yok da bu hali mağlup edecek hiç mi iyi insan yok/olmadı hayatında? Olmadı dersem inandığım tüm güçler çarpar beni. Ağaçtan, denizden, güneşten, aydan korkarım bir daha bana hiçbir güzellik göstermezlerse diye. Güzel insanlara ettiğin haksızlığı bir gün belki bize de edersin derler diye…
Bir oturuşta dünya kadar insan sayarım halbuki. Üstelik aslında en çok da insandan yana şanslı olduğumu düşünürüm (Yine kendimle bir çelişki!) Farklı vesilelerle bir dolu iz bırakan insan girmiştir hayatıma. Bazıları hala dururlar en güzel yerde, bazılarıyla ayrılmıştır yollar. Lakin biten hiçbir şey iyiyi iyi yapmaktan alıkoymaz. Büyümek gerçekten biraz da insana hayatın “iyi hatırlamanın” kıymetini öğretmesi mi bilmiyorum. Bitmiş olması eksiltmez hiçbir şeyi. Tersine belki iyi hatırlamayı sağlayabildiği için o bitişe teşekkür bile etmeli.
Ölüm geride kalanlar için bitişlerin en acımasızı. Çocukken anneannemle dedemin sürekli görüştükleri arkadaşlarından bir çifti kaybetmelerinin acısını yaşadıkları günlerde, insanın arkadaşlarının ölmeye başlamasıyla büyümenin arasında ilişki kurduğumu hatırlıyorum. Şimdi o sınırlar çocukluğumdaki kadar net değil, daha gri çünkü biliyorum ki hayat bu kadar mekanik değil ama çocuk ben’in fotoğrafında büyümüş insanlarız artık.
İyi insanlar için hep ölümlerinden sonra kuruluyor güzel cümleler. Hani o “nasıl bilirdiniz” sorusuna bir cevap verme ihtiyacı doğuyor sanki sevenlerinin içinde. Ama aslında öyle değil. Gerçekten iyi insanlar için yaşamları sırasında da kuruluyor o cümleler. Böyle yüksek sesle duyulmuyor sadece. Biz bizeyken konuşuluyor, herkes duysun bilsin diye bir gayret olmuyor. Her temas iz bırakır demiş ya Emrah Serbes, doğru ama yine de iz var, iz var.
Bir yere gidiliyorsa eğer buralardan göçünce dilerim orada iyi olasın Serkan Çağlı. Buradaki kadar çok gülesin. Arkadaşlığın için binlerce kere teşekkür. Hayatımın hatırlamayı çok sevdiğim o yıllarında diğer tüm dostlar gibi sen de saklısın.
Bir günlük gibi olsun demiştim ya bu yazı, öyle mi oldu bilmiyorum. Sadece bazı ruh hallerindeyken yazmak zor, üstelik tonla cümlen olmasına rağmen. Bir de öğüt veren bir cümle kurayım da tam olsun bari, sanki bu öğütleri tutması kolaymış gibi. İyi bir insana denk geldiğinizde kıymetini biliniz!
YORUMLAR