Ege’nin bir yakası söyledi, diğeri yazdı!

Yazıya ilham istisnasız müzikten geliyor çoğu zaman. Karışık çalması için komut verilen playlist Ege’nin karşı kıyısından bir şarkıyla dolduruveriyor odayı ve bu durumun kendisi bile yazıya aranan başlangıç oluveriyor. Ege tabiat mucizesinin vücut bulmuş hali, şarkılarıysa müziğin.


Yannis Parios en sevdiğim şarkısı “Ti Thelis Na Kano” ile o vücudu odaya getirmiş, kulaklarımdan içeri her hücremde dolanırken odayı dolduran bir başka vücut diyor ki “Bu müziği neden seviyorum biliyor musun? İçinde deniz var da ondan”. Gülümsemek için çok nedene ihtiyaç yok. İnsan kendi hislerinin cümlelerini her zaman kendi bulamıyor.


Bu sakin kıyı kasabasında yaşamaya başladığımdan beri hep düşünüp hayata geçirmeye çalıştığım bir konu yine son zamanlarda başrolünde hayatın. Buradaki yaşamın varoluşunu, düzenini, akışını, ritmini insanın kendi yaşamına geçirmesi. Yaşadığı yerle uyumluluğu oranında daha huzurlu olabiliyor insan. Değişim hayatın en kaçınılmaz gerçeği. Hiç hareketsiz, sadece dururken bile değişime engel olmak mümkün değil. Lakin hareket değişimin çizgilerini derinleştiriyor. Yaşadığı yeri, hele de şehri/ülkeyi değiştirmek en derin çizgilerden biri.


Geçen bir buçuk yılı aşkın zamana bakınca uykudan, beslenme tarzına, hareketten, gülümsemeye varıncaya kadar bir dolu şeyin nasıl da değişime uğradığını görüyorum. Bazı değişimler o kadar iz bırakarak geçiyor ki, garip gelebilir ama insan, daha önceki yaşamı sanki kendisine ait değilmiş gibi bile hissedebiliyor.


Paylaşılan güzel manzaralı fotoğraflar, deniz, kum, güneş, denizin en dibine kurulmuş sofralar, bitmeyen bir mavi-yeşil uyumu… Hayatın mucizelerini hatırlatan bir dolu güzellik… Lakin sadece sofra kurmakla, denize bakmakla, güzel kitaplar okumakla geçmiyor hayat. İnsanın yaşadığı yerden bağımsız olarak hala acı var, üzüntü var, buhranlar var, kayıplar var. ‘Kötü’ olandan kaçmak için değil, o geldiğinde de bunları yüklenebileceği kadar yaşamına/nefes aldığı yere uyumlanmış olması galiba önemli olan insanın.


Şu geçen zamanda denizle kurduğum bağ nasıl arındırıcı olduysa toprağa da benzer bir ilgiyi hep duydum. Denizin ve toprağın birleşerek verdiği nimetleri evinin ve mutfağının merkezine oturttukça daha da bir yükseliyor insan. Zihnen, bedenen, ruhen… Kendi imkanlarıyla ve sadece kendi evi için küçük baş hayvancılık yapan bir arkadaşım anlatıyor yarımadaya otlanmaları için dağılan keçilerin hangi doğal otlardan beslendiklerini ve bu sayede nasıl neredeyse hiç hastalıklara yakalanmadıklarını. Biz şaşırarak soruyoruz: Hiç mi hastalık olmuyor, an gelip telef olmuyor hayvanlar? Hayır, diyor, ben 25 yaşındayım ve hiç böyle bir duruma denk gelmedim. Buralar volkanik ve bereketi, besini yüksek topraklar; sayısı bile zor bilinen bir dolu otla dolu bu eşsiz kıyılar, baltalanmadığı sürece kendi besinini de, şifasını da, bereketini de kendi üretiyor.


Kışın Datça’da yaşam büyük bir evde yaşamak gibi. Akşam olduğunda herkesin kendi odasına çekildiği büyük bir ev. Sokakta, kafelerde, lokantalarda aynı insanlarla karşılaşa karşılaşa samimiyet de, muhabbet de birbirini tetikliyor; en güzeli farklı insanlarla tanışmayı sağlıyor. Tıpkı bölgede profesyonel anlamda ilk şarapçılık üretimini yapan ve Datça’nın simgelerinden bir değirmeni inşa ettirerek kocaman bir mahzene çeviren şarap tutkunu bir insanla tanışmamı sağlaması gibi. Daveti üzerine gittiğim bağlar, tepenin o muhteşem havası ve rüzgârı, taşlarına dokununca bile geçmiş zamanlardan kadim bir bilgeliğin geçtiğini hissettiğim o devasa değirmen, bölgenin volkanik toprak yapısının, rüzgarlarının, güneşinin, suyunun en iyi üzümleri üretmekte ve sonra bunları şaraba çevirmekte nasıl önemli bir yeri olduğuna dair dinlediğim bilgiler, tek bir şeyi söylüyor bana: yaşadığın yeri hayatına taşı; tarifsiz bir uyumla akan bu doğal düzenin sahibi değil, parçası olmaya çalış. Keçisini yapay yemlerle değil, yarımadanın taze otlarıyla besleyen çobanlar gibi; üzümlerini en bereketli topraklarda, en güzel rüzgarların estiği vadiye eken bağcılar gibi…


Tattığım tüm güzel şaraplar, rüzgar, güneş, deniz ve doğanın büyüleyici ritmi için söylesin bu sefer de Yannis Parios: Tis Miras To Pehnidi…

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.