Üvey evlatmışım gibi davranıyorlar!

Merhaba abla,


Kendimi yalnız hissediyorum, anlatmazsam da içimde kalacak ve böylesi daha kötü. Ben 20 yaşındayım. Bu sene üniversiteye gideceğim, şimdiden hazırlanmaya başladım, okulun açılması zaten yakın. Biz iki kardeşiz, bir tane de ablam var. Ablam evli ve şu anda hamile. Doğumuna da iki hafta kaldı, tam benim üniversiteye gitmeme denk geliyor. Ablam sürekli bana ters davranıyor “sen bir iş yapmıyorsun, yazın çalışmadın” “o anne baba parası yer” gibi ithamlarda bulunuyor. Annem yövmiyeci, arada tarlaya gider. Babam da emekli oldu, çalışmıyor artık. Babam bize hiç bakmaz. Bütün desteği maddi manevi annem karşılıyor. Demem o ki annem her ikimize de eşit para veriyor. Markete, pazara gitsin hep annem alır. Ablam hep “yok” diyor. Benim de üniversite için ihtiyacım çok, bana da lazım. Evlendiğinden beri annem hep para verir alır, yedirir, içirir. Ama sanki ben evliyim de annemin parasını yiyormuşum gibi hissediyorum kendimi, çünkü öyle hissettiriyorlar. Şimdi doğum yapacak özelde ve annemden istiyorlar, altın küpe falan da istiyorlar. Sanki annem çok zengin de... Babam zaten yardım etmiyor ama ben anlam veremiyorum, evlendiği halde hep yok diyor. Bazen düşünüyorum da ben olmasaydım da annem bütün yardımları ona yapsaydı. Bunların hiçbiri onu kıskandığım için değil ama ağrıma gidiyor, zaten annem bekarken ona çok para verdi. Sürekli beni aşağılıyor “bir iş yapmıyorsun” diye hatta “ annem olmasa seni yanımda bir dakika durdurmam” dedi, o kadar ağrıma gitti ki… Ablamı sevdiğim halde böyle laflar dediği için soğumaya başladım ve bu çok kötü. Sanki ben üvey evladım. Kendimi dışlanmış gibi hissediyorum.


Yeşim Tijen’in yanıtı;


Merhaba sevgili okurlar,


Geçen cuma yazımı yazamadım, kendi kendime izin verdim. Bazen böyle ufak yaramazlıklar yapıyorum ama sizlere yazmayı nasıl da özlemişim. Bir iştahla yazıyorum ki sormayın. Bugünkü konumuz; ailesiyle yaşadıklarına anlam veremeyen, biraz sevgisizlikle biraz üstünlük havaları takınılarak kardeşi tarafından baskılanmış genç kızımızın üvey olduğunu bile düşünecek hale getirilmesi. Kardeş kardeşe bunu yapar mı? Yapmamalı tabi ama işin içine menfaatler girince ihanetler başlayabiliyor. Üzülmeyin yavrum, bunların hepsini aşabilirsiniz. Sizin aileniz gibi ailesi olan bir çok genç sizinle aynı sorunu yaşıyordur, ailesinde adaleti arıyordur. Gençlik döneminde böylesi duygular, sorgulamalar yaşanabiliyor ama sonra kişi kendinin farkına vararak yapması gerekenleri yapınca, ailesi değişmese de kendi değişiyor zaten. Mühim olan o değişimin ve gelişimin yaşanması, kendine inancın, güvencin, sevginin kazanılmasıdır. Sonrasında kişi kendini bilince, gerisi o kadar da önemli olmayacaktır. Sizin sorununuz kendinizi bilmemeniz. Size kendinizi bildirmemişler. “Ailesi insana kendini nasıl bildirmez?” sorusuna gelirsek; ona davranışlarıyla, sözleriyle, değer vermeyerek, sevgi göstermeyerek, yok sayarak, küçümseyerek, öteleyerek kişiyi kendi içine doğru itince ne olur? Bu itiklemenin nedenleri ve niçinleri içinde boğuşmaktan kendini bilmeye bulmaya geçemez. Silik ve mutsuz biri olur, sizin gibi kendini değersiz hissetmeye, sevmemeye başlar. Oysa hayatın güzelliğini yaşayabilmek kendini sevmekle başlar. Kendini seven yaşamayı sever. Sevgiler birbirini tetikleyerek hayatı güzelleştirir ama bazen anne babalar hayatla mücadele ederken yaptıklarının ettiklerinin, eksik kaldıklarının farkında olmayabilirler. Çocuklarından birinin belki pasif kalışının, kendini fazla öne çıkarmamasından ya da ilk çocuğun ilk olmasından kaynaklı ayrıcalıklarını kullanmaya kalkması, her hakkı önce kendinin görmesinden kaynaklı sorunlar yaşanarak duygusal bir karmaşanın içine çocuklarını düşürebilirler. Aileniz size ne kadar kendinizi kötü hissettirse hissettirsin, siz artık genç bir kız olmuşsunuz. Kendinizi görerek, fark ederek kendinize önce siz hakkınızı vereceksiniz yavrum. Siz kendinize hakkınızı verdiğinizi söyleyebilir misiniz? Sessiz kalmışsınız. “Ben de varım” diyerek kendinizi ortaya çıkarmaktan, sözlerinizle ve davranışlarınızla geri durmuş olmalısınız ki her sorunu içinizde biriktirmişsiniz. Muhakkak ki bunda anneniz, babanız ve ablanızın çok rolü var ama sizin de rolünüz var çünkü ablanıza ses çıkaramamışsınız. Oysa ona “Sen bir dur bakayım. Benimle bu şekilde konuşamazsın” diyerek, söylemeniz gerekenleri söyleyerek yerini ve haddini bildirebilirdiniz. Böyle ablalık olmaz. Abla, anne gibi olur. Kardeşini korur, sahip çıkar. Onunla yarışmaz, arkadaş olmaya çalışır. Bunları yapmaktan kaçan birine karşı “kavga edin, kötü söz söyleyin” demiyorum. İnsan kötü sözler sarf etmeden de kişilere haddini bildirebilir. Saygıyı hak etmeyen ablanıza karşı fazla saygılısınız. Önce ablanız o saygıyı hak etmeli.


Yaşamda insanlar yapıp ettikeriyle ya da yapıp etmedikleriyle var ya da yok olurlar. O nedenle ne yaptığınız önemlidir. Aileniz sizin varlığınızı yeterince kabul etmiyorsa kendinizi yemeyi bırakıp aklınızı kullanarak harekete geçme zamanı gelmiş demektir. Eğer genç, ailenin desteklemediği, övmediği, ilgi göstermediği kişi işe hataları, eksikliklerini bilmekle beraber onları kabul etmekle, bu konuda kendini geliştirmekle, kendini sevmekle (bu ancak pozitif duyguları beslemekle oluşur) kendinde olan güzel yönleri daha çok ortaya çıkarmakla, kendini kendinde kazanmaya başlar. Onları ön plana çıkardıkça ruhunuzda, aklınızda çiçekler açılır. Güzelleşirsiniz yavrum. Kendine güvenmek, inanmak, sevmek kişiyi güzelleştirir. Eğer bu konu aşılmazsa, kişinin kendiyle alıp vermesi ve sorunları bitmez. Sorunların ortadan kalkması için en baş şart bu; kendini kabul etmek. Kendine inanmak, kabul etmek, kendine güven kazanmak ve sevmek şart. Sizde bunların eksik olduğunu görüyorum. Bunları kendinizde kazanırsanız hayatınız bugünkü gibi sisli puslu olmayacaktır, daha güzel olmaya başlayacaktır. Kendinize koyduğunuz sınırlarınız var heralde. Bazı konularda “yapamam, edemem, söyleyemem” gibi kendi içinizde yaşamalarınız bitmeli. Siz her şeyi yapabilirsiniz. Kendinizi koruyabilirsiniz. Kendiniz için attığınız her adım sizin enerjinizi yükseltecektir ve bu enerji dışardan da hissedilecektir. Bu hissettirdiğiniz güzel enerjiniz size bakışları değiştirecektir. Siz genç olmanız nedeniyle zaten bir umutsunuz. Önce kendinizin umudu olmalısınız. İçinizdeki kendinizle ilgili umutları kimsenin yok etmesine izin vermemelisiniz. Hayaller kurmalısınız, hedefleriniz olmalı. Kendinizi bu olumlu duygu ve düşüncelerle beslemelisiniz ama kişi sadece ruhundan ibaret değildir. Dışına da el atmak gerekir. İnsanlar kendine özenleriyle, bakımlarıyla da kendilerine değer katarlar. Bu bakım her şeyden önce kendiniz için olmalıdır. Sizin kendinizi iyi hissetmenize sebep olacaktır. Say say bitmiyor, değil mi? Tüm canlılar içinde en zor var olan canlı insandır çünkü sadece yemekle nefes almakla yaşayamıyor. Ruhsal olarak da tatmin olarak yaşamda var olabiliyor. Say say bitmese de hiçbiri zor değil yavrum.


Gelelim ablanıza. Öncelikle sorunlu biri ablanız. onu gözünüzde çok büyütmüş olmalısınız. Sesinizi niye çıkaramıyorsunuz? Ablanız olması söz söylemenize engel değil. Abla böyle olmaz. Ablalık kardeşin üzerine basa basa ezerek olmaz. Ona sevgi, şefkat ve destek olmakla olur. Sizden daha çok onun sorunu olduğunun farkındasınız da hayatıyla olan sorunlarını size sataşarak, sizi ezerek kendini iyi hissetmeye çalışıyor olmalı. Bir yerden kendini iyi hissedecek ya, o da sizi ezerek bunu yapıyor olmalı. Böylesine sevgisiz ablaya cevap vermekle kaybedeceğiniz bir şey yok olarak gözüküyor, yalnız anneniz üzülür. Fedakar bir anneniz var. Evladının onu sömürmesine sesi çıkmıyor. O kendini unutmuş bir anne. Evladının kendini kullandığının farkında mı acaba? Ablanız annesini kullanarak hayatını yaşıyor. Bunu annenize bir şekilde anlatmak zorundasınız. Tabi ki destek olur anne babalar ama bu boyutta olursa o evlilik ne hale gelir? Nereye kadar destek olacak anneniz? O desteğini kestiğinde ne olacaksa olacak. Bu şekilde evlilik yaşanmaz. Eşe saygı kalmaz. Eşi bu duruma niye bir “dur” diyemiyor? Ablanız bu şartlarda bir evlilik istemiyordu ise niye evlendi? ve bütün bu soruların ardından utanmak ne güzel, ne asil bir duygudur diye düşünüyor insan. Böylesi bir anneyi “oyumuz yok, buyumuz yok” diye evinin her ihtiyacını karşılatmak artık çirkinleşmek olmuş. Tekrar size döneceğim, sanırım artık üniversiteye başlamışınızdır. Eğitiminize sıkıca sarılın ne olur yavrum. Sizi yaşadıklarınızdan çıkaracak olan eğitim hayatınız, kendinize kattıklarınız olacaktır. Bunun bilincinde olun. Üniversiteli gençler part time çalışıyorlar. Sizde kendi harçlıklarınızı bu şekilde çıkarabilirsiniz. Bu part time çalışma hayatı size iyi gelecektir. Sakın çekinmeyin yavrum ve bu sevgisiz yaşamınızda ne olur size ilgi gösteren birilerine kanmayın. Kendinizi tanıyarak evlenmezseniz, yanlış evlilik yaparsınız insan kendini tanımadan hayattan ne istediğini, ne beklediğini bilmeden evlenmemeli. Bütün bu yazdıklarımın ışığında aydınlanan zihninizle güzel günlere ulaşacağınızı biliyorum. Güzel günler diliyorum kızıma…


Sevgiler sevgili okurlarıma…


Çözemediğiniz sorunlarınızı yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun.

İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com





Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Bu mektup 6 ekimde güzin ablada da vardı
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.