Bütün her şeyimi kaybettim
İyi günler, paylaşımlarınızı beğendim de ben de size bir konuda danışmak istedim. 34 yaşında bir erkeğim. 2009 yılında bir kızla tanıştım. Dersanede sınıf arkadaşıydık. Hep ön sırada oturan uzun boylu, güzel gözlü, zarif ve benim açımdan dünyadaki en gūzel kadın diye nitelendirdiğim biriydi. Çok belli etmiyor olsak da benim onu sevdiğim kadar o da hoşlanırdı benden. Hep karşılıklı olarak birbirimize bir şeyler söylemek için çabalar ama beceremezdik. Çok sohbet ettik ama bir kez bile elini tutup “Seni seviyorum. Ne olur benim ol, benimle ol” diyemedim. İletişimimiz o yıl dersane kapandıktan sonra koptu ve bir daha görüşmedik. Daha sonradan sosyal medyadan ona ulaşmaya çalışsam da ne yazık ki reddetti beni. Ama ben reddedilmeye rağmen onu unutamadım, kesip atamadım. Ve yıllar geçtikçe ona olan özlemim daha da arttı. Duyduğum aşk acısına karşılık aldığım red cevabıyla yıllar içerisinde būtün hayatım berbat oldu. Ruh sağlığım, çevrem, işim ... Bütün her şeyimi kaybettim. Ona duyduğum özlem o kadar büyüktü ki ondan sonra gelen būtün teklifleri reddettim. Onu bulamayınca bir süre başkalarında onu aramaya başladım ama bende hiç kimse onun yerini tutamadığı için ondan sonra hiç kimseyle de olmayı başaramadım. Ben ona hayatımı feda ettiğim halde o bana bir gün bir "merhaba, nasılsın?" bile demedi. Aradan yıllar geçti ve ikimizde fakūlteyi bitirip öğretmen olduk. Şimdi nişanlıymış ve bu yaz evleniyormuş. Bu haberi aldığımda tarifi imkansız bir acıyla içimden büyük bir parça koptu sanki... Ne yapacağımı bilemedim. Acaba beni biraz ayakta tutabilecek bir şeyler söyleyebilir misiniz?
Yeşim Tijen’in cevabı:
“Kimi sevsem sensin hayret
Sevgi hepsini nasıl değiştiriyor
Gözleri maviyken yaprak yeşili
Senin sesinle konuşuyor elbet
Yarım bakışları o kadar tehlikeli
Senin sigaranı senin gibi içiyor
Kimi sevsem sensin hayret
Senden nedense vazgeçilemiyor”
Atilla İlhan
Sanki sizin bana yazdıklarınızı anlatıyor değil mi? Şiirler zaten en kısa film gibi, yaşananların en minimal anlatımıdır. Merhaba sevgili oğlum, ondan neden vazgeçemiyorsunuz size açıklayayım; çünkü takıntı yapmışsınız, çünkü aklınızı kullanmaktan uzaklaşmışsınız, çünkü kendinize değer vermiyorsunuz ve artık kendinize yazık etmeye doğru ilerliyorsunuz. Evet sevmek, aşık olmak güzel duygular da sizinki gerçek bir aşk değil, platonik bir aşk. 34 yaşına gelmişsiniz. En genç çağlarınızı kalbinizi demeyeceğim aklınızla kendinizi kaptırdığınız bir kız için zevkiyle, sefasıyla yaşayamamış; sizinle ilgisi olmayan bir kızın yörüngesinde kalarak hayatınızı karartmışsınız. Oysa kız sizi yok saymış. Bu yaşa değin çok aşklar yaşamalıydınız. Çok gezmeli, tozmalı, eğlenmeliydiniz. Siz kendinizi yeterince sevmediğinizden bunları yapamamışsınız, kendinizden uzaklaşmışsınız. Halbuki hoşlandınız olmadı mı kurslarınız da bitmiş artık ayrı dünyalarınızdasınız. Sosyal medyadan ulaşmış oradan da hayırı almışsanız peşini bırakacaktınız ama karakter olarak da buna müsait olmalısınız, kendinizi güçlendirmelisiniz. Halbuki bu kendinize yaşattığınız durumdan çıkmayı bilseydiniz güçlendiğinizi görecektiniz. Sizin anlattıklarınızdan anlaşılan bu kız size “Sana karşı bir şey hissetmiyorum” demek istemiş. Siz yine de yıllarca onda kalmışsınız. Onca sene sizi sevmeyen bir kıza harcayacak kadar uzun bir ömrünüz mü var? Yarın Allah korusun ama kötü bir şey başınıza gelse, zamanınız kalmasa yaşanmamış bir hayat için kendinize kızmayacak mısınız? Çok kızdım size oğlum. Çabuk kendinizi topluyorsunuz. Bu ne hal böyle? Yakışmamış. İnsan her şeyi aklıyla yapar, insanı idare eden aklıdır. Akıl güzel çalışıyorsa, yaşananlara mantıkla bakabiliyorsa kalbinde tınılarını duyarak güzel şeyler yaşayabilir. Sizin gibi bir kızı takıntı haline getirip sadece dar bir pencereden hissettiklerini okşarsa iflah olmaz. Halbuki olmadıysa olmadı bana kız mı yok demeliydiniz. Tanısanız, gerçekten birlikte olsaydınız belki bir süre sonra soğuyacaktınız. Uzun boylu, güzel gözlü diye her şeyiyle uyuşacaksınız diye bir kaide yok değil mi? Artık çirkin kadın yok yeter ki siz görmesini bilin. Siz kendinize de başkasına da şans vermeyerek adeta kendinize dolanmışsınız. Kimse için değmez. En büyük aşkları bile karşınzıdaki istemiyorsa içinizde bitirmekle yükümlüsünüz ama siz içinizde yeşerttiğiniz çiçeği sulamaya devam ederek büyütmüşsünüz. Oysa suyunu kesmeli, havasız bırakmalı, duygularınızı boğmalıydınız. Hala bir şeylerin farkına vararak kendinizi bu saplantılı duygudan çıkarabilirsiniz.
Bu hayatta kendini adam etmek, hak ettiği şekilde yaşam vermek kişinin kendine borcudur. Siz kendinize bir çok yönden borçlu kalmışsınız. O borçlarınızı yaşama silkelenip uyanarak ödemeye başlamalısınız. İnsan bazı şeylerin farkında olmayabilir ama fark etmişse artık bir yerden başlamalıdır. Size kendimden örnek vereyim. Ben kendime olan borcumu 48 yaşında ödemeye başladım. Sizce geç değil mi? Ama ya hiç fark etmeseydim? Bir de buradan bakın. Mevzu aynı olmasa da hiçbir şey için geç olmadığını bilmenizi isterim. Hayat gerçekten bizlere güzel bir armağandır. Bizler o armağanın değerini bilerek kendimizi değerlendirmeliyiz. Kendimizin, yaşamın hakkını vermeliyiz, kimse için harcamamalıyız. Hala çok çok gençsiniz. Kendinize değer vermeye başlayarak hayata bir “merhaba” demeye ne dersiniz yavrum? O genç adamı görün, onu değerlendirin. Genç kadınlarla tanışın. Muhakkak sizi sevecek, sizin seveceğiniz biriyle karşılaşacaksınızdır. Denemeden, kendinize/başkalarına şanslar vermeden bilemezsiniz. Hayatın güzelliklerini niye seyredeceksiniz? Hayat seyretmek için değil ki yaşamak içindir. Yalnız, mutsuz, umutsuz bir erkek kurusu olmak hiç hoş bir hayal değil ama böyle giderseniz erkek kurusu adayısınız. Bu adaylık tamamen hayalleri olmamaktan, hedefleri olmamaktan, kendine değer vermemekten, kendine güvenmemekten, zihnini yönetememektendir. İnsan bir şey olmadı mı üzülebilir, yıkılabilir ama yeniden kalkmak için çabalar sonunda ne yapar eder ayağa kalkar. Sizden ayağa kalkmanızı bekliyorum. Bir erkek olarak o gücü kendinizde yaratın yavrum, bu başarılmayacak bir şey değil. Ben güçlüyüm diye diye önce siz kendinize inananacaksınız ki yolunuz aydınlanmaya başlasın. İçinizden hiç bir şey yapmak için istek gelmeyebilir, siz kendinizi bir şeyleri yapmak için zorlayacaksınız yoksa kendi içinizden çıkamazsınız. Herkesin kurtarıcısı kendisidir. İçinizde o güç var. Siz onu, o dar havasız yerden çıkarın; ışığı görünce yeniden nefes alacak, canlanmaya başlayacak, bedenine de ruhunada kan, can gelecektir yavrum.
Sevgiler sevgili okurlarıma...
Çözemediğiniz sorunlarınızı yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun.
İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com
YORUMLAR