Bir mucize olsa keşke diyorum...
Merhaba Yeşim Hanım, ben evliyim, bir de evladım var gözümden sakındığım. Ailem bu evliliği onaylamadı, sen İstanbul'da doğdun, büyüdün oralarda yapamazsın, denk değilsiniz dedi. Haklı da çıktılar. Onlar istemediği için kaçarak evlendim. Hiç hatırlamak istemediğim bir düğünüm oldu sonrası daha da facia. Geceleri yastığa başımı koyduğumda beynimdeki sesleri susturamıyorum. Sürekli konuşuyor, sürekli bana bir şeyleri hatırlatıyor. Ben İstanbul'da doğdum, büyüdüm şimdi ise başka bir şehirde ikamet ediyorum. İnanın 6 sene oldu sanki 60 yıldır buradayım. Ne sokaklarına ne havasına ne insanlarına hiçbir şeye alışamadım. Hoş sevdirmek için de kimse uğraşmadı. Yeşim Hanım, inanın çok çabalıyorum. Her hafta sonu köydeyim eşim istediği için zaten hiçbir zaman benim ne istediğimin bir önemi olmadı. Eşimin ailesi biz evlenirken hiç katkıda bulunmadı, her şeyi kendimiz yaptık. Onu da geçtim bizim olanı da aldı. Şöyle anlatayım onu da; benim eşim 17 yaşında iş kazası geçirmiş bu sebeple de sağ elinin parmakları yok, o yüzden çalıştığı yer tazminat vermiş. Bu paranın bir kısmıyla ailesi ev almış diğer geri kalan kısmı nerde, ne yapmışlar meçhul. Biz evlendiğimizde de evde oturmaya devam ettiler. Hani oğlum bu ev senin, kirada oturma, benim vicdanım kabul etmez demediler. Tam 5 sene oturdular, emekli olunca da köye yerleştiler. Biz şimdi ev aldık ama gırtlağa kadar borcumuz var, krediyle vs aldık. Zamanında vermediler biz de hem düğün borçları hem geçim şartları derken epey. bankalara borçlandık. Şu zaman şartlarıyla 200 bin neye yeter değil mi? Hadi şimdi biz size destek olalım da demediler. Kayınpederimgil bizim evimizde otururken kaynıma da ev aldılar. Düşünebiliyor musunuz? İnanın bazen bende mi sorun var, ben mi yanlış düşünüyorum diye kendimden şüphe etmeye başladığım günler oldu. O kadar kıymetsiz hissediyorum ki hiç unutamıyorum. Hala da devam ediyor sorunlar, borçlar, eşimle ettiğimiz kavgalar. Bu şehirdeki yalnızlığım, buraya ait hissetmemem, inanın çok yoruldum, kayboldum. Ne yapacağımı bilmiyorum, ailemden uzak yetim gibi hayata devam etmek, bu hep böyle mi olacak? Bir mucize olsa keşke diyorum hep ama olmayacak biliyorum. Alışmam gerek çünkü eşim asla ailesinden ayrılmaz. Her hafta yanlarına gitmemiz şart, bizi bir kere tatile götürmemiştir. Birlikte plan yapıyorum suratı 5 karış oluyor. Köye gidelim desem benden iyisi yok. Evlilik bu olmamalı. İnanın ayrılmayı bile istedim ama oğlum var, babasız büyümesin. Eşimi de seviyorum aslında ama sevgi yetmiyormuş. Sevmek yıpratmaz, sevmek acıtmaz, bu değil, böyle yaşanmaz. İnanın sinir hastası oldum. Bayılıyorum, sürekli panik atağım tutuyor. 6 senedir gözyaşım dinmedi, hep ağlıyorum. Bir gün de mutluluktan ağlar mıyım? Okursunuz inşallah yazdığım saat 02:00, iyi geceler...
Yeşim Tijen'in cevabı:
Merhaba benim güzel kızım, mailinizi okudum hem de kısa zamanda cevap veriyorum. İnsan kendini tanıyıp bilene kadar kendine yanlışlar yapar. Bu kaçınılmaz ve umarım sizin sorunlarınıza bir parça olsun ışık olabilirim. Siz de farkındalıklarla daha rahatça yaşamınızda yol aşabilirsiniz diye umuyorum. Mailinizi okuyunca eşim ve iki küçük çocuğumla Dalaman ve Köyceğiz'de geçirdiğim günlerim aklıma geldi. Ben de İstanbul'da doğdum. O zamanlar eşimin arzusu üzerine geride evimi, ailemi bırakıp bütün eşyalarımızı da alıp ilk defa yabancı yerlere gittim. Farklı bir yeri tanımaya, oranın güzel taraflarıyla mutlu olmaya çabaladım. Mesela inek görmek, keçi görmek mutluluktu çocuklarla benim için ve yine orada ilk defa iki kaşının arasında dövmeli, köylü bir kadın görmüş adeta kaçar gibi uzaklaşmıştım. Yanından geçerken çok korkmuştum. Sonradan öğrendim o da başka bir yerden oraya gelin gelmiş. Daha sonraları da gördüm, korkmadım, merakla baktım, hislerim kuvvetlidir hiç mutlu gözükmüyordu ve biliyor musunuz? Ben Dalaman'a gittiğimde bir market bile yoktu. Hiç sesimi çıkarmadım. Nasılsa bir şeyler alabileceğimiz birkaç dükkan vardı. Biz gittikten bir sene kadar sonra adını hiç unutmam Yedaş diye büyükçe bir market açıldı. Nasıl mutlu olmuştum... Sanki ilk defa bir market görüyormuş gibiydim. Bizim hayatımıza bir renk katmıştı. Dalaman güzel bir yer, denizin biraz uzağında yerleşimi olan düzlükte şirin bir ilçe. Bu güzelliğe aşırı sıcak adeta dışarısı yanıyor. Ben hiç bilmediğim, kimseyi tanımadığım bu yerde eşimin arzusunu burada yaşayarak yerine getirmeye çalışıyorum. Vaktimi evde çocuklarımla birlikte oyalanarak eşimi beklemekle geçiyordum. Bir de yemek yapmak tabi. İnekleri olan birinden süt alıyor, tatlılar yapıyor, yoğurt mayalıyordum. İlk tarhanayı orada bir komşumla beraber yapmıştım. Oturduğum yerde komşular vardı ama ben kimseyle kaynaşmadım. Sonra Köyceğiz'i keşfettik ve oraya taşındık. Hayatım renklenmeye başladı, sıkıntılarımın arasında orada mutluluk da bulduğumu söyleyebilirim. Köyceğiz bana dünyanın en tatlı, en hakiki arkadaşını tanıttı. O da Adana'dan Köyceğiz'e gelmişti ve benim gibi bazen memleketini özlüyordu. İkimizinde o zaman sorun ettikleri vardı. Beraberce dertleşiyor, gülüşüyor, hayaller kuruyor, bazen de isyan ediyorduk. Tabi o günler acısıyla tatlısıyla gelip geçti. Geriye ne kaldı? Acılı günler mi? Hayır insan güzel günlere ulaşınca sıkıntılı günlerini unutuyor. Bana o günlerden kalan sadece güzel bir dostluk oldu. Hala sevdiğim, değer verdiğim, güzel bir dost. Sizin için de öyle olacak. Bugünleri ilerde unutacaksınız. Üzüntülerinizi, mutlu olacak mıyım diye endişeyle düşündüklerinizi, hepsini unutacaksınız. Sabırlı olmak, kendini bırakmamak, ümitlerini kaybetmemek lazım.
Siz hiç düşünmeden sevginin peşinden gitmişsiniz. Sevgi ilk önce çok şeyin üzerini örter ama zaman geçtikçe örtülen her şeyin üzeri açılmaya, ortalığa saçılmaya başlar. Büyükler bir evliliğe hayır dediğinde bir durmak, düşünmek lazım. Dert ettiğiniz, kabullenemediğiniz eşinizin ailesi denginiz olmayabilir. Gençtiniz, insan gençken aklını kullanmayı bilemeyebiliyor ama sonra aklını kullanmayı öğrenebiliyor. O nedenle bundan sonra hata yapmamaya, aklınızı kullanmaya çalışmalısınız. Öngörebilmelisiniz. Dün öngöremediğiniz için bugün sıkıntılarını yaşıyorsunuz. Yaptığınız evlilik için kendinizi suçlamayı bırakmalısınız. Gençtiniz, kaçmanıza sebep olacak sıkıntılı bir aile hayatınız olmuş ve ailenizden bir an önce kurtulmak istemiş olabilirsiniz. Yoksa rahat kimseye batmaz diye düşünüyorum. Hiçbir şey sebepsiz değildir. Hayatın gerçeklerinden, evliliğin ne kadar önemli olduğundan bahsetmemişlerdir. Bazı yanlışların sebebi derinliklerde saklıdır. Geçmişe bırakmakla bugüne odaklanabilir, bugününüzü kurtarabilirsiniz. Bugünün kıymetini bilirseniz yarınlarınız güzel olur. Yaşadığınız yer büyük şehirlerden biri. Geçmişte kalmaya devam ederseniz, ah İstanbul demeye devam ederseniz alışamazsınız. Ah yuvam, kocam, yavrum diyerek hayatınızın güzel taraflarını görmeyi bilmelisiniz. Mesela ev alabilmişsiniz. Borcunuz olabilir. Borçsuz ev almak herkesin harcı değil. Allah ödeyebilmeyi nasip etsin. Buna dua ederek aldığınız evin keyfini çıkarmayı öğrenmelisiniz. Eşinizi seviyorsunuz, bunca dert ettiklerinize rağmen seviyorum diyebilmeniz beni mutlu etti. Sevgi, saygı varsa gerisi bir şekilde hal yoluna girer. Eşinizle özlemleriniz, pişmanlıklarınıza dayalı ilişki içinde olur sürekli kavga ederseniz sizinle bir yere gitmeye hevesli olmaz yavrum. Siz kendinizi biraz değiştirirseniz eşiniz de zamanla ailesinden daha çok size vakit ayırmayı öğrenecektir. Birbirinizin ruhuna dokunmaya çalışmalısınız. Kayınvalideniz kayınpederiniz bunlar yazdıklarınıza bakınca düşüncesiz gözüküyor. Diğer çocuğuna ev alıp size almaması belki eşinizin tazminatıyla aldıkları ev sizin diye düşündüklerinden olabilir. Bu konulara siz karışmayın, eşinizin kendi haklarına sahip çıkması gerekiyor, sizin değil. Beklenti içinde olmazsanız üzülmezsiniz. Büyüklerin kendilerinin düşünmesi, öngörmesi lazım. Yaşadığınız hayatı ve yeri ailesinin yapmadıklarına takılarak, İstanbul'u özleyerek kendinize zehir etmeyin. İnsan kendi kendine de yetebilir. Bir çocuğu, sevdiği eşi varsa hayat zaten güzeldir, umutludur. Kişinin aklı başka sorunlara takılıysa güzellikleri görmekten sizin gibi uzaklaşır. Öyle ki bayılmaya başlamışsınız. Bu kadar dert etmelere ne olacak sanıyordunuz? Kendinizi olumsuz düşüncelerle bir de panik atak hastası yapmışsınız. Panik atak insanın psikolojik olarak yıkık olduğu zamanda vücutta, beyinde hortlar. Çaresi sizdedir. Olumsuzlukları değil, güzellikleri düşünerek onu beyninizden kovacaksınız. Bu konuda yazılarım var. Okumalısınız. Yazımın sonunda güçlü olun diyeceğim, kayınvalidenize kayınpederinize boş vermeyi, kafanızı takmamayı bilin yoksa hayatınızı zehir edersiniz. Kendinize yatırım yapın yani kendinizi geliştirin. Boş vakitlerinizde okuyun, okuyun, okuyun. Hayatın boşlukları doldurmasına izin vermeyin. Fırsatınız varsa mutlaka bir işe girin çalışın. Bu kadar yıpranmazsınız. Yaşama karşı dik durmak ancak kendinizi geliştirmekle olur. Eliniz hayata hatta eşinize karşı güçlü olur. İnsan kendine emek vermeden mutluluğa ulaşamaz.
Yaşadıklarınızla hayata küsebilir, üzülebilirsiniz ama bir zaman sonra artık küskünlüğü bırakıp ya hayatımızı ya kendimizi değiştirmeliyiz. Onun için de elinizden geleni yaptınız. Baktınız hala mutsuzsunuz, dünyanın sonu değil, hiç istemem ama boşanırsınız yavrum. Kaçarak evlendiğiniz için aileniz size sahip çıkmayacak diye sakın düşünmeyin. Bir süreliğine ailenizin yanına gidin, hava değişimi size iyi gelecektir yavrum. Hatta fırsat buldukça okul tatillerinde ya da bayram tatillerinde giderseniz havanız değişecektir. Yarınlar hep ümit dolu siz görmeyebilirsiniz ama ben bunun böyle olduğunu biliyorum ve birisi demiş ki açılmayan kanatların büyüklüğü bilinmez. Gerekirse kanatlarınızı açmaya korkmayın, evlilik kader değildir.
Sevgiler sevgili okurlarıma...
YORUMLAR