Oğlumdan kopamıyorum
Ablam beni hatırladın mı bilmiyorum. Bundan aylar öncesinde eşim hakkında seninle konuşmuştuk. Bugün giden yarın yine gider peşine düşme, getirme demiştin. Ablam benim 2 yaşında bir oğlum var. 6 yıllık evliyim, evladımdan kopamıyorum. Tamam, bu sefer her şey düzelecek, cahil, aman şöyle aman böyle ne yapsam yaranamıyorum be abla. Geçen gün gizliden eşimin benim resmimi çektiğini fark ettim. Telefonu elinden alıp baktığımda “tamam yarın görüşürüz” mesajını gördüm. Mesajların öncesi yok, silinmişti. Sorduğum zaman bana birini sordu dedi. Biraz kısıtlamak istedim. Ben eşimin gittiği geldiği hiçbir yere karışmam, normalde karışmıyordum. Bundan sonra nereye gideceksek beraber gidelim dedim. Tamam dedi. 1 hafta geçmedi aradan bugün bana mesaj attı, ben ablamı özledim ablama gideceğim dedi. Ben de “İşten gelmemi bekle akşam ben gelirim beraber gideriz” dedim. Bana “Beni kısıtlayamazsın, ailemle görüşmemi engelleyemezsin ben seni çekemem” dedi abla. Yemin ederim kötü bir insan değilim. Sabahın altısında işe gidiyor akşam altıda eve geliyorum. Kıraathane ortamım yok, alkol yok, kumarım yok, evden işe işten eve ama ben ne yapsam yaranamıyorum. Bazen damarıma basıyor ters bir şey yapmaktan korkuyorum. Oğlumu gözümün önüne getiriyorum abla. Kendimi övmüş gibi olmayayım benim çevremde beni sevmeyen, saymayan yoktur. Tek eşime mi kötüyüm? Yeri geldi ağzımı bozdum. Yeri geldi rahmana yaklaştım. Kendimi salak yerine koyulmuş gibi hissediyorum. Oğlumdan kopamıyorum. Allah rızası için bana yardım et. Bana akıl ver. Hiçbir zaman hor görmedim. Eşim köy kızıydı, köyden alıp getirdim. Benim annem, babam, kardeşim, kimsem yok. Annem, babam ben küçükken vefat ettiler. Ben ufakken bu yaşıma kadar mücadelemle ayakta durdum. Şu an yaşım 25. 16 yaşımdan bugüne aynı fabrikada çalışmaktayım. Koca ev, karışanı yok edeni yok. Bugüne kadar hiç kısıtlamadım. Hiçbir şeyden mahrum bırakmadım be abla. Ne dedilerse yaptım. Ben erkek halimle utanıyorum. Ben gitme dedim diye annesi gelip ben kızımı esir mi verdim bunun eline demiş. Doğruluk payı nedir bilmiyorum. Komşulardan duydum. Abla eşim beni pek takmayan bir insan, belki bu benden kaynaklı bilemiyorum. Ben elimden geldiğince bütün ihtiyaçlarını karşılıyorum ama eşim kafasının dikine gitmeyi seven bir insan. Örnek evin içinde ufak bir tartışmamız çıksa Whatsapp durumda saçma sapan sözler, yazılar paylaşarak kavgalı olduğumuzu herkese duyuruyor. Maaşı yeni aldığım zamanlar, param olduğu zamanlar iyi ama ay sonu geldiği zaman paramın bittiğini anladığı zaman bana karşı bütün tavırları değişiyor. Aile konusuna gelince ailesine çok düşkün abla, tamam ailesidir gider gelir ben yıllardır hiç bir zaman bunun için eşimi kısıtlamadım. Buna hakkım olduğunu da sanmıyorum ama her şeyin bir yakışırı vardır. İstiyor ki sürekli anama babama gideyim. Abla ben çalışan insanım 12 saat ayakta çalışıyorum, yorgun geliyorum. Eve geldiğim zaman en azından önüme sıcak bir çorba, bir demlik çayı hakettiğimi düşünüyorum. Ailesine gelince ben evde olduğum zamanlar gelmiyorlar, dikkat ediyorum hep ben evde olmadığım, işte olduğum zamanlar geliyorlar. Kayınbaba kukla gibi nereye çekerlerse oraya gidiyor. Adam kaynanamın karşısında konuşamıyor. Beni de öyle yapmak istiyorlar ama benden yüz bulamıyorlar. Eşim bana davranış olarak saygılı değil. Çoğu zaman tersleyerek cevap verir. Haklı olduğu zamanlarda bile kendini haklı çıkartmak için uğraşır. Ben bir defa olsun “Tamam. Sen haklısın, ben haksızdım, benim hatamdı özür dilerim” dediğini görmedim. Ta ki geçen haftaya kadar. O da telefonuna gelen TAMAM YARIN GÖRÜŞÜRÜZ OZAMAN mesajına kadar. Onda da benim tahminim kendi vicdanını rahatlatmaya çalıştı.
Yeşim Tijen’in yanıtı:
Merhaba sevgili okurlarım. Vazgeçmek öğrenilmesi, uygulanması zor duygudur ama kişi bir karar vermek noktasına gelmişse bir şeyler değişmiyor, değişeceği de yoksa vazgeçtiği kendi olmasın, geri kalan herkesten vazgeçebilmelidir. Canınızı eşiniz vermedi ya nereye kadar eşinizi pohpohlayacaksınız? O sizi pohpohlamıyor; aksine ilgisizliği, saygısızlığıyla öteye itekliyorsa ona gittiği yerden “ Aman gel, ne olur gel. Bak oğlumuz var. Yuvamız bozulmasın.” dememelisiniz. Bir kadın bir gitmiş, iki gitmişse bu temelli gidebileceğinin göstergesidir. Boşa çabaladığınızı göremiyorsunuz. Eşiniz sizden kopuk bir kadın. Evli misiniz? Evlisiniz. Evliliğinizin içi eşiniz tarafından saygı, sevgi, özen ve umutla doldurulmamış. Sizin çabanız bu evliliğin yürümesine maalesef yetmeyecektir yavrum, sadece uzatmalarla acınızı çoğaltır yıpranırsınız.
İnsan bazen sabırdadır ve sabır asil insanların duygusudur yavrum. Siz 6 senelik evliliğinizde pek çok şeye yüreğinizin asilliğiyle sabır göstermişsiniz. Gençtir, cahildir demişsiniz. Siz de çok gençsiniz; eşinizin, çocuğunuzun, yuvanızın kıymetini biliyor, hala çaba gösteriyorsunuz. Noktaları virgüle çevirmenin gayretindesiniz ama nafile. Yazıklarınızda bir parça umut görsem size şunu şunu yapın diyerek önerilerde bulunurdum. Dün ne dediysem bugün de onu söyleyeceğim. Ayrılmalısınız. Çünkü eşinizle ayrı dünyaların insanısınız. Şimdiye kadar aklı başında bir portre çizmemiş. Aklı havalarda bir kadın. Kendini nerede, kimlere layık görüyor bilemiyorum. Sizi kendine layık bulmuyor. Fazla dizi- film izliyor olmalı. İnsanın içi boşsa böyle boş hayallere, heveslere kapılabiliyor, yaşamın gerçeklerinden uzaklaşıyor insan. Bu boş hayaller, heveslerle karşısındaki kişiyi mukayese edince gelinen nokta küçük görmek, eşinden uzaklaşmak oluyor. Bağırsanız anlamıyor, sussanız anlamıyor. Anlayabilmek için içi dolu, konuşabileceğiniz bir insan güzel bir yürek bir kapasite gerekiyor yavrum.
Sizin önceki mailinizi hatırlıyorum. Bazı gelen soruları unutmuyorum, dolayısı ile cevabımı da hatırlıyorum ama incelik etmiş bana size yazdığım yazıyı yollamışsınız. Size o gün cevabımda bana sunduğunuz donelerin ışığında ayrılın yavrum, giden yine gider demiştim. Bugün de cevabım aynı. Evini terk edip duran, yalnız kendisi değil, aile boyu o değeri sizden esirgeyen bir ailenin içinde ne hale geleceğinizi tahmin edemiyorsunuz. Yıpratırlar sizi. Takdir yok, utanma çekinme yok. Ne var? Sizin evliliğinizde endişe, güvensizlik, acabalar var. İnsan yaşadıklarını sosyal medya yoluyla dışarıdaki kişilere yansıtma gafletine, cahilliğine düşüyorsa insana çok gerekli olduğuna inandığım utanma duygusunu kaybetmiş ya da hiç ruhunda taşımamış demektir. Oysa utanmak duygusu kadına da erkeğe de yakışır. Utanma duygusu kişiyi toplayan, ayar veren bir duygudur; tabi ölçüsünü kaçırmamak suretiyle. Siz bu duyguya sahip olmayan bir eşin kocasısınız. Ne yazık ki onun kendini görmesi, değiştirmek istemesi gerekiyor. Siz onu değiştiremez, düzeltemez, kendinizi onun gözünde bundan sonra kıymete bindiremezsiniz. Boş bir umut olur. Bir de güzel çocuğunuz var. Bütün bana yazdıklarınıza benim size ayrılın dememe rağmen bu evlilikten gitmemek için benim kopamadığım bir oğlum var dediğiniz, ayrılmaktan korktuğunuz masum bir çocuk. Çocuklar bağlayıcı japon yapıştırıcı gibiler ama kadını değil erkeği her yaşanana rağmen evlilikte tutabiliyorlar. Tutmalı mı peki? Hayır tutmamalı yavrum çünkü bunca gidip gelmenin, saygısızlığın, gizli mesajlaşmaların sonu ne yazık ki aldatılmaya doğru gidişin ayak sesleridir. Siz de bu ayak seslerini duyuyorsunuz. Tedirginsiniz. Bir kadın eşi görmesin diye mesajlarını siliyorsa orda bir yanlış vardır, doğru olan bir hareketten korkulmaz. Korkmak, saklamak bunlar yanlış bir durumun sinyalleridir. Günümüz bazı evli kadınlar evlilik cüzdanlarının verdiği rahatlıkla daha kolay aldatıyorlar. Gözleriniz açık olmalı. Güven duymuyorsanız güvenin olmadığı bir evlilikte huzur bulamaz, küçücük oğlunuza iyi bir baba olmaktan uzaklaşırsınız. Gülmekten uzaklaşan ruhunuz, yüzünüzle çocuğunuza ancak endişe duymayı, korkuyu öğretirsiniz. Öyleyse neyin çabasındasınız? Çocuğunuzdan kopamadığınız için ayrılamıyorsunuz ya kadınlar eşlerine kafayı takmışlarsa çocuklarının gözünde eze eze, bağıra çağıra eşlerini o kadar küçültürler ki keşke boşansaydım çocuğum beni bu hallerde görmeseydi diyebilirsiniz. Gönüller bütün çocuklar anne babasıyla büyüsün ister ama o çocukla beraber yaşayabilmek uğruna gözlerinin önünde babasının değersizleştirildiği zavallı kayınpederiniz gibi bir profilin içinde olmak ister misiniz? Oğlunuza zavallı bir adam mı lazım yoksa her an yanında olmasa bile güçlü bir baba mı lazım? Bunun cevabı sizde. Kayınpederinizde ilk öyle değildi muhtemelen ama geldiği nokta zavallı olarak gördüğünüz bir adam olmuş.
Koşullar ayrılık gerektiriyorsa bunu habire virgülle devam ettirme çabalarından vazgeçmelisiniz. Siz değerlisiniz yavrum. Bu evlilikte kalmaya devam ederseniz değersizleşeceğinizi hatta kendinizden uzaklaşacağınızı görmelisiniz. Siz bu vazgeçemeyişinizle, tutup habire geri getirme gayretinizle ben her şeye müstahakım diyerek kendi değerinizi biçmiş oluyorsunuz. Oysa kendinizi ne güzel anlatmışsınız. Sevilen, sayılan bir insanım, evim-işim başka bir hayatım, içkim, kumarım, kahvem yoktur demişsiniz ama bütün bu sizin ailesine evliliğine değer verme çabalarınız evliliğinizi taçlandıramamış. Sizi eşinizin gözünde kıymete bindirmemiş. Onun değer yargısı anlattıklarınızdan anlaşılan paraymış. Aile kavramının değeri olsaydı bunlar yaşanmazdı; size, emeklerinize, çabalarınıza, saygı duyar, yüceltme gayret içinde olurdu. Eşiniz sözüm ona kendini değerli kılmaya çalışıyor, yalnız matematiği zayıf olmalı. Çünkü hayat matematiktir. İyi hesap yapılmalıdır. Üstüne bir de sağlaması yapılmalıdır. Eşinizde ne matematik ne sağlama hiçbir şey yok. Bilmediği bir hayatta başta da belirttiğim gibi uçuyor. O uçuşla yere çakılabilceğini hiç aklına getirmiyor. Bu hayat insana neler yapar hiç bilmiyor. Gerçekten ayakları yere basan, aklı havalarda olmayan kadınlar bunca çalışan, yorulan, kazandığıyla eşinin arzularını yerine getirmeye çabalayan kocasının kıymetini bilir, ona evi dar etmezler. Sevgisiyle, saygısıyla evi eşlerine ferah ferah gösterirler. Erkek de eve koşa koşa gider. Böyle değerli kadınlar var. Bir de bütün bunları görüp bilip ses çıkarmayan size çirkin sözler sarf edebilen kayınvalideniz var. Dertsiz başına dert açmak istiyor sanırım. Bir anne kızına “Sen ne yapıyorsun kızım? Eşine, evliliğine kıymet ver. Kocana iyi yap. Bak hayat zor, para kazanmak zor” diyerek kocasına destek olması için kızını yönlendirebilir, hayatının güzelliklerini görmesini sağlayabilirdi. Bir anne kızın yanlışlarını görüp bu yaptıkların yanlış kızım demiyorsa yalnız eşinizle değil annesiyle de zorlaşan bir evliliğiniz var. İşin içine anne desteği giriyorsa o evlilik iflah olmaz yavrum.Çünkü bazı anneler kızlarıyla daha rahat bir hayat yaşamanın peşinde olabiliyorlar. Bir koz olarak kızlarını kullanabiliyorlar. Kızım zengin biriyle evlenirse bende rahat ederim düşüncesi bazı kız annelerinin hayali olduğu biliniyor. Anne böyle bir zihniyette olunca bazı genç kadınlar eşlerin değil, paranın peşine düşebiliyorlar. Güzelliklerini, kadınlıklarını daha iyisi daha zengini neden olmasın düşüncesi umut olarak akla düşünce eş gözden, gönülden düşebiliyor. Bu tarz kadınların ortak özelliği ben olmaktan vazgeçemezler. Evli olsalar da biz olmayı başaramazlar. Evlilikler ancak biz olmakla anlamına, gerçek değerine ulaşabilir. Siz biz demeye devam etseniz bile eşiniz ben demeye devam ettikçe evliliğiniz yürümeyecektir. Sizden ayrılacaktır.
Diğer bir husus 16 yaşımdan beri çalışıyorum, 25 yaşımdayım demişsiniz. Kendinizle gururlanmalısınız yavrum. Bu genç yaşınızda kendinizi ne güzel idare etmişsiniz. Kendinize daha çok şey de katabilirsiniz. Enerjinizi bu kadını eş etmeye harcamak yerine kendinize harcamanızı öneririm. Kendinizi eğitiminizle, bilgi becerinizle geliştirerek hayatınızı kendiniz ve oğlunuz için daha aydınlık hale getirmeye çalışmalısınız. Başarabilirsiniz. Oğlunuz sizin kamçınız, sizi itecek bir güçtür. O güçle hayat yolunda yürüyebilirsiniz. Çünkü daha yapacak çok şeyiniz var. Yaşadıklarınızla yorulmuş, yıpranmış olabilirsiniz ama kolayca ayağa kalkabilirsiniz 25 yaş daha hayatın yeni başlayacağı yaşlar inanın. Bilmem benim sizin için görebildiklerimi siz kendiniz için görebiliyor musunuz? Ayrılık dünyanın sonu değil yavrum. Siz eşinizden vazgeçeceksiniz oğlunuzdan değil. Belki her dakika yanınızda olmayacak, onun gelişimini birebir yaşayamayacaksınız, bu büyük eksiklik olsa da onunla daha özel daha dolu dolu zamanlar geçirmenin peşinde olacaksınız. Siz çok erken yaşta yapmış olduğunuz bu evlilikle kendi yaşam yolunuzu tıkamışsınız. Karşınızdaki insan buna değmiyorsa o zaman o yolu açmalı hayata yeni bir bakış ve umutla merhaba diyebilmek cesaretini gösterebilmelisiniz. Boşanmaktan, boşanmanın ardından yaşayacaklarınızdan korkmayın. Siz bu süreçle baş edebilirsiniz. İyi bir baba olmayı bırakmaktan korkmalısınız geri kalan her şey yoluna girer zamanla. Öyleyse şimdi dik durma, gidenin peşinden aramama, gel dememe zamanı. Eşiniz ya tıpış tıpış kendiliğinden geri dönecek ya da boşanarak bu sıkıntılara siz son vereceksiniz. Üzülmeyin yavrum, yaşım, hayat tecrübem, bilgi birikimimle ben sizin kendinize daha güzel bir hayat kuracağınızı öngörebiliyorum. Benim sizin için görebildiklerimi, umudumu sizin de görmenizi çok istiyorum. Yolunuz, bahtınız açık olsun. Unutmayın o baht ve yol ancak akılla, öngörüyle, cesaretle açılacaktır. Yolu açmak için anahtar sizin elinizde yavrum.
Sevgiler sevgili okurlarıma...
YORUMLAR