Annem beni çoğu zaman ezer ve aşağılardı...

Merhaba Yeşim Hanım,

Ben 28 yaşında genç bir kadınım, evli ve iki çocuk annesiyim(Allahım bize bağışlasın). Derdim benim için büyük ve yıpratıcı. Zor bir çocukluk dönemim olmuştu. Tek çocuğum, babamın ikinci eşindenim. İlk eşinden bir kızı ve oğlu var. Sıkıntı ebeveynlerimin kendi geçmişlerinden kopup geliyor aslında ama ben kendimle ilgili olan kısmı söylemek istiyorum. Dediğim gibi tek büyüdüm, oldukça yalnız. Rahmetli babam şeker ve şizofreni hastası bir adamdı ama bana hiç zararı olmadı, hep merhametli, sevecen, benimle ilgilenen bir adamdı. Annemle aralarında 20 yaş vardı, hep kavga ederlerdi. Sanki eşi değil, hasta babası gibiydi. Annem ise gergin, sinirli, beni hep ezikleyen, aşağılayan ve bazen döven bir insandı. Çok kinli ve düşman gibi davranan bir kadın, hiç abartmıyorum halen öyle. Çok ezdi beni, hep aşağıladı, bazen sevdi, ilgilendi ama çoğu zaman ezer, aşağılardı. Okul hayatım kötü geçti. Utangaç, pısırık bir öğrenciydim. Ortaokula kadar arkadaşım vardı ama lisede hiç olmadı, üniversite okumadım çok isterdim ama cesaretsiz büyüdüm. Bütün iyilikleri benden sömürdüler.


"Şefkat görmeden büyüyen çocuksa eleştirile eleştirile büyüyeceğinden kendine güveni oluşamaz. Kendine güven kazanamayan kişi ne istediğini bilemez, hedef koyamaz, kendini küçük görür, ezik hisseder, kendini sevmez, çekingen, korkak olur, çıkar. Hiç hak etmediği bir kişi olmak onun suçu mudur? Değildir, ama çözmek ve bu sorundan çıkmak onun işidir artık." bu yazınızı defalarca okudum çünkü beni anlatıyor. 22 yaşında evlendim memleketimden birisiyle, tanıdık bir aile, annemin köylüleri. O zamanlar nişanlıyken iki sene ayrıydık, ben yurt dışında, o Türkiye’de. Hiç yanına gidemedim ve annem yüzüğümü iki sene boyunca taktırmadı nedeni baba tarafım bilmeyecekmiş. Ta ki evleneceğim sene öğrendiler neyse bu böyle uzar gider belki de ben çok fazla takıyorum. Eşim iç güveysi geldi, çok çalıştı, çabaladı, dil öğrendi. Aşırı sabırlı da bir insan, ama o evde ne çektim, ezildim, aşağılandım, yaptığım hiçbir işim beğenilmedi. Kırıldım, döküldüm, boşanmalardan döndüm. Evimizi ayıramadık, burada kiralık ev zor bulunuyor. Para yok satın alamadık. Peki ben neden evlendim? Cevabı çok saçma ve komik olabilir ama BİLMİYORUM. Cahil, akılsız, özgüvensiz, hayır diyemeyen bir insandım ama olsun eşim iyi şükür, ailesi de iyi ve merhametli insanlar. Fakat ben kendimi hep yalnız hissediyorum. İş yok, eğitim yok en önemlisi öz saygı ve güven yok. İlk doğumumda şiddetli depresyona girdim, iki sene tedavi gördüm. Bitmiyor ama annemle derdim bitmiyor. Tek iyi yönü torunlarını sevip ilgilenmesi. Bana tavsiye verin lütfen benim ne yapmam gerekiyor?


Yeşim Tijen’in cevabı:

Dün gece saat 00.23’te artık uykum gelince camları, panjurları, televizyonu kapattım. Kedim Kont’u yattığı pufun üzerinden kucağıma alıp salonun kapısını kapadım. Yatak odama doğru ilerlerken Kont kucağımda durmak istemedi. Uyumaya gittiğimi biliyor kerata, kucağımdan yere atladı, ben de diğer odalara baktım, kapılarını çekip odama geçeceğim. Maksadım Kont’a ben uyurken ortalığa devireceği, kırıp dökeceği bir alan bırakmıyorum ve itiraf ediyorum onunla yumuşak tüylerine dokunarak uyumayı seviyorum. Odama girdim, yatağıma uzandım, bir-iki döndüm durdum, Kont gelmiyor. Tam artık kendime “boş ver nasıl olsa gelecek. Ona girip çıkacağı bir alan bırakmadım nasılsa” demişken sessizlikte bir ses kulağıma geldi. Mutfaktan sebilin ve buzdolabının çalışma seslerini duydum. İnsan evinde nerden ne ses gelir bilir, siz de mutlaka bilirsiniz. Allah Allah bu ses niye ki? Mutfağın kapısını Kont’tan sebep hep kapalı tutuyorum diye düşündüm sonra birden acaba aralık mı kaldı diye sezgilerim beni dürttü, kalkıp bakayım dedim ve yatağımdan kalktım, mutfağa doğru gittim. Baktım gerçekten mutfağın kapısı aralıktı. Girmiş midir diyerek merakla içeri girince ne göreyim? Kont teftiş yapmakla meşgul... Beni görünce bir suçlu gibi miyavladı. Yaramaz diye ufaktan kızdım, istese bana tırnaklarını çıkarıp tıslayabilecek kedim yine miyavladı ama bu kez miyav sesini küçülttü, kızdığımın farkındaydı yaramaz. Kucakladığım gibi oradan alıp kollarımla sararak yatak odasına götürdüm. Benimle tıpış tıpış mecburi bir uyuyuşa geçmek zorunda kaldı, rüyasında mutfağı karıştırıyor muydu onu bilemiyorum.


Anneler de böyledir çocuklarını bilir ve tanır aslında. Ne yaparlar, ne yapamazlar, neye tepki verir, neyle mutlu olur, benim odalardan gelen sesleri tanıdığım gibi çocukların içini dışını tanır, sesinin tonundan ne halde olduğunu bilirler. Bilir de kendi hayatından çıkıp çocuğu için bir şey yapabilir mi? Bu annenin kendi hayatında neler yaptığıyla alakalı. Yazık ki anneniz istemediği bir evliliği yaşamak zorunda kalmış bir kadın. Kendinden 20 yaş büyük, hasta adamla yaşamak ve ona bakmak kolay bir hayat olmamıştır. Kadınlığını yaşayamamış olmalı ve babanız ölmüş. Yani aslında geç de olsa yeniden yaşama dönebilir. O, bunu yapmaktan kaçınmış. Yaşadıklarına olan öfkesi hayatının her zerresine işlemiş. Bir hayatın bu şekilde yaşanması, hiçbir ümidinin olmaması gerçekten acı. Çünkü ümidin bittiği yerde hayatta biter. Bizi hayatta tutan ümitlerimizdir. Öyle gözüküyor ki anneniz bu evliliğinin başından beri hep bu durumun içinde debelenmiş. Çaresizlik içindeki anneniz kendi hayatından başını çıkarıp sizi kendine bir ümit olarak bile göremeyecek kadar kendi içindeki dışındaki olumsuzlukların içine batmış. Sizin kıstırılmış halinizi, ruhsal savaşınızı, hayattan kopuşunuzu ve bunun nedeninin de kendi baskılarının olduğunu göremeyecek kadar hayata öfkeli. Size ve yaşamınıza kör olmuş. Anneniz baskılarıyla, ezmeleriyle söz hakkı vermemeleriyle sizi kendinize hapsetmiş. Yaşamınızda size kendinizi anlayıp bulmanız için hareket alanı bırakmamış. Kıstırılmışsınız. Neden isyan etmediniz, bağırıp çağırmadınız, yapılanları kabullendiniz? Annenizden o kadar mı korktunuz? Ama şimdi siz o küçük kız değilsiniz. O hala sinirli ve öfkeli olsa da aynı kadın değil. Siz geleceksiniz, o geçmiş. Demek istediğimi anlayabildiğinizi umuyorum.


Çocukluktan gelen acıların altında değersizlik ve özensizlik yatar yavrum. Yaşadığınız bu baskılarla ruhsal gelişim süreciniz gerçekleşmemiş olsa da bu durum sizi korkutmasın. İnsanlar yaşadıkları sürece gelişen canlılardır, bu gelişim ölüme dek sürer. Hiç korkmayın, mühim olan farkında olmanız. Siz farkındasınız. Bir kadının hayatının olumsuzluklardan temizlenmesi için cesareti ve düşleri olmalıdır. Sizin hiç düşleriniz oldu mu? Ama olmalı. Hayatınızda sadece endişeye, korkuya, güvensizliğe yer vermemelisiniz hatta onlara hiç yermemelisiniz. Düşler kurmalısınız ki onlar sizin ruhunuzu ateşleyebilsin. İnsan korkularının, güvensizliklerinin gerisinde kalmış olsa da KENDİNİ İÇİNDE BİLİR. “Ben bu değilim” der. Sadece bazen o bildiği kadına ulaşmanın yolunu bilmeyebilir, sorun buradadır. Kadın ruhunu deşmeli, korkularının üzerine gitmeli, gereken riski göze almalı, sorular sormalı, sezgilerine güvenmeli, onları asla yabana atmamalıdır çünkü kadında sezgiler çok güçlüdür. Kadın, kadınsı özelliklerinin yanı sıra erkeksi özellikleri de taşımalıdır. Siz sanıyorum bu özelliğe sahip değilsiniz. Kavgacı bir yapınız yok. Gerektiğinde tırnaklarınızı çıkarabilmelisiniz. Kadınım diye sessiz kalmamalısınız. Hakkınızı aramayı bilmek, öğrenmek zorundasınız. Annenize “neden?” dememiş, bağırmamış, çağırmamış ve küsmemiş olmalısınız ki hala anneniz aynı şekilde devam edebiliyor. Annenizin sizi sevmediğini söylerken gördüğüm sizin de kendinizi sevmemiş olduğunuz oldu Nasıl kendinizi sevmezsiniz? Her güzel şey sevmekle başlar sizde buradan yani kendinizi sevmekten başlamalısınız yeni sizi oluşturmaya Yani diyeceğim şu yalnız anneniz değil sizde size ihanet etmişsiniz Bu da demek oluyor ki kendinizi içinizde tutup saklayarak, annenize dolayısıyla bu yaşadıklarınıza aslında siz izin vermişsiniz farkında mısınız? Bu saatten sonra annenizle, hayatınızda olanlarla yüzleşmek zorundasınız çünkü yeterince acıyla dolmuşsunuz, taşıyamıyorsunuz ki bana yazdınız. Bu yüzleşmeler, ses çıkarmalar sonunda kendiniz olmaya başladıktan sonra gerçek hayatınız başlayacaktır. İşte o zaman, gereken enerjiyi, canlılığı kendinizde bulacak ve gerçekten yaşadığınızı anlayacaksınız. Tabii şıp diye birden hayatınızda bir sihir gerçekleşmeyecek ama vermeyi başardığınız her tepki size sizi bulduracaktır. Yeter ki aramak için adımlar atmaktan korkmayın.


Anne baba bir şans sevgili okurum. Seçme şansınızın olmadığı bir şans. İnsanın hayatına büyük katkıları olabilecekken o katkıyı anne baba sunamamışsa iş size düşer. Siz kendinizi kendiniz açısından şanssız bırakmayın. Okuduğunuz yazımda söylediğim gibi bu iş artık sizin işiniz. Diğer yandan hayatınızda güzel şeylerde var eşiniz ve çocuklarınız... Mesajlaşmalarımızda eşinizi çok güzel anlattınız; “Efendi, sabırlı, çalışkan, iyi bir insan diye bahsettiniz. Birçok kadının aradığı, bulamadığı bir eşe sahipseniz siz de bir an önce kendinize gelmelisiniz. Hayattan bezmiş bir kadın olmak yaşınıza bile aykırı. Canlı, kanlı bir kadın gerçekten kadındır. İş hayatına girmek istediğinizi yazmıştınız. Çalışma hayatı için mutlaka gayret etmelisiniz. Çalışan kadın hakkını savunabilen kadın olmak zorundadır. Hayatın her yerinde insan kendini savunabilmeli ve yansıtabilmelidir. İlaç kullandığınızı yazmışsınız, olabilir, doktorunuz gerekli görmüş vermiştir ama en iyi ilaç kendinizde, düşüncelerinizi değiştirmenizde, kendinize bakışınızı güzelleştirmenizde bunu mutlaka uygulamaya başlamalısınız. Dışarı çıkmalı, dolaşmalı, kendinize meşguliyetler edinmeli varsa becerilerinizin üzerine gitmelisiniz. Hayatı güzelleştiren bizim hayatımızda görmeyi başardığımız güzelliklerdir. Siz de hayatınızda olan üç güzel şeyle mutlu olun, düşler kurun ve o düşleri gerçekleştirmek için savaşçı bir kadın olun. Savaşçı kadın olmak yaşamda çok önemli ve değerli. Hiçbir insan kendini hemen bulmamıştır. İşte bu savaşçı ruh insana yenilse de ayağa kalkmayı, yılmamayı öğretir. Kendinize kendiniz olmak için izin verecek olan sadece sizsiniz artık, anneniz değil. Güçlü olan artık sizsiniz bunu görün ve her şeyden önce kendinizi mutlaka sevin yavrum. Size son bir şey söyleyeyim, hepimiz bir zaman hamdık yaşama. Şaşkın gözlerle anlamak isteyerek bakardık acılara. Kah yandık kah acılara inat kahkahalar attık sonra sonra piştik ve olgunlaştık. Artık sustuk kızım, kedim ve ben sizi seviyoruz...


Sevgiler sevgili okurlarım...

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.