Bu benim yaşam mücadelem

Merhaba, liseyi yarıda bıraktım ve orta okul mezunu olarak çalışmaya başladım. Çalışma hayatımın birkaç sene sonrasında özellikle akşamları çalışırken gölgeler görmeye başladım. Bunu geceleri kabus görmelerle devam etti. İçimde sürekli bir intihar isteği vardı ve sayısız kere intihar girişimim oldu. Bir sürü doktora gittim, birçoğunu ya sevmedim ya da benimle ilgilenmediler bile. Sırf onlara ceza vermek için dahi intihar planları yaptım. Aileme problemlerimi anlatsam da önemsemediler önceleri, sürekli intihar etmeye başlayınca doktorlara götürmeye başladılar. Bu sırada aslında bana intihar kararları aldıran ve beni hayattan soğutan bir kafa sesim olduğunu fark ettim. Bana yaşayıp ne yapacağımı, intihar etmem gerektiğini söylüyordu sürekli. Bu aralıkta yaklaşık 2 yıl süren bir ilişkim oldu. İlişkim boyunca her şey güzel gidiyordu. Sonra ayrıldık ve eski halim devam etmeye başladı. Sonrasında ailemle bir hocaya gittik. Hoca olumsuzlukları benden uzaklaştırmak için bir şeyler yaptı. Daha sonraki bir-iki ay rahatladım ama tam olarak içimdeki intihar isteği geçmiş değil. İntihar en büyük günahlardan, bu yüzden yapmak istemiyorum ama hislerim bunu bastırıyor. Bazen cehennemi de göze alıyor. Ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum artık. Neden sizden yardım istedim diye sorarsanız özellikle sizi seçmedim. Yardım isteyebileceğim 5-10 kişiye mesaj attım ve sadece siz dönüş yaptınız. Teşekkürler ablacım, bu da benim yaşam mücadelem...


Not: Sevgili okurlar soru okurumun talebi üzerine özet olarak düzenlenmiştir.


Yeşim Tijen'in cevabı:

Sevgili oğlum, yaşama bakınca en şanslı ve en şanssız canlının insan olduğunu görürüz. Neden şanssız; çünkü düşünmek zorundadır. Diğer hiçbir canlının düşünmek ile ilgili bir sorunu yoktur, hayatı onlara verildiği kadarıyla yaşarlar daha güzelleştirmekle ilgili bir dertleri yoktur, başarılı olmakla, yakışıklı yada güzel olmakla, zengin ya da fakir olmakla ilgili dertleri yoktur ama insan oğlu hayatını olduğundan daha iyiye kavuşturmakla yükümlüdür. Kendini var etmekle yükümlüdür.


Herkesin varlığını hissettirmeye çalıştığı “Ben de varım!” diye kendini yırttığı yaşamda, psikolojik rahatsızlığınıza gerçekten bir tedavi uygulama yolunda adımlar atmayarak içinizde size seslenen sesin açtığı yolda yok olma yolunda ilerlemişsiniz. Çeşitli intihar girişimlerinde bulunmuşsunuz. Bana da neden intahar etmeyeyim diye sormuşsunuz. Ben de size “Neden intahar edeceksiniz ki?” diye soruyorum. Hayatı gerçek anlamıyla hissede hissede yaşayamamışsınız. Kendinizi bir psikolojik rahatsızlığa teslim etmişsiniz diyerek konuya girmek istiyorum. Beni aşan bir soruya bir bilir kişi olarak değil; bir insan, bir anne, bir yazar olarak cevap vermek isterim. Bir doktorun size “Benim elimde sihirli değnek yok” dediği gibi benimde elimde sihirli değnek olmayacağını bilmenizi isterim ama buraya ama koymamız lazım, önemli bir şey söyleyeceğim; bende sihirli değnek yok ama sizde var. Kişiler kendi ellerindeki sihirli değneği fark ettiklerinde ancak hayatları değişebilir. Güç insanın kendisindedir, bunu fark etmenizi çok isterim. Ben ya da bir başkası size ne derse desin, siz bizleri anlamak istemedikçe kimse size bir şey yapamaz. Siz eğer anlamak isterseniz, uygulama yolunda adımlarda atarsınız bir faydamız dokunabilir. Kişiyi iyiye de kötüye de götürecek olan kendisidir, hayata tutunma şeklidir. Hayata tutunmaktan vazgeçen insanlar ölümü arar ve isterler. Herkesin yaşamayı istediği, ölmemek için elinden geleni yaptığı dünyayı sevmemenizin nedeni bence kırılgan yapınız. Rahatsızlığınızın kaynağı da buna dayanıyor zaten. O zaman ne yapmalı? Kendinizi güçlendirmeye çalışacaksınız. Anne babanızı sevmediğini yazmışsınız, neden sevmiyorsunuz? Çünkü size yeterince destek olamıyorlar, size ulaşmayı bilemiyorlar, size kendinizi yeterince değerli hissettirmiyorlar da ondan. Çocuk değerli olduğunu anne babasının ona karşı saygılı yaklaşımlarından anlarmış ama bu yaklaşım henüz çoğu ailede yok.


Yazdıklarınızda intihar girişimlerinizi hep birilerine kızgınlığınızdan, sizi önemsememelerinden veya onları cezalandırmak isterken gerçekleştirmişsiniz ama hep de bu intiharlarınızı haber vermişsiniz. Aslında gerçekte ölmeyi istemiyorsunuz. Siz kendi içinizdeki kızgınlığa veya sizin anlatımınızla içinizdeki sese kulak veriyorsunuz. Bu intihar girişimlerinizle aslında hayatını gerçek anlamda hiç yaşamayan kendinize ceza vereceğinizin farkında bile değilsiniz, çünkü kırgınsınız, çünkü hayatta istediğiniz değeri görmediniz, olmayı istediğiniz yeri bulamadınız. Ruhunuzdaki bu eksiklikler içinizdeki ses yoluyla sizi dürtüyor. O sesin bazen olmadığını, rahat yaşadığınızı söylemişsiniz ya demek oluyor ki bu durum sizin kendinizi rahat ve huzurlu hissetmenizle de alakalı. Siz de fark ettiniz mi bu durumunuzu? Kendinize bir de sizin yazdıklarınızı okuyup sizin hakkınızda bir fikir sahibi olan benim gözümden bakmanızı isterim. Size konulan tanı psikoz, ruhsal bir sarsıntıya bağlı oluşan bir ruh durumu kişinin halisülasyonlar görmesi, korkuların oluşumu, insanlardan uzaklaşması sonucunda içinden çıkılması zorlaşan bir hayat. Diğer tarafta size ve yaşadıklarınıza baktım. Yarım bırakılmış tedaviler ile rahatsızlığınızda daha ileriye gittiğiniz zamanlar olmuş. Bir aileniz olsa da tam bir aile dinamiği oluşmamış. Hayatınızda hep tek başınasınız sanki. Bu ailenizin cahilliği mi, bilgisizliği mi, kendilerini ifade edememeleri mi, orası ortaya karışık bir durum. Onların bu lakayit tutumu size oldukça dokunmuş. Bu rahatsızlığınızın savaşını kendi başınıza vermiş olmanız yaşama karşı direncinizi düşürmüş. Hali hazırda bu rahatsızlığınızı yenememiş olsanızda bu yenemeyeceğiniz anlamına gelmiyor, bunu bilmelisiniz. Sadece henüz nasıl yenebileceğinizin bilincine ulaşamamışsınız.


Fotoğrafınıza baktım; eli yüzü düzgün bir genç gördüm. Yazdıklarınız da gayet okunaklı, kendinizi güzel ifade etmişsiniz. Orta okul mezunu olsanız, rahatsızlık içinde olsanız da siz kendini birçok bakımdan geliştirmiş birisiniz. Bir bakıma bu rahatsızlığın içinde bile kendinizi var etmeye çalışmış olmanız takdir edilecek hareketler. Henüz 26 yaşındasınız, yani hayatın başındasınız yavrum. Bu sıkıntılarınıza rağmen iş hayatınız olmuş, işe gidip gelmiş, sorumluluğunuzdan kaçmamışsınız. Bir ara bir sevgiliniz olmuş ve bu iki sene gibi bir zaman sürmüş. Bu bir başarı değil de nedir? Bir de bu rahatsızlığınızla bilinçle mücadele edecek olsanız hayat size kim bilir ne güzellikleri yaşatacak? Bütün bunlar, sizin eğer isterseniz bu sorunu alt edebileceğinizi size de göstermiyor mu? Benim fark ettiğimi siz de fark etmişsinizdir diye düşünüyorum. Diğer yandan hiçbir tedaviyi gerçek anlamda devam etmemişsiniz, ilaçlarınızı doğru dürüst almamışsınız. Kah doktorla kimyanız uymamış kah gidip gelmekte zorlanmışsınız. Kendinizi yaşadıklarınızın akışına bırakmışsınız demek oluyor bu. Oysa bu rahatsızlığınız için bir süre hem psikolojik destek hem ilaç desteği gerekiyor. Bu durumunuzu bir nevi savaş olarak görürsek bu savaşı belki hemen kazanamayabilirsiniz ama savaşmaktan vazgeçmemelisiniz. Birtakım oluşumlar için zaman gerekecektir. “Hop denince hoplanmaz” derdi bir arkadaşım; siz de hemen ruhsal yönden rahata kavuşamazsınız. Bilinçle, sabırla; kendinize, önünüzdeki güzel günlere inanarak, ucunda bir hayatı kazanmak, kendini kazanmak varsa vazgeçmeden, yorulmadan, istikrarla hareket etmelisiniz. Ucundaki hayat herkesin ölmemek için direndiği kadar güzel bir hayat. Bu hayatın güzelliğini savaşın sonunda hayatla sağlayacağınıza inandığım barışla sizde görmek, hissetmek istemez misiniz? İstersiniz biliyorum. O zaman ne yapacaksınız yavrum? Önce kendinize güveninizi kazanmalısınız. Güçlü yönleriniz var ya onları kendi içinizde pohpohlayacaksınız. İyi yaptığınız bir sürü şey var onları kendinize hatırlatacaksınız. Yaşadıklarınız zor olsa da hayalleriniz olması güzel. Bana bahsettiğiniz eğitimlerinize odaklanmaya çalışmalı, ne kadar sürerse sürsün bu eğitimleri tamamlamalısınız. Bu yaşadıklarınızın çözülümü sizin kendi ruhunuzun güçlenmesinden ve aklınızı kullanmanızdan geçiyor. O içinizdeki ses size seslendiğinde kışşşt diyerek bilincinizi ön plana çıkarmayı başarmalısınız. O sesin sizin kafanızda oluşturduğunuz bir ses, ona git oradan demeyi öğrendiğinizde hayatınızda her şey değişecek. Kırılgan olan ruhunuzu daha sertleştirmeyi, affetmeyi, öfkenize hakim olmayı, bunları tek tek ele aldığınızda ne çok şeyin günden güne değiştiğini göreceksiniz. Hasta-doktor kimyasının tutması, doktoru sevmek, ona inanıp güvenmek tedavide çok önemli. İşini çok seven, meslek aşkıyla yapan bir doktor bulmanızı öneririm. İyi olmak, iyi hissedebilmek doktorunuzun psikolojik desteklerinden, uygulamanızı istediklerini yapmanızdan geçiyor; bunu aklınızdan çıkarmayın. Yalnız sizin değil, ailenizin de sizin rahatsızlığınızla ilgili bilgilendirilmeleri gerekiyor. Size destek olmaları için bu aydınlanmaya ihtiyaçları var. Zevk aldığınız yerlerde, ortamlarda daha çok bulunmaya dikkat edin. Korkularınızı sizin ürettiğinizin bilinciyle, kendi aklının bile insana oyun oynayabileceğini, korkulardan daha farklı korkular üretebileceğini de bilin isterim.


Kısacası bu rahatsızlığınızı alt edebilmeniz için bir strateji uygulamanız gerekiyor. Bu bir savaş sevgili oğlum, kendinizle savaşınız ama savaşlar stareji olmadan kazanılmaz ki... Sizden stratejiyle hareket etmenizi istiyorum. Bunun zamanla faydasını göreceksiniz ve beni hatırlayacaksınız. “O gün 10 kişiye mesaj atmıştım, bir o dönmüştü” diyeceksiniz bir gün sizden mesaj alacağım. Mesajınızda “İyiyim artık Yeşim abla” diyeceksiniz. Ben çok mutlu olacağım.


Sizleri seviyorum, sevgiler…

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Bu soruya nasıl cevap verilir diyorum .. okudukça pes diyorum . Bakış açısı süper tebrikler ..
    CEVAPLA
  • Misafir merhabalar
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.