Kendime yediremiyorum, ne yapacağımı bilmiyorum
Yeşim Hanım, merhabalar, öncelikle nereden başlayacağımı bilmiyorum. 19 yaşındayım ve hayatımın en büyük hatasını yaptım. İçim içimi yiyor, namaz kılan biriyim ve bakireliğimi kaybettim. Kendimi kirli bir mendil gibi hissediyorum. Çoğu zaman yediremiyorum. Aslında hoşlandığım için gelmesini istedim ama sonra ben bıraktım, yoksa biliyordum, böyle beni sadece kullanırdı, sürekli olurdu ve ben çok kötü olurdum. Size baştan anlatmak istiyorum ve bana ne olur yol gösterin. İş yerinde 2 ay böyle sürekli görüyordum, onu gördüğüm zaman gülüşlerime hakim olamıyordum. İçimde gondol var sanki, böyle ona karşı baktıkça kalbim çarpıyor, kötü oluyordum. En sonunda buldum onu, arkadaşımla konuşmuş, hatta eklemiş, yazmış arkadaşıma ama ben bunu duymayacak kadar kördüm. Duymadım, anlamadım. İyi niyetimden ya da bilmiyorum arkadaşım yanlış lanse etti. Sonra ekledim, bana yazdı, konuştuk, numarasını attı, ertesi gün buluştuk. Çok hızlıydı, kahve içtik o kadar iyiydi ki ama her şey onu alana kadarmış sanırım. Sonrasında olan olduktan sonra ilişki sırasında “artık benimsin” dedi. Daha sonra bana, eşle alakalı bir konu geçti yemek yerken, “Allah versin” gibisinden kelimeler söyledi, bunun üzerine “düşman gibi bakma öyle” dedi. Dönmek için taksiye bindik, ben yol üzerinde indim, inerken bile bir şey demedi. “Görüşürüz” diye bile ben dedim. Ben ne yapacağımı bilmiyorum.
Yeşim Tijen’in cevabı:
Üzün kendinizi, daha çok üzülün, neyi değiştirecekse üzülün, ağlayın ama yaşanan hiçbir şey üzülmenizle değişmeyecek. O zaman, şimdi akılla davranma zamanı. İnsan ister istemez soruyor: Yaşadığınız birliktelik bu şekilde mi gelişmeliydi? Yavrum, insanlar önce birbirlerini tanır, tanır, tanır; en sonunda güveninizi kazanır. Ondan sonra eğer birlikte bir gelecek düşünülüyorsa bu noktaya belki gelinebilir. Bir inşanı tanır tanımaz onun kollarına kendini bırakmak hiç doğru olmaz. Bir genç kıza hiç yakışmaz. Ne diyebilirim ki daha çok küçüksünüz, tecrübesizsiniz. Yaşadıklarınızla birden büyümek zorunda kalacaksınız, çünkü ağır bir yük omuzlarınızda. Onunla birlikte yaşadıklarınızın hesabını sadece siz vermek zorunda kalacaksınız. Ne yazık ki kadın hep bunu yaşar. Duygularıyla yaşamaya kalktığında bunun için bir bedel ödemesi gerekecektir. Siz şimdi bu bedeli yaşamınızda ödemek zorunda kalacaksınız. Bunun için ödeyeceğiniz bedel hep kendinizi sakınmak, düzgün bir yaşam çizgisi çizmek ve kendinizi anlatmak olacak.
Hayatınız bitti diye düşünmeyin. Hayat asıl aklınızı kullanmayı öğrendiğinizde başlar, sevgili kızım. Kimi aklını kullanmayı 20’sinde öğrenir, kimi 50’sinde aklına ulaşır. Kişiye göre, farkındalığına göre değişir bu durum. Akıldan öncesi hep boştur. Bana göre hayat akılla anlamlanıyor, değerli olmaya başlıyor. Sizde eğer akıllı hareket ederseniz bu yükü kolayca taşıyabilirsiniz. Akıllı hareket etmezseniz karmakarışık bir hayatın içinde kendinizi bulabilirsiniz, sonra bu karışıklık hayatınızı Arap saçına çevirir. Arap saçını çözmek hiç kolay olmaz, senelerinizi kaybedersiniz. Bunları korkmanız için değil, olabilecekleri öngörerek sizi uyarmak için söylüyorum.
Bu sizin hikayeniz, aslında taa en başından karışık başlamış bir hikaye. Karışık bir aile yapısı içinde büyümüşsünüz. Siz daha sizi bulamamışken çalışma hayatına başlamışsınız. Küçücük bir kızken, 12-13 yaşlarında iş hayatına atılmanız, bu kabul edilir gibi değil. Hayat insana neler yapıyor? Yoksa aileler mi desem? Çocukların üzerinden para kazanmak kabul edilir gibi değil. Belki açıklaması, çaresizliktir. Yaşınız 19, çalışma hayatına hala devam ediyorsunuz. Bu gençle tanışmışsınız, kalbiniz onunla pır pır etmiş. Bu da sizi kadınlığa götürmüş. Küçük bir kadın olmuşsunuz. Bu hiç düşünmeden öylesine yaşanmış bir beraberlik. İnsan her yapacağı davranışı düşünerek yapmalı, yoksa başı dertten kurtulmaz. Akıl, işte burada devreye girmek zorunda. Duygulara “sen dur bakayım” diyerek sizi bu sıkıntıya sokmadan müdahale edilebilirdi ama onu hiç devreye sokmamışsınız. Her zaman her şeyde önünü arkasını düşünmek zorundasınız. Bunu hiç aklınızdan çıkarmayın, olur mu?
Sizinki belki yaşınızın çılgınlığıydı, belki boş vermek, belki de sevgiyi aramak... Ne idiyse, işe yaramadığı ortada. Bu düşünmeden davranışınızla artık kendinizi değersiz hissediyorsunuz. Bu yanlış. Sizi değerli kılacak olan hala sizsiniz, bekaretiniz değil. Tabii o da ülkemizde önemli ama kişidir kendisini daha çok değerli kılan. Siz şimdi artık birçok şeyi anlamaya başlayacaksınız. Hataların insana bir faydası da doğruyu buldurmaktır. İnsan doğru veya yanlış ne yaşarsa orada hep kendisiyle karşılaşır. Bakar kendine, “ben ne yaptım?” Ya da “ne yapacağım?” İşte bu yaptıkları veya yapacaklarında kendisini tanır. Siz de şimdi kendinizi tanıyacaksınız. Güçlü müsünüz, yoksa zayıf mı?
Okurlar burada her yazdığınızı soru kısmında aktarmadığım için bilmiyorlar. Siz güçlü bir insansınız. Doğru yolda dimdik, eğer isterseniz, yürüyebilecek potansiyele sahipsiniz. Şimdi bu korkularınız normal ama yaşadıkça, hayatınızı kendi emeğinizle kazandıkça kimseden, hiçbir yaşadığınızdan korkmamayı öğreneceksiniz. Çünkü güçleneceksiniz. Yaşamınıza gerçekten hakkını verirseniz yaşamda size hakkınız verecektir. Bu hakka sahip olmak öyle havadan olmuyor tabii. Seçtiğiniz yollar sizi ya bir yerlere çıkarıyor ya da bir yerlere indiriyor. Siz şimdi bir yol ağzındasınız. Önünüzde iki yol var, birini seçeceksiniz. O seçtiğiniz yolla hayatınız şekillenecek.
Bunlardan birincisi, yaşadığınız durumu kendi içinizde hazmedip hayatınıza yeniden odaklanmaya çalışmak olmalı. Benim sizin adınıza istediğim yol bu. Bu ilişkiyi burada noktalayacaksınız, tekrar etmeyeceksiniz. Çünkü siz bu beraberliğe devam ederseniz sizin adınıza iyi olmaz. Bu artık cinsel bir beraberliğe dönüşür. Siz henüz çok küçüksünüz, daha kendinizi ortaya çıkarmamışsınız. Kendinizi duyguların akışına bırakınca hayatın sürprizlerini görüyorsunuz. Başka sürprizler yaşamamak için bu yaşadıklarınız kimseyle paylaşmayın, sizde kalsın. Hayatınızdan bu sayfayı koparıp atın, öyle yaşamınıza devam edin. Dışardan öğrenim hayatınıza devam edin, okuyun. O kadarı yetmez, daha üstünü de okumalısınız. Şimdi okumak kolay, yeter ki isteyin. Dışarıdan, içeriden her şekilde okunuyor. Diğer bahsettiğiniz dersleri vermeye devam edin, seviyorsunuz, size iyi gelecektir. Kendinizi ayakta tutmak, kaderinize teslim olmamak için hedeflerinizin üzerine gitmeli, asla vazgeçmemelisiniz. Ailenizden daha ileriye gitmek durumundasınız. Boynuz kulağı geçmeli. Bunları başarabilmek için de kendinizi aşmayı başarmak zorundasınız.
İkinci yol, bu genci evliliğe ikna etmek. Edilebilir mi sizce? Yeni tanıştığı kız, onunla hemen birlikte olmuş bir genç bu kız için ne hisseder? Bu evlilik için hevesli olur mu? Olmaz diye düşünüyorum. “Kendi istedi” diyerek işin içinden çıkabilir. Sorumluluk hissetmez. Diğer yandan bu genç sizden daha iyi durumda değil. Size bir şey katamaz. Cezaevine girmiş, çıkmış daha kendi yolunu bulamamış biri. Bu beraberlik evliliğe gitse ne olacak? Uzun ömürlü bir evlilik olacağını düşünemiyorum. Sizin için çözüm olur mu? Evet, olur ama mutlu olacağınız bir evlilik olur mu, orası meçhul. Ne siz evlenecek yaştasınız ne de o sorumluluğu taşıyacak durumda. Tabii karar sizin.
Sevgili kızım, yaşınız dolayısıyla, yaşadığınız bu olay sizi korkutuyor. Eğer kendinizi doğru yönetmeyi başarırsanız, benim yönlendirmelerimi uygulayabilirseniz hayatınız daha iyiye, daha güzele varabilir. Yeter ki isteyin, azmedin. Belki de bu yaşadıklarınız size bir çıkış yolu olacak. Daha iyi bir yaşam için gayret edip kendinizi kendinizi ortaya çıkaracaksınız.
Her şerde bir hayır var, ben bu söze çok inanırım. Siz de bu yaşadığınızdan kendinizi ortaya çıkararak hayıra varabilirsiniz. Size “korkmayın kendinizi yönetmeyi bilin, bekareti kaybetmek dünyanın sonu değil” diyeceğim. Yeter ki bundan sonrasında kendinizi taşımayı bilin, yavrum. “Hayatım roman” demiştiniz ya bu roman güzel olsun, olur mu? O romanı sizin yazdığınızı asla aklınızdan çıkarmayın yavrum.
Sevgiyle kalın sevgili okurlarım...
YORUMLAR