Uyuşturucuyu bırakmak için geç mi kaldım?

“19 yaşındayım, bu sene askere gideceğim. 16-17 yaşlarında esrar ve alkol kullanıyordum. Bunu yenmek için şehir değiştirdim, çalışmaya başladım. Çok şükür onları yendim ve bıraktım diye tekrar ailemin yanına geldim. Uzun süre burada dışarı çıkmadan işten eve evden işe gidip geldim çünkü arkadaş çevrem meth yani kristal kullanmaya başlamıştı. Tehlikeli bir şey olarak bilmiyordum meth’i, araştırmadım. Çalışmıyordum, izinliydim, ikinciden sonra memnun kalıp boş vaktim olduğu ve yapacak bir şey olmadığını sanarak içen arkadaşların yanına gidip içmek istedim. Bunlar da benim de içtiğimi görünce hep aramaya başladılar. Yaklaşık 2 aydır devamlı değilse de içiyorum boş vaktim olduğunda, cumartesi günleri özellikle içiyorum ama şu an farkındayım tehlikenin. Acaba geç mi kaldım diyorum. İradeli olduğumu düşünüyorum. Her şeyin farkındayım ama içimdeki ses rahatsız ediyor beni. Psikolojik olarak bağlandım galiba. Ne yapmamı önerirsiniz? Ailem bana güveniyor, bu güveni kaybetmek istemiyorum. Çok zor zamanlar beni bekliyor ama bu yolda yanımda kimsem yok. Siz elinizden geldiğince yardımcı olursanız sevinirim.”


Yeşim Tijen’in cevabı:

Bazen ANNE diye bir ses duyarsınız. Sesin geldiği yöne bakıp seslenen çocuğu görünce gülümsersiniz. Kendi çocuklarınız gelir aklınıza, ne alakaysa benimkiler kocaman oldu dersiniz kendinize. Ama annelik böyle bir şeydir zaten. Anne ne büyük bir kelimedir, içine bütün çocukları alacak kadar. O yüzden de ANNE diye seslenildiğinde gayrı ihtiyari bakarsınız bir çocuğun ihtiyacı mı var düşüncesiyle, çünkü anne olduktan sonra artık bütün çocuklar sizin çocuğunuzdur. Kaç yaşında olurlarsa olsunlar onlar çocuk, siz annesinizdir. Siz de sevgili oğlum, bana anne demişsiniz. Mutlu oldum bir oğlum daha oldu ama anne diyerek bana sorumluluk verdiniz. Ben şimdi oğlum dediğim birinin bu maddeyi kullanmasına asla izin vermem, veremem. O yüzden de size neden oğlum, neden diyeceğim. İnsan kendine bunu nasıl yapar bile bile? Bu kadar televizyonda ve diğer yayın organlarında bas bas bağırılırken hayata meydan okurcasına neden madde kullandınız? Hiç mi sevmediniz kendinizi, ailenizi, yaşamı? Hiç mi umut etmediniz yarınlardan, kendinizden? Hiç mi hayalleriniz, hevesleriniz yoktu? Hayat bu kadar mı ağır geldi size genç yaşınızda? Neyi taşıyamayıp ömür boyu taşımak zorunda olduğunuz bir yükün altına girdiniz?


Sizden mail aldığımdan beri sık sık düşündüm sizi. Kendi kendime konuştum. Annesini, babasını bulsam onlarla konuşsam dedim. Bir ekibim olsa tedavi ettirsem, bir şeyler yapabilsem onlarla birlikte, gerçekten derman olabilsem, sem, sem, sem. Bazı şeyleri yapmak isteseniz de yapamıyorsunuz gönlünüz bunu çok istese de, ama siz oğlum, siz kendiniz için bir şey yapabilirsiniz. Öncelikle ailenizle mutlaka konuşmalısınız yoksa ilerlemiş bir safhaya geçtiğinde onlarla yüzleşmek zorunda kalacaksınız. O zaman geç kalmış olacaksınız. İstediğiniz bu mu? Sizi bu halinizde mi bırakacak madde? Sizden eser bırakmayacak. O nedenle de daha mahcup olacaksınız. Şimdi en azından başında olduğunuzu söylüyorsunuz. Başındayken bilsinler ne yapılabilir ona baksınlar. Ölümden bir saat önce kullanılacak madde diye yazmışlar, düşünün ne kadar korkunç. İnsana hiçbir şans bırakmıyor. Dişleri dökmekle başlıyor. Eroinden bile beter diye anlatmışlar, beterin beteri yani. İnternette araştırdım, kullananların yorumlarına varana kadar okudum. Siz de okumuşsunuzdur. Sizin de bildiğiniz gibi bıraktım demekle bırakılabilen bir madde değil. O nedenle de yalnız başınıza mücadele veremezsiniz. Lütfen, inatçı olmayın. Gurur yapacak durumda değilsiniz. Bütün ruhunuzu, aklınızı, bedeninizi esaretine sokmadan adım atın kendiniz için.


Demişsiniz ya içimdeki ses size yazmamı istemiyor diye, bağımlılık zapt edilmektir. Aklın ve ruhun başka bir maddenin kontrolüne girmesi, işlevini kaybetmesi demektir. Aklı ve ruhu olmayan bir maddenin esiri olmak, bunu mu istiyorsunuz? Söylemesi kolay bir şey olmadığını ben de biliyorum, ama adım atmak isteyen biri için bu bir adımdır. Aileye söyleyip onların gözetiminde adım atmalısınız, sizi sizden korurlar gerekirse. Aileler bu günlerde aile olduklarını gösterirler birbirlerine sahip çıkarak. Bu yere düşüp ufak bir yara bir şeycik olmaz diyerek üzerinizi silkeleyip yolunuza devam edeceğiniz bir durum değil. Basit bir şey değil. Onun için ben kendi oğlumun yanlışını gördüğümde seslendiğim gibi sesleneceğim size. “Kendine gel, aklını başına topla, yakışıyor mu bu halin? Sen çok güçlüsün. Ne olur kendine yazık etme, o güzel adını kirletme. Hem bana bunu yapamazsın, bu acıyı yaşatamazsın. Umutlarımı, heveslerimi yok edemezsin. Sen benim oğlumsun, beni kendinden mahrum edemezsin. “ İşte böyle derdim. Evet, hiçbir evladın annesine, babasına bunu yapmaya hakkı yok.


Kendi kendime yenilmekten korkuyorum demişsiniz. İnsan azmederse, çook isterse yenilmez yavrum. Çok büyük bir savaş vereceksiniz kendinizle, maddeyle ama insan çok güçlü bir varlık. Kimseye kanmayın. İçinize girmiş kendi sesiniz sandığınız maddenin sizi çağıran sesine sakın kanmayın. Görüştüğünüz madde kullanan insanların olduğu çevreden uzaklaşın. Telefon numaranızı hemen değiştirin. Ailenizden başka kimse bilmesin. Bu maddeyle anılan biri olmayın, hafızalarda bu madde ile kalmayın. Bütün yaşamınızı allak bullak eder. Size seslenirken son cümlemde dedim ki, adını kirletme oğlum, çünkü hepimizin taşımakla yükümlü olduğumuz adlarımız var. O adlar yaptıklarımızla değerleniyor ya da değersizleşiyor. Adımızı yücelten bizim yaşam biçimimiz, davranışlarımız, kararlarımız, karakterimiz. Uyuşturucu kullanan biri olarak anılmak ister misiniz? İnsanların değer vermediği, adam yerine koymadığı, herkesin uzak durduğu biri olmak ister misiniz? Kendiniz için düşündüğünüz yaşam bu mu? Değil, değil mi? Hani bir yarayı daha başındayken iyileştirmek vardır, kolay olur ama yara kangren hale gelince iyileşmez, insanı da alıp götürür ya; siz de yaranızın sizi yok etmesine izin vermeden üzerine üzerine gidin. Yok edin ruhunuzdaki baş gösteren varlığını. Ruhunuzda sivrildikçe madde isteği, azminizle, inancınızla yok edin. İnsan başına bir şansızlık geldiğinde kendini bırakıp teslim mi olacak? Hayır. Savaşacak. Ta ki yenene kadar.


Yaşınız 19, kendinizi koca adam olarak görseniz de siz bir annenin çocuğusunuz, hiç büyütmeyeceği, hep sakınacağı, size bir şey olsa aklının gideceği bir çocuk. Şimdi sizden bir söz istiyorum. Bedeninize alarak ruhunuza sokmuş olduğunuz o madde yüzünden ömür boyu bir savaşın içinde olacaksınız. Siz onu bıraksanız da o sizi hiç bırakmayacak. Pusuda sizi kollayacak, ne zaman yeniden başlatırım diyerek. O nedenle de kendiniz ile savaşmayı hiç bırakmamalısınız. Bunu istiyorum sizden. Artık kurtuldum diyerek rehavete düşmemenizi. Ben bana yazdığınızda mutlaka cevap vereceğim, bundan yana kuşkunuz olmasın. Bence bu savaş başlamalı, bugünden tezi yok yavrum. Yarın çok geç, kaybedecek zaman yok. Sevgiler oğlum…


***

Çözemediğiniz sorunlarınızı rumuzunuzla yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun. Yeşim'le Hayat Bilgisi her zaman sizin yanınızda...

İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com

Twitter: @yesimtijen

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.