Platonik bir aşk yaşıyorum...
Merhaba Yeşim Hanım,
Her sabah metrobüste gördüğüm birine aşık oldum. 1 yıl boyunca uzaktan izledim. Sonunda cesaretimi toplayıp bir arkadaşım aracılığıyla tanışmaya gittim, tesadüfmüş gibi rol yaparak. Sonra facebook' tan ekledim, bir şekilde numarasına ulaşıp whatsapp' tan yazdım. Çok geçmeden işten ayrıldığından onu göremedim. Bu sırada da hislerimi açtım. Ama karşılığını alamadım. Bir daha da hiç yazmadım. 7-8 ay sonra, tam unuttum bitti derken yeniden onu görmeye başladım. Sadece günaydınlaşıyoruz ama çok canımı yakıyor. Ne yapmalıyım, nasıl bir yol izlemeliyim? Vakit ayırıp ilgilendiğiniz için teşekkürler.
Yeşim Tijen'in cevabı:
Hatırlar mısınız bilmem eski Türk filmlerinde ne çok işlenirdi platonik aşklar. Kadın ya da erkek uzaktan uzağa sever, sonrasında ince hastalığa yakalanır ve çoğu aşklarda olduğu gibi hazin bir sonla biterdi aşkları. Biz de onların acılarını tüm hücrelerimizde hisseder, kimi zaman da ağlardık. Gözyaşlarımız onlara mıydı, yaşamayı umduğumuz aşklara mıydı bilmem. Günümüzde eski filmlerdeki aşkları seyrederken, nerede o eski aşklar diyesiniz gelmiyor mu sizinde? Şimdiki aşklar verem olmadan, depresyona girerek atlatılıyor çok şükür.
İnsanlık var oldu olalı, var olan aşk nedir sorusunda kimse mutabakata varamıyor sevgili okurlar, bir muamma aşk. Herkes kendince bir yorum getiriyor bu duyguya. Platonik aşk ise karşılıksızca kendi kendine yaşanan bir duygu, adını da ünlü düşünür Platon'dan almış. Platonik aşkı yaşayan kişi önceleri tüm aşıklar gibi umutlu, sevdiğiyle ilgili hayaller kuran, sevdiğini özleyen bir aşk yaşıyor. Sonrasında gerçeklerle karşılaşınca yeryüzüne iniyor, ayakları yere basıyor, kabullenmek zorunda kalıyor tek başına yaşayacağı sevgiyi. Her yaşta yaşanabiliyor platonik aşklar. Ama çoğunlukla gençlik çağlarında. Bu aşkı yaşayanların komşusuna, öğretmenine v.s aşık olup daha sonra gülerek anlattığına şahit olmadık mı çoğumuz? Aşk çok güçlü bir duygu, hiç tanımadığı kişiye ilk görüşte vurularak bağlanmanın, onu her şeyiyle kabul edip hiçbir özelliğini dikkate almamanın alt yapısında ne var biliyor musunuz? Bütün sosyal olaylardaki gibi psikolojik, kültürel, kimyasal boyutu var. Kişinin yaşadığı ortam, çocukluktan itibaren aldığı ve öğrendiği davranış kalıpları, kendi kişisel özelliklerinin getirdiği davranış biçimleri ve beyin kimyasalları aşkı oluştururmuş sevgili okurlar. Küçücük çocukken anneyle olan güvenli bir ilişki kurmanın bizim aşk hayatımızda da olumlu etkileri olduğunu söylesem ne dersiniz? Nereden nereye değil mi? Şu çocukluk dönemi nelere kadir.
Aşka biraz değindikten sonra sizin sorunuza gelelim sevgili okurum. Beğendiğiniz gence kendinizi ifade etmişsiniz. Sizin sevginizi, ilginizi biliyor ve ne dürüst bir gençmiş ki sizin duygularınızla oynamamış. Hiçbir şey yaşamadığınız bu genci unutmak elinizde. Bunu yeter ki isteyin. Artık bu gençle bir sevgiyi yaşayamayacağınızı biliyorsunuz. Duyguları yüreğimizle yaşasak da bütün iş beyinde bitiyor, sevgili okurum. Mesele kabullenmekte. Olmayacağını, olamayacağını kendimize anlatmakta. Bu kadar kolay mı diyeceksiniz ama, evet bu kadar kolay. Konuşun kendinizle içten içe. Artık vazgeç deyin, şartlayın, telkin edin kendinizi, beyninizi kalbinize hükmettirin. Bunu yapabileceğinizi göreceksiniz. Karşılaştığınızda sadece merhaba deyin, gözlerine bakmamaya çalışın. Mutlaka sosyal yaşantıya dahil olmalısınız. Güvendiğiniz arkadaşlarınızla daha sık vakit geçirin, başka konulara yoğunlaşın. Böylesine yaşayacağınız karşılıksız bir sevgiye kendinizi layık görüyor musunuz? Tutkulu bir sevgiyi hak etmiyor musunuz? Bunu düşünerek aklınızdan çıkartın o genci.
Sevgiler...
***
Çözemediğiniz sorunlarınızı yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun. Yeşim'le Hayat Bilgisi her zaman sizin yanınızda...
İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com
Twitter: @yesimtijen
YORUMLAR