Düşmekten korkmamak

İş için İstanbul'a gitmemiz gerekiyor bu sonbahar yine. Evi derledim topladım ve vedalaştım. Bu defa veda hissi geldi nedense. Bilmiyorum. Aslında seziyorum ama bilmek değil o.


Ev bulmadık, işle ilgili şeyler de belli değil ama yola çıkıyoruz dedik ve çıktık. Hayatımda hiç bu kadar belirsizliğe doğru adım atmamıştım. Beni tedirgin eden belirsizlik değildi esasen. Asım işten çıkarıldığında hiçbir şeyimiz olmadan araziye yerleşirken geçmiştim o eşikten.


Beni tedirgin eden çıplaklık hissimdi bilincimin derinliklerinden gümbür gümbür gelen. Sanki yola çıkacaktık ve ben artık bütün kimliğimle öne çıkacaktım. Bir adım öne... Kendi varlığımı sunmak üzere. Saklanmadan. Cesaretle. Bütün absürt yönlerim, sakladığım sezgiselliğim, bahsetmeye korktuğum yönlerim. Hepsiyle. Geri dönüşü olmayacağını seziyordum bunun. Korkuyordum.


Erteledim.


Asım, "Seda ne zaman gideceğiz" diye sordu. "Bilmiyorum henüz hazır değilim, içim direnç dolu" dedim. Neye direnç, neden direnç bilmiyordum o vakit. Sonra sonra gösterdi yüzünü korkum.


Yazılarımı okuyan herkes açıklığımı cesur bulduğunu söyler. Ben utanırım o zaman. Sakladığım onca şey vardır çünkü. Açmaya korktuğum. Birileri kendini tamamen ortaya koyarken benim arka sıralara doğru kaymışlığım çoktur.


Tuhaf, çocukken varlığını bildiğim, sonra görmezden geldiğim, ancak şimdi onların "ben" olduğunu kabul ettiğim yönlerim vardır. Hiçbir zaman öne çıkmamışımdır bu yüzden. Kaçmışımdır.


Geçenlerde bi' rüya gördüm. Karanlıktaydım. Zifiri. Düşüncemi duydum sadece. "Ben artık düşmekten korkmuyorum" dedim ve kendimi geriye, karanlığa doğru bıraktım. Önce düştüm boşluğa sonra yükselmeye, uçmaya başladım. Karanlıktan çıktım, çok güzel bir coğrafyada uçtum. Bir dağın tepesine indim. İki kişi tırmanıyordu dağı. Yanlarında bir köpek. Köpeklerden korkarım ben, görülmekten, ısırılmaktan, saldırıdan... Korkarım. Duruyordum. Zihnim görür mü ki beni dedi tedirgin. Aynı anda fark ettim ki kaçmayacağım. Ruhum sakin.


Koştu bana doğru, saldırgan bir şekilde havlıyor, hırlıyor ve üzerime geliyordu. Zihnim ısıracak mı beni dedi... Bekledim. Elimi uzattım. Hem dur der gibi, hem başını okşayacakmış gibi. Zihnim bakamadı, gözlerini yumdu sımsıkı. Ruhum gördü, dokunduğum an sakinlediğini köpeğin.


Korkmamıştım.


Görülmekten, kendim olursam saldırıya uğramaktan, ısırılmaktan.


Hazırdım.


Toplandık.


Annemlerin yanına geldim şimdilik. Bekliyorum. Kısmetimiz olan evden haber çıksın da yerleşelim.


Hiçbir planım yok. Ne olacak bilmiyorum. Sadece korkmuyorum. Akışa güveniyorum. İçimden akana ve yolun kendisine..


Öne çıkıyorum istemsiz. Dilimden dökülüyor konuşurken birileri ile sakladığım bilgelik, sezgisellik... Ne kekeliyorum ne de -bir güç atfederek o yönlerime- böbürleniyorum... Hoşuma gidiyor bu kendiliğindenlik.


Yürüyorum.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • 10158833857417320@facebook_app.com o kadar güzel ifade etmişsiniz ki yine... Korkmamıştım. Görülmekten, kendim olursam saldırıya uğramaktan, ısırılmaktan.günlerdir aradığım cevap şu küçücük cümlede çıktı karşıma :). kendim olursam saldırıya uğrarım korkusu. o zaman korkmamalara :)
    CEVAPLA
  • Misafir Heyecanla diğer yazıyı bekliyorum.Güzel dileklerimi iletiyorum.
    CEVAPLA
  • Misafir Harikasınız muhteşem bir yazı olmuş en içerden kaleminize sağlık işleriniz rast gelsin
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.