Hayalin içinde yaşamak
Alıştınız mı?
Korkmuyor musunuz gece zifiri karanlıkta, o ıssızlıkta?
Hayal ettiğiniz gibi miymiş kırsalda yaşam? Hayal kırıklığı yaşadığınız bir şey oldu mu?
Taşındığımızdan beri en çok karşılaştığımız sorular bunlar belki de. Herkes, en çok da benzer hayali olanlar merak ediyor halimizi, düşünüp hissettiklerimizi.
Ailede herkesin geçmişi farklı bir diğerinden. Benim doğa ile ilişkisi zayıf bir çocukluğum var. İkinci kuşak şehirli bir aileden geliyorum ve köy ile güçlü bir bağım yok. İlkokul üçte başlayarak her sene dershaneye gittim ve test çözmek, şehirde sosyalleşmek dışında bir şey yapmadan büyüdüm. Sonrasında da kariyer peşinde bir kimya mühendisi idim. Bu arazi ve hayal inşası süreci benim doğa ile ilk gerçek temasım sayılabilir bu yüzden.
Asım ise köyde çok vakit geçirmiş çocukken. Akrabaları ile tarlada çalışmış. Bana nazaran daha deneyimli köy hayatında. Üstelik çocukluktan beri hayali bir çiftlikte yaşamakmış. Aramızda bu yaşama en yakını o.
Kızım Cemre ise bu hayalin ve inşa sürecinin içine doğdu. Aslında benim açımdan tetikleyici olan, bir insan olarak dönüşümümü başlatan da onun doğumuydu. Doğanın içinde büyümesine, arazi ve hayvanlarımız ile bizden çok daha sıkı ve farklı bağları olmasına rağmen en çok o zorlandı bu değişimde. Ne de olsa hepimizin hisleri kendi karakterimiz ile ilgili ve Cemre düzenine o kadar düşkün bir çocuk ki alıştığı yerden 'herhangi bir yere' taşınmak onun için oldukça stresliydi. Taşınma fikri iki buçuk yıla yayılmış olsa da taşınmak onu sarstı ve değişime karşı direnci ile mücadele etmesi, değişimi öğrenmesi gerekti. Ona destek olduk. Ağlamalarını, korkularını yorumsuzca dinledik. Sakinledi. Kısmen alıştı ve yeni düzenini kurdu. Bizim işlerimizin çok olması nedeniyle zaman zaman arıza vermiyor değil tabi ama olacak o kadar. Öğreniyor o da aynı bizim gibi.
Asım sanki burada doğmuş gibi. O buraya, bu eve ait. Ben de sanki hep buradaymışım gibi hissediyorum ve ilk günden beri yabancılık çekmiyorum. Araziyi ve civar köyleri artık üç yıldır tanıdığımız için korkmadık hiç. Gecenin zifiri karanlığı ve sesleri bile bizim için tanıdık. Kompost tuvalet, suyu köyden taşıma (yağmur suyu hasat sistemi yapılana kadar) ve geçici mutfaksızlık vs de kolayca uyum sağladığımız şeylere dönüştü. İkinci günden sonra günlük akış içinde normalleştiler. Börtü, böcek, yılan, akrep konularında da sakin ve korkusuzuz. Gerekli önlemleri alıyoruz.
Bütün bunların mizaca çok bağlı olduğunun farkındayım. Ben kolay uyumlanan ve öğrenen bir tipim. Kızım da korkutulmadıkça ve nasıl güvende olduğu ona anlatıldığı sürece öyle. Asım desen alışık. Ama bunlardan daha önemli olan şey beş yıldır geçirdiğimiz zihinsel hazırlık süreci. Bu zaman zarfında inançlarımızı, seçimlerimizi sorgulamış olmak ve başka seçimleri içselleştirdikçe kendiliğinden bu araziye ve bu yaşama varmak... Hayal kurmak, beklentilerimiz üzerine konuşmak ve kendimizi buranın 'gerçeğinde' hayal edebilmek. Yani hayallerimiz toz pembe ve pastoral olduğu kadar kahverengiydi de. Su taşımamız gerekeceğini biliyorduk misal ve zaman zaman yalnız olacağımızı. Karşılaşacağımız hayvanları biliyorduk, onlar hakkında donanıyor ve son yıllarda onlarla haşır neşir olacağımız ortamlar yaratıyorduk. Tanıdıkça korkumuzun azaldığını ve kendimizi koruyabilmenin ilk şartının da bu olduğunu deneyimle gördük.
Yine de soğukta dışarıda bulaşık yıkamanın, bazı şeylerde konfor alanından bu denli vazgeçebilmenin, kompost tuvalet kovasını değiştirirken şikayetlenmemenin nedeni bu değil elbet; ardındaki inanç ve şimdinin ötesine geçen güçlü bir adanma; hayal...
Başka bir dünya hayali. Toprağı, suyu, onarmaya ve yerküre ile ilişkimizi şifalandırmaya niyet etmek. Atıklarımızı dönüşüme katabilmeye, kirlilikten fazlasını yaratabilmeye... Dünya'dan aldığımız kadar verebilmeye, yaşam seçimimiz nedeniyle zamanımız üzerinde sahip olacağımız özerklikle neşemizden ve tutkularımızdan beslenen üretimler yapabilmeye...
Kendimizi işe yarar hissetmek ve bir yaşam amacına sahip olmak bizi buraya kolayca alıştıran şey. Mesele koşullarımızdan, yaptığımız evden, kırsalda yaşamaktan çok; bir iş yaparken yaşadığımız duygular bizim için. Bu yüzden hayal kırıklığı yaşadığımız bir durum olmadı daha. Zira hayal inşası da bitmedi henüz. Bir yaşam boyu sürecek bir yolculuk bu çünkü. Yeşertmek için denemelerimiz hiç bitmeyecek. Bir varış yoktu aklımızda hayal inşasına girişirken. Onarıma, Dünya ile yeniden bağlanmaya, onunla birlik içinde yaşamaya ettiğimiz niyet, bizim için mekândan bağımsız, seçimlerimizle hayalimizin hep içinde yaşamak demek.
YORUMLAR