Nereden başlayacağını bilmiyorsan
Öncelikle şunu söylemem gerekiyor. Birazdan soracaklarım, senin aslında kendi kalbine soracağın sorular. Diğer bütün sorumluluklar, bu alanın dışında…
Bunları okurken sadece kalbine karşı sorumlusun.
Kalp, ruhun yuvası… Ruh, kalpten konuşur, kalpten seslenir.
Ruh, kafatasımızın içinde hapsolmuş bir varlık değildir. Ruh esasında yaratıcıyla ve kâinat ile bağlantımızı hissettiğimiz parçamızdır ve bedenin, zamanı gelene kadar taşıdığı özümüzdür. Bu yüzden ruh seslendi mi, dinlemek gerekir. Çoğunlukla da ihtiyacı dile getirir. Asıl yolumuzu hatırlatır. Bu yüzden ruhun sesini el feneriyle arar gibi aramak ve bulunca da onu dinlemek gerekir. Nereden konuştuğunu bulmak elbette ki zaman alabilir. İstekle, sabırla, istikrarla denemek, umutlu olmak gerekir. Çünkü uzaklarda bir yerlerde veya diplomaların, sertifikaların, ekranların, kalabalıkların ardında değildir. Beden, en yüce aracılardan biridir.
Bugün bedenini dinlemeye ne dersin?
Onu dinle ve dillendir. Sana ne söylüyor?
Kalbinin arzusu ne?
Karnının sıkışıklığı neden?
Ayaklar ne yapmak istiyor?
Eller nerede durmak, neye aracı olmak istiyor?
Dişlerini mi sıkıyorsun?
Boğazın mı yoğun? Gırtlağına neler takılıp kalıyor?
Başın nerede? Onu oldukça fazla mı hissediyorsun? Peki. Öyleyse bedenin nerede? Göğüs kafesin, seni taşıyan, dinlendiren, birçok şeyi barındıran kalça kemiklerin nerede?
Bir tüy olsan şimdi, nasıl süzülürdün? Nereye doğru inerdin? Nasıl bir hafiflikte olurdun?
Hafifle…
İşte böyle…
Sonra orada biraz dur ve yine süzül. Bırakacak yer kaldıysa bırak. Eğer istiyorsan tabi…
Şimdi bir sor kalbine; “Kaynaklarım neler?” Bu soruyla biraz kal.
Kaynaklarını ne amaçla kullanıyorsun? Ne uğurda?
Sonsuz olan kaynağın nedir?
...
Şimdi, bedenine getir dikkatini. Ayaklarından başlayarak tek tek hisset. Sonra, nefesine getir dikkatini. Şimdi bir sor nefesine; “İhtiyaçlarım neler?” Bu soruyla biraz kal.
İhtiyaçların neler? Bunlar hayatında nasıl ifade buluyor?
İhtiyaçlarını en temelden başlayarak hatırlamanı isteseler, neler söylerdin?
...
Şimdi bir aynanın önüne geç. Gözlerinin içine bak ve bugüne kadarki her şey için kendine teşekkür et. Şu anda buradasın. Bugüne kadar olan biten her şeyi, yaşananları, yaşanamayanları, eksik kalanları hatırlıyorsan ve tüm bunlar bedeninde ifade bulmak istiyorlarsa buna izin ver. Göz yaşları geldiyse akıt. Yorulduysan dinlen. Gülümseme geldiyse, kendi gözlerinin içine bakarak gülümse, gülümsemeni büyüt. Kendine sarıl. Olana izin ver.
Şimdi, bu anda... Bedeninin ve ruhun, bir bütün halde, yer yüzünde kaldığın zaman boyunca sana eşlik eden nefesinle birlikte, bir bütünsünüz. Bütünlüğü hatırla… Kaynağın sende. Nefesine “Merhaba” de. Nefesini gözlemle. Nefesine güven. O her zaman seninleydi. Nefesin, yolculuğunda sana hep eşlik eden parçan. Bedenini akışkan, rahat bir nefese davet et. Nefesin ayrı bir parça olduğundan dolayı değil, senin olduğundan… Nefesinle birlikte, yaşamı ve yaşıyor olmayı kutlamak için en doğru yerdesin: Bu anda!
YORUMLAR