Mutlu bir genç olmanın tek formülü

Etrafımdakilere, yakınlarıma sordum; 18 yaşınıza geri dönseydiniz, ona ne söylerdiniz?


Hiçbiri 1 cümleyle geri dönemedi. Hiç kimse...


Yani size tek bir formül veremem. Ama insan olma deneyimimle söyleyebilirim ki herkesin bir iç ritmi var ve o ritmi duymayı, ona sahip çıkmayı tavsiye edebilirim.


Ne yazık ki bu hoyrat dünya o iç ritmi falan dinlemiyor, değil mi? Ama hayır, böyle olması demek kendi ritminizi illa ki kaybedeceğiniz anlamına gelmiyor.


Geçtiğimiz hafta sizler için 19 Mayıs’a özel canlı yayın içerikleri hazırladık. Gençler, genç hissedenler, gençlerle hemhal olanlar, gençlerle ilgilenenler için…


• Önce HTHayat genç editörleriyle “Hayal Kurma Okulu” için yola çıktık. Biri tıp, biri hukuk öğrencisi, biri ise güzel sanatlar fakültesinden yeni mezun olmuş olan arkadaşlarımla sohbetimizin sonunda “Umut verin” cümlesi çıktı.


• Biz de “Dünyayı kurtarma ihalesi bize mi kaldı?” diyen gençler için ertesi gün Uzm.Psikolog Kıvılcım Yücelen ile gençliğin varoluşsal sancılarını konuştuk. Hayatta ne yapacağını bilememek konusunda çözümler ele aldık.


• Hayatta yapmak istediği şeyi bulma konusunda yol aldıktan sonra kendini inşa etme ve yaygın tabiriyle meslek seçimi konusunda MSGSÜ Öğretim Üyesi, Kariyer Merkezi Koçu ve Sistemsel Koçluk Eğitmeni Altan Özen ‘den tavsiyeler dinledik, koçluk yaklaşımından ipuçları topladık.


Avukat ve Şiddetsiz İletişim Gönüllüsü Burcu Bağıran ile hayatın halleri içinde genç insan olma hallerine birlikte baktık. Hem geçmişimizdeki genç hallerimiz, hem annelik hallerimiz hem de dünya insanı hallerimizle gençlik dönemini yaşayan insanları anlamaya küçük bir alan açtık.


Son olarak da HTHayat editor ekibinden Türkan Arasan’ın @hthayat Instagram hesabındaki dinletisiyle haftayı müzikle kapattık.


Hepsini bu linkten izleyebilir veya okuyabilirsiniz. Sohbetlerimizin tamamı HTHayat Youtube kanalında...


Tüm bunlardan sonra hafta sonu Watsons Gençlik Festivali’ne katılmak kendi adıma tüm bu gençlik haftasını taçlandırdı. Sahnede Athena, Gazapizm, Nova Norda, İkiye On Kala, Sufle ve Deeperise… Standlarda yiyecek-içecekler, kişisel bakım seçenekleri… Öyle değilmiş gibi görünse de aslında bunlar hayatın temel ihtiyaçları… Tabi ki eğlenmek de.


Ömür boyu yaşamak isteyeceğiniz, çimenlerden gök yüzüne, dostluk içinde yükselen taze fikirler ve neşeyle, hayata dair birçok ihtiyacı barındıran bir ortam. Yaşama hevesi, önyargısızlık, neşe, kısacası iyi bir yaşam için korumamız gereken birçok şey... Hayatı bir festival gibi yaşamak için güzel bir şarj alanı.


Binlerce genç insanın arasında olmak, kendi içimdeki genç hallerin tozunu almak çok iyi geldi. Yaş almak, genellikle eğlenmekten uzaklaşmak olarak algılanıyor. Oysa ki doyasıya eğlenmek demek, hayata gerçek katkını sunacak hale gelebilmek için yüklerinden hafiflemek demek.


Bu sözüm de yaş almış olanlara; İçinizdeki çocukla yeteri kadar ilgilendiyseniz, içinizdeki gence de sıra getirmeyi deneyebilirsiniz, eğer ki kendinize “yetişkinim” diyecek bir yaştaysanız.


***


Kendi ritminize gelecek olursak…


Ritmi fark etmek için ne mi yapacaksınız? Kendinizle dans edeceksiniz. Bedeninizle yaptığınız danstan bahsetmiyorum ama onun da sonsuz faydası var elbet. Kendinizle dans etmek ise bir şeyi yapıp yapmamak arasındaki o birkaç salise arasında kalbinizde olup bitenlere dikkat vermek. Dikkati kendi kalbinize, yaygın tabirle iç sesinize getirdiğinizde tüm sesleri, sözleri, uğultuyu bir süreliğine kenara alıp kendi ritminizle dans edeceksiniz. Bunu pratik ettikçe, o ritmi bulmaya alışacaksınız.


On sekiz veya yirmi beş yaş fark etmez, hayattan ne istediğinizi bulmak, biliyorsanız da ona sahip çıkmak için önce kendi iç ritminizi fark edin ve ona kapılın. “-meli, -malı” ile dolu zihninize değil, kalbinize sorun. Siz kalbinizden gelen seslerle ritminize uyup dans ettikçe, başkalarının cümleleri yavaş yavaş elenecek ve kendi cümleleriniz şekillenecek. Belki de tek söylenecek şey bu olabilir çünkü diğer her şey belirsiz, değişken veya yaşandı ve bitti.




Kendinizle dans etmek için kalbinizin sesini duyduğunuzda emin olun ki çok büyük bir ferahlık alanı bulacaksınız.


Ebeveynlerinizin söyledikleri,


Öğretmenlerinizin,


Akrabalarınızın,


Elalemin...


Tüm dış sesler ve sözler, siz kendi ritminizle dans ederken eteklerinizden dökülecek.


Ama sakın unutmayın; kendi ritminizle...


Peki, nerede mi dans etmeli?


Evet, kendini ortalara atmak hiç kolay bir şey değildir.


Zaten bunu yapmak zorunda değilsiniz, inanın ki değilsiniz.


Kendinizi ritme kaptırarak bir kenarda harika şekilde dans edebilirsiniz. Kimse için değil, kendiniz için, unutmayın. Yani uzun lafın kısası, merkezinize kendi dansınızı koymalısınız. Böylece, kendi içinizdeki o alanı bir kere açtıktan sonra, ihtiyacınız oldukça içinize dönmeniz günden güne daha kolay hale gelir.


Ne söylemek istediğimi anladığınızı tahmin ediyorum.


Çünkü herkes gibi paylaşırken, story atarken, kalabalığa kapılmış konuşurken bazılarınızın içinde bir huzursuzluğun kıpırdandığını biliyorum. Kendi ritmi yerine başkalarının ritmine uyum sağlamayı öncelikli tutanların içinde hep belli belirsiz bir huzursuzluk olur. Oysa ki herkes biriciktir, kendine özgüdür.


Yani diyeceğim şu ki, her şeyi bilmek, her şeyi yapmak zorunda değilsiniz.


Zorunda değilsiniz.


Ama bir şey var ki, gerçekten yaşamak için yapmak zorundasınız.


Kendi iç ritminizi dinlemeye


Onunla dans etmeye...


Zor şartlarda çalışmak zorunda olabilirsiniz.


Gençliğiniz de gittiğiniz her yerde sizinle geliyor, emin olun. Gittiğiniz yere kendinizi de götürün. Olduğunuz yerde kendiniz olun.


Harika katkılarınız olduğunu bilin.


Varlığınız yeter.


İnanın ki sizin varlığınız bu dünyaya bir hediye.


Önce siz tadını çıkarın.


Ritminizi duyun.


Bu dünya bi acayip, bi karmaşık, bi güvensiz gelebilir.


Yaşam bazen ve hatta çoğunlukla belirsiz, anlaşılmaz olsa da aslında çok büyük ve kavraması zaman alan bir planın parçası. O plan içinde verilen araçlarla betonu icat etmek, karbon salan taşıtlar yapmak aslında insanlığın yorumu.


Hayatı yorumlamak herkesin kendi işi.


Siz, yaşamayı nasıl yorumladığınıza bir bakın önce. Sonra biraz dans edin, yaptığınız işin, çalıştığınız dersin içinde.


Sonra "Ben, yaşamak denen şeyi nasıl yorumlayacağım?" diye sorun kendinize. Zihninizin iç duvarlarında ebeveynlerinizin, öğretmenlerinizin, akrabalarınızın, arkadaşlarınızın, elalem mensuplarının çeşit çeşit cümleleri çarpıp duruyorsa, biraz daha dans edin. Taşlar, tozlar dökülsün. Kendinizi en canlı hissettiğiniz anda kalbinize sorun; "Ben, yaşamak denen şeyi hangi eylemlerle yorumlamayı seçiyorum?"


Sonra yaşayın.


Kendi iç ritminizin farkında olarak...


Kendi ritminize sahip çıkarak.


Siz kendiniz oldukça bu dünyaya gelişinizin anlamı görülür hale gelecek.


Kendiniz olmanız; bu dünyada, bu zamanda bedenlenmiş bir ruhun amacını yaşamasını sağlayacak.


Kendiniz olun ki insanlık ilerlesin.


Katkınız bu. Sonra, gerisi zaten gelir.


Görülüyorsunuz ve seviliyorsunuz.


İyi ki varsınız.









Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.