2010’larda 40 olmak…
Yeni yaşımla tanışalı henüz çok olmadı. 40’lı yaşlar müdürümüz sevgili Nora’nın işine karışmış olur muyum bilmiyorum ama 40’lara dair öyle güzel bir anım oldu ki paylaşmak bana keyif verecek.
Her şey Pınar’ın bana hediye ettiği Kadir Aydemir tarafından hazırlanmış ‘’90’lar kitabı, Çocuk Mu Genç Mi?’’ kitabıyla başladı. Kitabı verirken ‘’Sonradan öğrendim ki bunun bir de 80’lisi varmış” dedi. Ben tabii hemen gittim onu da aldım.
İki kitap da çok güzel hazırlanmış. O yıllarda çocuk olan yazarların, sanatçıların çok içten yazılarına yer verilmiş. Yitirdiklerimizi bir bir hatırlatırken, ne güzel yıllar yaşamışız, ne şanslıymışız bir bakıma dedirtiyor.
Ben kendimi ‘’80’lerde Çocuk Olmak’’ kitabına daha yakın hissettim ister istemez, daha doğrusu daha çok özlemle okudum.
90 senesinde üniversiteli olmuştum, haliyle kendimi sanırım hiç de çocuk hissetmiyordum. Hayata hazırlanıyordum ve 80’lerdeki gibi hayal kurmaya vakit bulamıyordum.
Kitapları okudukça, ihtilal, siyah beyaz televizyon, mabel çikolata, Maradona, Heavy Metal, şeker kız Candy, He-Man, herkesin sahip olamadığı ve özendiği Meydan Larousse, Modern Talking Grubu, Tercüman Çocuk dergisi, Perihan Abla, Lambada, kokulu silgiler, leblebi tozları, kırmızı papuçlar, kaybedilen onlarca gazeteci, Kardak krizi gibi insanı kah ağlatan, kah güldüren anları yaşatan bir zaman makinesinde hissediyorsunuz kendinizi.
Zaman hiç durmuyor ve 80’lerin çocukları da, 90’ların gençleri de birer birer büyüyor, yaş alıyor.
İşte biz 80’lerin çocukları, 2012’nin 40’ları olarak liseli küçük bir arkadaş gurubu geçen hafta bizim evde toplandık.
Soframı yaparken herkesin tabağının önüne küçük bir kart bıraktım ve arkadaşlarımdan ‘’2010’larda 40 olmak’’ duygusunu anlatmalarını istedim.
Bir nevi tersten sordum soruyu, ben bir cümle dedim, onlar belli ki doluymuş, daha da derin yazdılar.
Müge’ninki hepimizin duygularını pek çok yönüyle özetliyordu sanki:
‘’Günlük hayatta: Kafede oturup ipad’inden sinema programına bakarken hoşuma giden bir kareyi instagram yapmak, donmuş yoğurt kaşıklamak, arkadaşlarını facebook’tan takip etmek.
Duygusal hayatta: “Kendi kendine yeterlilik, zamansızlık, kimi zaman da yalnızlık, yeğen sevgisi… Hayatın anlamını aramak, anne baba kaybından korkmak, çocuklarla keyiflenmek, sürekli erişilebilir olmanın dayanılmaz ağırlığı!
Işıl; 2010’larda 40 olmak için; geç anne olunca çoook zor ama çok zevkli!’’ diye özetliyordu.
Bense, 80’lerin küvezde büyümüş çocuğuna en güzel örnek olarak, 2010’larda çocukluğumu çocuklarıma yaşatabilmenin bitmez tükenmez çabasıyla yaş alan bir anneyim. Çocuklarımla monopoli oynarken, çalan cep telefonuna bakmamayı başarmaya çalışan, facebook hesabım olmadığı için yadırgansam da direnen. El yazısı yollanmış her notu saklamak için onlarca kutu saklayan. 80’lerin ve 90’ların özgürce uçmaya çalışanlarının kırık kanatlarını unutamayan, tedirginliğini hala yaşayan. Kızıma ve oğluma özgüven aşılamaya çalışırken, ‘’Anne ben o yaşlardayken, sen nasıl davranmıştın’’ diye hep sorgulayan, aslında içinde 60’ların kadınını hisseden, teknolojiye hem âşık hem derinden korkan, ama sadece sevgiye hiç koşulsuz, sorgusuz inanan bir 80’lerinin çocuğuyum ben.
2010’larda 40 olan ben, 80’lerdeki soframızı yaşatmaya çalışırken, her gün ama her gün ellerine doğduğum aileme minnet ediyorum. Ve işte bundandır ki sizin de aile sıcaklığını yaşayacağınız ve yaşatacağınız sofralar kurmanızı gönülden diliyorum.
Not: Soframa ve 40 yaş kutlamamıza unutulmaz bir şıklık katan katlı pasta görüntüsündeki muffin kalıplarını ev+’da bulabilirsiniz. Ben bu kalıplarda ıslak kek tarifimi tek kişilik sunumlarla şıklaştırdım, arkadaşlarım gelmeden hemen önce pişirdiğim keki kolaylıkla kalıplardan çıkartabilirdim. Bu yeni ürünü hepinize tavsiye ederim.
YORUMLAR