Söğüt ağacından öğrendiklerim
Havaların ısınmasıyla, soframda da küçük bahçemde de keyifli bir hareket var.
Mevsimlik çiçeklerimi rengarenk seçtim.
Bu bir yaş dönemi benim için sanırım.
Genelde tek renge giderdim, bu sene başka, her renkten çiçek istiyorum bahçemde.
Bahar hazırlıklarıyla beraber mart ayının sonuna kadar bitkilere zarar vermeden gerçekleştirebileceğim yer değişiklerini de yapmaya karar verdim ve geçen hafta, her yılbaşı heyecanla süslediğim çam ağacına yeni bir yer buldum.
Görkemli göknar romantik söğütle yer değiştirdi. Ve bahçemdeki bu hareket bakın bana neler öğretti...
Magna Carta’dan günümüze gelen ve benim eğitim hayatım boyunca döne döne karşıma çıkan en değerli öğretilerden biri “Birinin hakkının bittiği yerde başkasının hakkı başlar” kuralıdır. Tek cümle bence layıkıyla uygulansa tüm insanlığı kurtarabilir.
Hayat boyu bu kuralı kişisel anayasamın başyapıtı saydım. Çocuklarıma bu kurala sıkı sıkıya tutunmalarını tembihledim. Bazen belki çok kontrollü oldum ama her zaman kimseleri rahatsız etmemenin huzurunu yaşadım.
Küçük sesle konuştuk, başkasının hakkını unutmadık, korsan hiçbir yayını ne seyrettik, ne dinledik, kuyrukta kimseyi itmedik, sırasını almadık, izinsiz kimsenin yerine oturmadık, tiyatroda, sinemada, yarışta, konserde, maçta arkamızdaki de en rahat şekliyle görebilsin diye şekilden şekile girdik, minicik köpeğimiz bile başkalarını rahatsız etmesin diye her türlü eğitimi aldırmaya çalıştık...
Ama yine de bu konuda öğrenmemiz gerekenler varmış...
Bir süre önce, ünversite yıllarımdan değerli bir hocamla aynı apartmanda oturacağımı fark ettiğimde, inanın yaşadığım yerin değeri artmıştı gözümde.
“Ne güzel” demiştim, “bana hayat yolculuğumda ışık olan bir kadınla komşu olacağım”. İlk fırsatta da kitaplarımı adına imzalayıp onunla paylaşmıştım.
İşte geçen gün değerli komşumdan bir paket geldi evime. İçinde bir kavanoz mandalina marmeladı ve “Sevgili Selin” diye başlayan bir de mektup.
Mektupta İstanbul Sofraları’ndaki ‘Yeşil Elma Tatlısı’ tarifini deneyip çok beğendiğinden, son zamanlarda her misafirine yaptığından bahsediyor ve beni tebrik ediyordu.
Bu mandalina marmeladını yeni keşfetmişti ve denememi istiyordu. Ve son olarak şöyle diyordu:
“Sizin bahçenin en uç köşesinde küçük, toparlak bir ağaç vardı... Yatak odamın penceresinden pek güzel görünüyordu çiçek açtığı zaman. Şiir gibi. Geçen sabah baktım, yerinde bir çam ağacı var! Pek hüzünlendim. Umarım güzel bir yere naklettiniz, çok sarsılmaz.’’
Ben bahçemi bahara hazırlarken, değerli komşumun göz hakkını atlamıştım. Ne güzel anlatıyordu samimi cümlesi söğüt ağacıyla kurduğu duygusal bağı, ne duyarlıydı sanki bir dostu düşünürcesine “umarım sarsılmaz” kaygısı...
Ah söğüt ağacı dilin olsaydı şöyle mi derdin acaba?
“Ben her sabah bir hanımefendiyle selamlaşıyorum. Çiçeklerim açtığında ne güzel iltifatlar alıyorum bir bilsen... Benim ona sesim ulaşmasa da ‘Siz de çok güzelsiniz bu sabah’ diyorum rüzgarda salınan yapraklarımla. O beni anlıyor... Kış olup albenimi biraz olsun yitirdiğimde de sevgisini yolluyor bana. Vuslatı bekleyen bir dost gibi...’’
Keşke deseydin...
Bu haftaki dileğim renkli bir bahar, mutlu bir paskalya ve komşumu yine sabahları keyiflendirecek kadar güzelleşecek bir göknar ağacı...
Sandviç ekmeği tarifi için lütfen tıklayın...
YORUMLAR