“Peki şimdi ne değişecek?”
Dedi Irmak. İlkokulu bilgisayar başında bitirdiği, diplomasını ekranda gördüğü günün akşamı. “Ben artık ortaokullu oldum” dedi.
Ben zaten bir gece önceden başladım ağlamaya. Kızım büyüyor ne mutludan ah mezun oldu gözyaşlarına ardından da son üç aydır yaşananlara ve bilgisayar başında öğretmenlerine veda etmesine… Zaten pek sağlıklı düşünebildiğim bir gün değildi.
Ne değişecekti? Mesela biz ona ortaokula başladığında cep telefonu alacaktık ancak karantinada arkadaşlarıyla görüşebilsin diye zaten telefon verdik. Mesela onu bir gece bir yere götürecektik, yapamadık. Zaten bırakın bunları mezuniyet töreni olamadı, kutlama olamadı. Eylüle kaldı. İçten içe buna üzüldüğünü biliyorum ve birçok şeyi bizden daha çabuk kabullendiğini de görüyorum.
Biz bu yaşta ilkokul 5’e geçtiğimiz için ortaokula başladığımız yaş daha büyüktü. Şimdi 10 yaşında ortaokul olunca gerçekten Arkın’la ne cevap vereceğimizi şaşırdık. Anlattık… Artık “eğer isterse” eve anahtarla girebileceğini (bu konuda zorlamıyorum ben çok geç başladım o işi yapmaya) anlattık da düşündük de zaten gayet büyükmüş gibi davranıyoruz. Bizler zamanında bize yapılan gibi “sen anlamazsın daha çocuksun” demiyoruz ki hiçbir şeye. Hayatın içinde bizimle beraber yaşatıyoruz.
“Beraber yaşayıp göreceğiz, bazı şeyler kendiliğinden değişecek” dedik. Doğrusu da bu… E zaten Covid bize bir kez daha plan yapmamak gerektiğini hatırlattığı için bu söylediğimiz düşündükçe daha mantıklı geliyor.
Okul Cuma kapandı, biz cumartesi sabahı, hatta 04.30’da çıktık Seddülbahir’e geldik. Evet her sene geliyoruz, her sene yaz burada geçiyor (arada başka yerlere de gidiyorduk sonra yeniden buraya dönüyorduk), hiç bu kadar erken gelmemiştik. Geldiğimizde döneceğimiz tarih de belli olurdu. Şimdi o da yok. Bugün (23 Haziran Salı) Arkın döndü, bayrama kadar aralarda gelir, sonra da bakacağız işte. Plan yok, program yok. Aklım İstanbul’da annemlerde fakat burası en çok Irmak için harika olacak. Küçük ve balkonsuz evden bahçeye… Gelme fırsatı varken orada durmam doğru olmazdı.
Cuma günü kafam öyle doluydu ve öyle duygu yüklü bir gündü ki bavula da zaten kendi tişörtlerim diye Arkın’ınkileri koymuşum hep. Bu da dert değil de getirmem gereken çoğu şeyi İstanbul’da bırakarak gelmişim. Eskiden olsa bir iki söylenirdim, şimdi ise Arkın’dan bana birkaç tişört bırakarak gitmesini istedim.
Geldiğimizden beri de zaten aklım başka yerlerde. Tüm yaz böyle nasıl geçecek derken, beni tanıyanlar duramadığımı biliyor, birden bir telefonla değişik bir şeye başlamaya karar verdim. Gündüzleri Irmak’la, akşamları bilgisayar başında olacağım.
Böylece düşünmeye fırsat kalmayacak. Böylece “ne olacak böyle”ler geçecek. Ne zamandır kafama taktığım “ama bu haksızlık”lar sona erecek. Ürettikçe mutlu olacağım her zamanki gibi.
Her sene burada bir maceraya atılıyorum, bu seneki de bu olsun. Aslında sürpriz bir kitap vardı aklımda, o da kaldı artık başka bahara…
YORUMLAR