Biz neden köle gibi çalıştık?

Bir konu son zamanlarda dikkatimi çok çekiyor.


Bizden sonraki neslin işe bakış açısı. 1978 doğumluyum, 20 yaşında da işe başladım, üniversiteyle aynı anda. Bir dergide Almanca İngilizce çeviri yapıyordum. Sonra işte muhabirlik, editörlük, yazı işleri müdürlüğü derken yavaş yavaş yükseldim. Tabii çocuğuma kendim bakacağım diye tam zamanlı işi en bomba yerinde bıraktım, o ayrı.


O zamanlar işi öğrenmek için çok çalışırdık. Gece gündüz demeden. “Ama”lı cümle kurmadan. Zaten gazeteciliği seçtiysen gece gündüz ayırımı yapmanın pek şansı yok. Tam işten çıkarken uzay mekiği düşer, giydiğin paltoyu bir kenara bırakır, işe gidersin. Sabah 4’te bir haber gelir, atlar gazeteye koşarsın.


Her meslek böyle değil tabii de şimdi gördüğüm ne biliyor musunuz? Sabır yok. İşe yeni başlayan biri ne zaman müdür olacağım derdinde. Kendi işi dışında bir şey verildiğinde surat asıyor. Hafta sonu iş söz konusu olduğunda bozuk atıyor.


Kendine göre haklı olabilir de iş bu sonuçta. Bir meslek öğrenilecekse sonuna kadar çalışmak gerekmiyor mu? Büyüklerin tecrübelerinden yararlanmak, kendini ispat etmek gerekmiyor mu?


Bahsettiğim zamanlarda, gazetedeki bilgisayarlarda internet yoktu. Tek bir bilgisayarda vardı. Yazıları Word’de bile yazmıyorduk. Koskoca arşiv vardı bir haber için saatlerce fotoğraf aradığımız. Google değil, resmen fotoğraf arşivi vardı. Yabancı ajanslardan haberler faks ile gelirdi, sisteme düşmezdi. Basın bültenleri zarfla gelirdi. Muhaberattaki arkadaşlarımız bütün gün bize zarf taşırlardı.


Bir yandan şimdiki gençlerin çok sabırsız olduklarını ve hemen havaya girdiklerini düşünüyorum diğer yandan da onlara hak vermeye çalışıyorum.


Kabul. İşimizde gayet iyiydik. Artıları çok fazla oldu. Ancak…

Özel hayatımızı geri plana attık da ne oldu?


Canımızı dişimize taktık, çalıştık, uğraştık da ne oldu? Kıymeti bilindi mi? Evet, işle ilgili bilgi birikimimiz çok fazla, hızlı ve pratiğiz. Ama ne oldu? Sonuca odaklanınca kızıyorum bizim nesle. Kendimizden ne çok şey vermişiz…


Köle gibi çalışma zihniyetini benimsemişiz. Ya da bize öyle öğretilmiş. “Aman sesini çıkarma patrona.” Neden ki? Şimdi çocuklar okulda öğretmenlerine “bu haksızlık” diyebilirken bize neden sesimizi çıkarmamamız söylenmiş?


Kendimi düşünüyorum. Çok istiyordum gazetecilik yapmayı. Öyle ki üniversiteyi bir kenara attım, geç bitirdim. Pişman değilim de keşke başka yönlere de uzansaymışım. Keşke mesela üniversiteyi o kadar boşlamayıp zamanında bitirip, üzerine iletişim yüksek lisansı yapsaymışım. Başka bir alana yönelme, dijitale geçmeyi başardım da bunu daha erken yapabilirdim mesela.


Bizim isteklerimize körü körüne bağlanmamız ve çalışkan olmamız çok iyiyken, şimdiki gençlerin de ne istediklerini bilmelerini seviyorum.

Fakat dediğim gibi sabırsızlar.


Hiç unutmam bir stajyer gelmişti dergiye. Bizim de arkada dört sayfa basın bülteni yeri vardı. Yazar mısın dediğimde “bülten yazmak için değil röportaj yapmak için geldim ben” demişti. “Vay be” demiştim, “biz amma safmışız.” Oturup anlatmıştım, bir sayfalık haberden anlamını yitirmeden tek paragraflık yazı çıkarmanın yazmanın zor olduğunu, önce bunu başarması gerektiğini… O dört sayfa yazıldı ama nasıl? Offlar, pofflar eşliğinde. Ertesi gün röportaja gitti mi? Hayır. Fakat birkaç hafta sonra başladı o da…


Arkadaşlarımla da konuşuyoruz bizim iş anlayışımızın daha farklı olduğunu. Fakat şimdiki gençleri de çok haksız bulmak istemiyorum, keza bulamıyorum da. En azından belki ileride bizim gibi söylenmeyecekler yaptıklarına. Çünkü sınırları çok net. Ya da bir işi bıraktıklarında hata yaptıklarını kendileri görecekler, “aman dur hata yapma”yı dinlemeyip kendileri deneyimleyecekler.


Bakalım bizimkiler nasıl olacaklar? İşi öğrenmek için bizim gibi çalışacaklarını düşünürken diğer yandan patron edasıyla işe başlayacakları da aklıma gelmiyor değil.


Göreceğiz.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Bir tıkla kuzey korenin hava durumuna bakabilen bir tıkla amerika'da herhangi bir şehrin sokaklarında gezebilen bir nesilden bahsediyoruz şebnem hanım. Çoğu şeyi bir tıkla yaparken yazmasına gerek kalmadan sesli komutla aradığını bulurken şimdiki nesilin "sabırsız" olması yadırganamaz.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.