Kimse bana böyle sarılmadı

Yaklaşık 5 aydır beklediğim bir haberi almanın keyfini yaşarken onlarla karşılaştım. Aceleyle metroya bindim. Telefondaki arkadaşıma “kesilecek!” uyarısı yaparken “Abla otur, otursana. Abla oturmayacak mısın?” seslerine döndüm. “Oturmayacağım” yanıtını almaktan memnun olmadı sanırım büyük olan. “Oturmazsa oturmasın yea! Ben otururum!” dedi. Kalabalık metroda onların olduğu kısım biraz daha boştu…


Diğer durakta bana bozulanın yanında boşalan koltuğa oturdum. “N'aber?" dedim. Önce yüzüme baktı sonra yere. “İyi…”


Pek de iyi değiller. Yağmurdan ıslanmış üzerine bakıyorum bir de elindeki şemsiyelere. Satıyorlarmış. “Metrodan inip, kahvaltı yapalım” dedim. Israrlarıma dayanamayıp kahvaltıya gitmeye karar verdik.


11 yaşlarındaki Ali ve Musa’ya 14 yaşındaki İsa eşlik ediyor… Manidar isimlerini sırtlarına almışlar bilmedikleri bir ülkede şemsiye satıyorlar. Zabıta geçen günlerde 30 şemsiyesini almış İsa’nın. O yüzden Gezi Parkı çıkışından kafalarını uzatıp etrafa bakıyorlar. Zabıta görmesin… Elele tutuştuk. Zabıta gelirse yeğenim diyecektim. Sırtımızdaki şemsiyeler de benim şemsiyelerim… Zabıtayı pek ciddiye almadık anlayacağınız.


Dördümüz Taksim Meydan’ına doğru yürürken kalabalıklar açılmaya başladı. Bir an kendimi ve yanımdaki çocukları cüzzamlı hissettim. Öyle baktılar… Musa önümüzde yürüyor. Kalabalık kaldırımda normalde omzumu çürüten insanları Kızıldeniz’i yarar gibi açıyorduk…


Elini tuttuğum için utandı sanrım Ali. Simsiyah kirpikleri var. Gülüşü çocukluğuma benziyor. Musa saçlarının arkasını uzatmış, oksijenli suyla açmış rengini. Mavi yağmurluğuyla kapatıyor kafasını ve o da gülümsüyor “tut elimi” dedikçe.


Suriye’den buraya bir gecede geçmişler. İsa’nın babasının ayakkabıcısı varmış Suriye’de. Şimdi Şirinevler’de bir dükkanda kalıyorlarmış. Kız kardeşi annesiyle beraber evde kalıyormuş. Bunları söylerken hep yere bakıyor. Türkmen olduklarını söylerken daha bir bastırıyor… Kahvaltı yaparken simitlerini benimle paylaşmak istiyorlar. Kahvaltı yaptığım için onlara çayla eşlik ediyorum. Musa çikolatalı sütünü uzatıyor. Sıcacık gülüyor…


Okula almıyorlarmış. Devlet kart vermiş oysa. Şirinevler’deki okula gitmişler ama “okuyamazsınız” deyip geri yollamışlar. “Memlekette okula gidiyorduk ne güzel” diyip duruyor İsa. Cevap veremiyorum. Üzülüyorum sadece. Bir kahvaltı sırasında rahat olsunlar istiyorum. Bir zamanlar kardeşim de bu yaşlardaydı. Ve ben de… Tüm kahvaltı sırasınca etraftakilerin tuhaf bakışları yerini gönül ezilmesine ve mecburi bir nezakete bırakıyor. Simitçideki çalışanlar bizim masayla ekstra ilgileniyor, etrafımızda fır dönüyorlar. “Çay ister misiniz?”',“Masayı silelim”. Araya çocukların kafasını okşayanlar ekleniyor. Çocuklar şaşkın ve ben de öyleyim.


Kahvaltıyı acele acele yiyip şemsiye satma derdindeler. Hızlıca toparlanıyoruz. “Allah razı olsun” diyorlar. “Siz razı olun” diyorum. Garip bir bakışma oluyor. Küçükler hoşçakaldan daha fazlasını bekler gibi. Hepsine teker teker sarılıyorum. En son bana kim böyle sarıldı hatırlamıyorum…


Bitirmek için sözüm yok. Arada sırada sevsek ne olur?


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir canimsin, icimizde ziplayan vicdani harekete gecirme cesaretinle ozelsin, samimiyet bi gun kazancak diye dusunuorum son zamanlardaki, genel bi karamsarlik icinde olmama rahmen,,, eline saglik xx
    CEVAPLA
  • Misafir çok teşekkür ederim. saygılar, sevgiler...
    CEVAPLA
  • Misafir sevgili pınar hanım, eminim benden küçüksünüz, fakat size teşekkür ediyor, o ufaklıkların ellerini tuttuğunuz ellerinizden öpüyorum. canı yürekten tebrik ediyorum, allah vicdan sahiplerini eksik etmesin
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.