Ayı kadının maceraları
Sakin bir kahvaltının ardından Nişantaşı’nda salınıyordum. Karşıdan karşıya geçeceğim anda kolumda arkadaşımın pençelerini hissettim. Milim milim ilerleyen trafikte, dev bir cipin altında kalmaktan son anda kurtuldum. Olayın şokunu atlatıp yürümeye devam edecektim ki, olmadı, yapamadım… Geri dönüp beyaz cipin camını tıklattım. İki çift laf etmezsem o fren sesini beynimden silemezdim çünkü.
Kalantor abi camın henüz %20’sini açarken bağırmaya başladı. Ben deli karıymışım… Öyle dedi.
Kendisine kesinlikle sakinlikten uzak bir şekilde sordum.
- Bulgar'da da mı böyle yapıyorlar? Yayanın üstüne mi sürüyorlar arabayı?
- ULAN *%&@!!! Ben yıllarca Avrupa’da yaşadım! Senin gibileri orada barındırmazlar!
- Avrupa’da yaşamanla ne alakası var şimdi?
- Senin gibi ayılar yok orada!!! Senin gibileri ezeceksin! (*Hafifmeşrep anlamına gelen bir sözcük*) Cahil karı!
Gülme geldi de devam etmek zorundaydım. Kalabalık toplanıyor, şov başlıyordu.
- Bak bunlar ayak, onlar teker. Tekerlek, ayaktan daha hızlı. Kapiş? Her ne olursa olsun yayanın üstüne araç süremezsin! (Burada hırt falan diyorum, *bipe girer mi bilemedim.)
Abi çoştukça coşuyor, beyaz cipi ayran gibi çalkalıyordu. Homurtularına yüz kızarması, araçtaki kadının sesi ve kalabalığın uğultusu eklendi.
Yağlı vücudunu arabanın içinde döndürmeye başladı. Yanındaki kadın kolundan tutuyor “Allah aşkınaa… Bak allahıınnn aşkınnaa” gibi yakarışlarda bulunuyor, olaylar aniden bastıran bir ishal gibi ilerliyordu. Adam kadını elinin tersiyle cama yapıştırıp arabaya zulaladığı levyesine eğildi.
Ben hala konuşuyorum tabii. Levye beyinciğimde patlayacak hala trafik, insan hakları, ayıp değil mi, ne olacak bu memleketin hali gibi serzenişlerdeyim.
Kalabalık zihnimde tezahüratlarla büyüyor ama olaya müdahale eden kimse çıkmıyor derken ileri yaşlı bir insan kişisi, levyeli güreşçi tam arabadan inerken kapıyı tuttu.
Sadece “Hooopppp orada dur!” sesini duydum. Onca kalabalığın arasından sadece bir insan dur dedi. İşte aradığınız dram budur.
Ardından polis geldi. Levyeli abi arabadan inmedi. Ben tırıs tırıs yoluma gittim, levyeli köpürmeye devam etti, kuşlar uçtu, arabalar korna çaldı…
Şimdi bunu neden anlattım?
Ülkemdeki araç sahiplerinin ağzının suyun akıta akıta anlattığı Avrupa’da trafik kuralları başlıklı konu sadece bir konu. Anlatıp, eğlenip, alkışlayıp geçiyorlar. Zinhar kendileri o kurallara uymaz, uyaranlara saldırırlar. Sıkışık trafikte korna çalar, arabayı üstünüze sürer, sinyal vermez, yol vermez ve bir sürü şey…
Bunların yaya versiyonu var bir de. O da başka bir yazı konusu. Bunca hırdoluğun arasında sinir sağlığımızı nasıl koruyacağız bilemiyorum Altan...
YORUMLAR