Her yer düzenli

Sakin düzenli bir ev..

Her yer düzenli, düzgün; bir aksak bir noksan yokken evinde...


Ama dikkatlice bir bakarsın ki dolaplar tıkabasa dolmuş, çekmeceler zor kapanmış. Hasır altı etmek denir ya... Evin tüm gerçeği hasır altı edilmiş, tüm dağınıklık raflara, dolaplara kaldırılmış. Ortalık süt liman, sakin ve sade sanırsın, oysa kapalı kutularda gizlenmiş tüm yaşanmışlıklar, zamanı geçmiş olanlar, kullanılıp kaldırılanlar… Şimdi bunu duyguların için düşün. Dışarı çok sakin ve sessiz görünürken, hasır altı ettiklerin orada o çekmecelerde bekliyorlar mı sende? Şimdi bu düzeni bozmayayım, ortalığı dağıtmayayım diye, duygularını da dolaplara tıkıştırdığın, raflara kaldırdığın oldu mu hiç dağıldığın gözükmesin diye?



Bir de sürekli dağınık olanlar vardır. Eve girer ve girdiği andan itibaren yer yerinden oynamaya başlar. O düzeni sevmez, düzen de onu. “Dağınık olsa da ben aradığımı bulurum”cudur o. Ya da “bugün kalsın yarın toplarım”cı. Tüm dağınıklık, tüm varı yoğu ortadadır. Kim görmüş, kim bakmış umrunda mıdır? ... değildir. Çünkü ona bakınca o dağınıklığı göreni almaz dünyasına. Ona bakınca sadece onu görendir mabedine, evine, hayatına giren. Ama eninde sonunda toparlamak gerekir o evi. Bir yerden sonra birikenler arasında kaybolmaya başlar sahibi. Elbirliğiyle toplarlar ya da o eve giren, girebilen toplar... Duygularını da saçar mısın aynen böyle. Geldiği gibi ağzına kelimeler çıkıverir mi özgürce, süzülmeden, ölçüp biçmeden... Bu lafın yeri burası mı demeden. E tabi bazen bu hızla çarpar birilerinin suratına. Acıtır ve hatta yaralar. Her şeyin ortada olması başta rahatsız etmezken sonraları yüklemeye başlar. Bu kadar olmasın der karşındaki, bir düşün de konuş, bir bak da söyle. Kelimelerini dağıtma, saçma etrafa. Gel sonra bunları beraberce toparlayalım senle. Toparlanma uzun sürse de biter. Ve her toparlanma yeniden dağıtmak içindir..


Bir de kitap gibi olanlar vardır ya da dantel gibi, oya gibi. Her şeyin yeri bellidir, oynamaz. Ne zaman gitsen hep aynıdır, ne bir eksik ne bir fazla. Dolaplarında,çekmecelerinde de göremezsin fazlalıkları tebessümünde ya da sinirinde de. Hep ölçülü, hep biçilidir. Hep belli bir mesafededir. O sehpa yerinden oynasa, o halı yamuk dursa, o bardak tezgahta kalsa rahat edemez. Desibeli biraz fazla çıkmış bir kahkaha şaşırtır seni de onu da. Her zaman güvenli bir liman gibi gelse de içinde kopan fırtınalar yıllar yıllar sonra ortaya çıkar bazısında.


Peki sen de duvardaki tablosu 1 milim kaysa rahatsız olanlardan mısın? İçinde fırtınalar kopsa da sessizce bakanlardan... Akşam çay saati aksarsa hayatım alt üst oldu sanan... Ya da omuzlarından tutup silkelemek gelir mi onu içinden?


Durup baktın mı etrafına, etrafındakilere, neden oradasın, neden hayatındalar? Sen neden onların hayatındasın? Senin dağınıklığını da, senin düzenini de, senin hasır altı ettiklerini de gören, duyan, anlayan seni öyle kabul eden seven kaç kişi var hayatında?


Neyi tamamlıyorsunuz, neyi eksiltiyorsunuz, birbirinizle çoğalıyor musunuz birbirinizi bitiriyor musunuz?


Bazıları girer, bazıları çıkarken o hayattan, ne kadar mutlu oldun, ne kadar mutlu kaldın. Eninde sonunda sana kalan o mutlu anlar ve yanında olanlar..seni tüketenler değil ne olursan, nasıl olursan ol, seni çoğaltanlar…


Mutluluğu içinizde bulup kaybetmemeniz dileğiyle…




Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.