Gebeliğimin 29. haftası
En az bir çocuk doğurmuş olan kadın kişisi ve bunlar haricinde kalan diğer herkesin sadece kendi deneyiminden yola çıkarak ya da kulaktan dolma doğum, bebek bakımı vs. hakkında nasıl da kesin cümleler kurabildiğine şaşırıyorum:
- Bebeğin erkekse doğum sancılar beline vuracak.
- Kesin bebeğine emzik ver. Benimkini hemen alıştırmadım, sonra hiç almadı.
- Sezaryen ol.
- Epidural al.
- Senin karnın aşağıda erken doğuracaksın.
- Nasıl yani normal mi doğuracaksın.
- Senin bebeğin iri. (Maşallah teyzenin gözleri ultrason!)
Aslında yaz yaz bitmeyecek kadar uzun bir liste bu. Herkes kadın doğum uzmanı, herkes çocuk doktoru, diyetisyen. Hadi benim hamilelik, doğum ve biraz da bebek bakımı ile ilgili bilgim var. Ya olmayanlar ne yapsın? Söylediklerinin ne kadar saçma, hurafelerle dolu cümleler olduğunun farkına varmayıp kafayı bunlara takan, öyle olduğuna inanan kaç hamile var? Sadece başkasının geçirdiği korkunç bir normal doğum deneyimi hikayesinden etkilenip sezaryen olmaya karar veren, bebeğine bir şey olacak kaygısıyla yerinden kımıldamayan, doğumdan sonra sütü çok olsun diye şeker komasına girecek kadar çok tatlıya abanan kaç kadın var? Bu aralar kafam bunlara çok bozuluyor.
Annemle babama da sürekli giderli konuşmalar halindeyim çünkü onlarda bana arada böyle cümleler sarfediyorlar. Önce kızıyorum, bana saçma sapan şeyler söylemeyin diyerek onları bir güzel bozuyorum, sonra da üzülüyorum. Neyse ki benim hamile kafamı iyi idare ediyorlar.
Bu haftasonu annemle, babama doğuma onları çağırmayacağımı söyledim. Önce cümleye biraz sert girmişim, konuyu açtıktan, doğum süreciyle ilgili bilgi verdikten sonra beni anladıklarını düşünüyorum. Zaten benim doğumumda da annemle, babam yalnızlarmış. Doğumhane dahil tüm süreci beraber geçirmişler. Onlar anlamayacak da kim anlayacak. Yani ben öyle umuyorum.
Normal doğumda mahremiyet çok önemli. Doğum sürecinde kızlarının yanına destek için gelen anneler, babalar o kadar heyecanlı oluyorlar ki çoğu zaman, önceden tembih edilmiş olsalar da heyecandan sınırları zorluyorlar. Tam sancı gelmiş, kadın nefeslerine konsantre olmuş halde doğum dalgasını geçmeye çalışırken bağırarak konuşmalar, dan dun odaya girip çıkmalar, sessizce bir köşede otursa da gözlerini kocaman açıp korkuyla ve acıyarak kızının bir an önce kurtulmasını tüm hücrelerinden fışkırtanlar… Hepsi ama hepsi iyi niyetten, heyecandan, aşırı sevgiden ama doğum yapan kadının ihtiyaçları bunlar değil.
Mesela ben herhangi bir doktora anne ve babamla gidince yalnız olduğumdan bin kat daha heyecanlı oluyorum. Dişçiye tek başıma rahat rahat gidebildiğimi, annemle babam gelince duygularımın sapıttığını, daha da çok korktuğumu son bir senede fark etmiş biri olarak, doğumda güçlü olmak için onların yanımda olmaması gerektiğini düşünüyorum. Sanki onlar olunca küçük bir kız çocuğuna dönüyorum ve doğururken ihtiyacım olan en son şey bu. Neyse, bu konuda anlaştık gibi, zaten kabul etmekten başka çareleri yok.
Ve haftanın bombastik asıl olayı son kez gittiğimiz Çapa maceramız. Son kez diyorum çünkü Çınar’ımın kalbinin her bir köşesi mükemmel bir şekilde gelişmiş! Hiçbir sorun yok. Bir daha Çapa’ya ya da herhangi bir doktora gitmemize gerek yok. Bu nasıl bir rahatlamadır anlatamam. Zaten ciddi bir sorun olmadığını biliyordum ama her bir gidiş yeter bu son olsun, her şey tam da doktorların görmek istediği gibi gelişsin diye dualar ediyordum.
Sağlık işleri zaten zor ama bir de Çapa’ya gitmek, saatlerce beklemek, özel hastanelerde, muayenehanelerde gördüğün ilginin yüzde birini bile görememek çok sinir bozucu bir durum. Allahım oralarda şifa bekleyen herkesin yardımcısı olsun. Fakat prenatal tanı, kardiyoloji konseyinde milyonlarca lira verseniz de bir araya toplayamayacağınız bir ekip sizinle ilgileniyor. Son kontrolümüzde sadece bir tanesinin muayenehanesine girmek için 750 tl gibi bir ücret verdiğiniz Prof.lar da en az üç tanesi ultrasonumuza baktı. Çınar’ın gelişimine tam not verdi ya, bu bütün o beklemelere değer. Gebeliğimin 29. haftasında bu konuyu da böylece kapatmış olduk.
YORUMLAR