Gebeliğimin 23. haftası
Yılbaşı haftasındayız. İçimde bir heyecan. Hediyeler alınıyor, veriliyor, stüdyomuzdaki ağacımızı süsledik. Ne güzel bir hafta…
2016 yılı ülkemiz için çok zor geçti, 2017 den umudumuz yüksek ve aynı zamanda hala kalbimizde biraz endişe var. Her şey hep kötü gidemez ya, bir yerlerde bir dönüm noktası olacaktır diyerek kendimizi mi avutuyoruz bilemiyorum.
Bizim yılbaşı programımız belli. Her sene annemlerin apartmanında, Deniz Abla’da, sevdiklerimiz, arkadaşlarımız, komşularımız, akrabalarımız, artık kimin yolu düşerse toplanırız ve sabahlar olmasın. Gerçi bu bizim sadece yılbaşı gecesine özel yaptığımız bir program değildir. Neredeyse her haftasonu birlikte bir şeyler yaparız. Yine programımız aynı. Yiyecek, içecek, hep beraber evde eğleneceğiz.
Tabii ben yılbaşı alışverişini son güne bıraktım. Bu hafta hava o kadar kötü ki evden çıkıp bir alışveriş merkezine gitmek hiç içimden gelmedi. Ha bugün, ha yarın derken azar azar kar yağışının olduğu bir gün alışverişimi yaptım. Çekirdek aileme minik yılbaşı hediyeleri aldım.
Bu arada bana gelen yılbaşı hediyeleri aslında oğluma gelmeye başladı. Paketleri açarken içinden çıkan minik kıyafetler beni benden alıyor. Şimdilik hepsini büyükçe bir torbanın içinde tutuyorum. İlerleyen aylarda odayı düzenlerken yerlerini bulurlar.
Bu hafta başında tiroid tahlilimi yeniledim ve endokronoloğuma gittim. Tahlil sonucum alt sınıra biraz yakın çıktığı için haftanın bir günü ilacımın dozunu yarı yarıya indirdik. Üç hafta sonra tekrar kan tahlili yaptıracağım. Bakalım bu doz düzenlemesi kan değerimi nasıl etkileyecek…
Bu arada endokronoloğum üç hafta sonraki kan tahlilimde açlık şekeri ve demirime tekrar bakılmasını istedi. Ben rutin olarak demir takviyesi almak istemediğimi söylediğimde bir bakalım değerlerine öyle karar veririz dedi. Tabii benim için en önemli sözü son olarak tahlil sonuçlarıma göre kadın doğum uzmanım söyler. O ne derse öyle devam ederim. Umarım sonuçlar içi çıkar. Zaten demir eksikliğini işaret eden herhangi bir bulgu bende yok. Şeker zaten normalde yememeğe çalışıyorum. Malum bir sapıtmam tatilde oldu. Şimdi rutinime geri döndüm.
Cumartesi günü, yani yılbaşı günü sabah derslerimizi yaptık ve çok geç saate kalmadan karşıya annemlere geçtik. Ohhh yemekler yapılmış, hazırlıklar tamam. Biz de son olarak Ufuk’la iki kocaman tiramisu yaparak menüye katkımızı sağladık.
Saat 19:00 gibi Deniz Abla’ya çıktık. Deniz Abla benim ikinci annem gibi, annemin en yakın arkadaşı, apartmanımızın terası, eğlencesi, iyi kalpli hayvanseveri. Apartman dostluğu denen şey nerede diye soran olursa İdealtepe Akdeniz apartmanındadır diyebilirsiniz. Kahveciler kod adıyla birbirini çok seven, tatlişkoların apartmanı.
Bu sene de bayağı kalabalığız. Yemekler yenildi, danslar edildi. Ben cam önü bilgisayar yanı, sigara içenlerden uzak Dj köşeme oturdum. Malum kalabalık, alkol, eğlence, sigara ile birleşiyor. Neyse ki benim hepsinden uzak harika bir köşem var. Orada kafama göre dilediğimce müzikler çaldım. Tüm hoplama, zıplama laflarını kulak ardı ederek dans ettim. Bir kadeh şarap içtim. Yılbaşı gecesine özel hazırlanan yemekleri yedim ve altın vuruş tiramisu ile gecenin yemek olayını sonlandırdım. Ne de olsa yılbaşı, ucundan biraz kaçırmayı hak ediyor…
Saat 02:00 gibi pilim bitti ve yatmaya annemlere indim. Ne güzel bir geceydi. Hep beraber, tüm sevdiklerimle güldük, eğlendik. Şimdi huzur içinde pijamalarımı giyip yatağıma kıvrılacağım ama son bir Instagram’a bakayım dedim, demez olaydım. Bir terörist Reina’yı taramış. Hemen Twitter’a baktım ve dayanamayarak televizyonu açtım. Bizim evimiz Reina’ya çok yakın. Televizyondaki karmaşayı, insanların korkusunu, yaşananların tam olarak anlaşılamayışını, ambulansları, polisleri evimin dibinde görmek tüylerimi diken diken etti. Zaten gündüz de Kuruçeşme’de acayip bir arama yapılıyordu. Yaklaşım bir, bir buçuk saat tv karşısında aynı şeyleri izledim durdum. Tüm moralim, yeni yıl umutlarım yıkıldı gitti… O arada annem de geldi ve hiç uyanmamacasına uyku gözlüklerimi takıp pazar 13:30’a kadar huzursuz ve garip bir rüyaya daldım.
Sabah ailecek klasik pazar kahvaltımızı yaptık ve bütün gün o koltuktan, bu koltuğa yuvarlanıp haber kanallarını izledik. Hem içim sıkılıyor, hem de izlemezsem garip bir rahatsızlık hissediyordum. Duyduklarımız korkunçtu. Artık hiçbir yer güvenli değildi… Her an, her yerde başımıza felaket şeyler gelebilir. İnanın annemlerden çıkıp evimize dönerken içim bir fena oldu. Sanki her an bomba patlayacak. Bize bir şey olacak gibi büyük bir huzursuzluk hissediyorum.
Yeni yıla çok güzel girdik ama yılın ilk saatlerindeki bu feci saldırı hepimizi mahvetti. Kendim için, sevdiklerim için ve karnımdaki bebeğim için endişelenmekten kendimi alamıyorum.
YORUMLAR