Bayram şekeri bebekler olmasın

Bir bayram daha geldi. Gülmek, eğlenmek, sevdiklerimizle beraber olmak, sarılmak, mutlu olmak, güzel vakit geçirmek istiyoruz ama keyfimiz ülke olarak hiç de yerinde değil. Hal böyle olunca buruk ve kısa süreli mutluluklar yaşıyoruz. Genelde bunalımdayız da arada bir iyi hisseden insanlar oluyoruz…


Her ne olursa olsun hayat akıyor arkadaş. Birileri ölüyor, birileri doğuyor. Ömür dediğin dalgalı bir deniz. Canının istediği gibi savuruyor bizi. Her ne kadar seçimler yaparak hayatımıza yön verdiğimiz dönemeçlerimiz varsa da yolun sonunda varacağımız nokta kaderimiz oluyor.


İşte o yol ayrımlarından biri de doğum şeklimiz. Annemiz ve babamızın verdiği o kararla doğum şeklimiz, kader bir terso yapmazsa belli oluyor.


Bayram şekeri olmaya zorlanan bebekler


Bayram üstü "Bu çocuk olmuştur" diyerek planlı sezaryenle doğurtulan bebek ile doğacağı tarihe, güne, saate kendi karar veren bebek arasında tıbbi olarak kabul gören büyük farklar vardır. Annemiz ve babamızın bu farkları algılayacak bilinçte, eğitimde, araştırmada, kararlılıkta olmaları ya da olmamaları bizim kaderimizdir. Dolayısıyla dünyadaki ilk tokatlardan biri belki de tıbbi hiçbir gereklilik ve aciliyet olmadığı halde planlı sezaryenle doğurtulmamızdır.


Planlı sezaryen, yani bir tarih ve saat belirleyip bebek doğmaya karar vermeden, evinde usul usul doğma vaktinin gelmesini beklerken aniden dünyaya çıkartılmasıdır. Tıbbi olarak bu bir gereklilik olabilir, bebeğin ve annenin hayatını kurtarabilir. O zaman kimsenin bir sözü olamaz ama maalesef son yıllarda dünyaya gelen pek çok bebek tıbbi bir gereklilik olmadığı halde planlı sezaryenle doğmak kaderindeler. Tahmini doğum tarihleri bayramlara, tatillere yakın olan bebeklerde planlı sezaryen doğumları çok daha yüksektir.


Birileri bayram tatili yapabilsin diye sezaryen oluyorsanız dünyaya getirdiğiniz bebeğinizin alerjik ve enfeksiyon hastalıklarına, solunum sıkıntılarına, ileriki yaşlarında gelişecek astıma yakalanma riskinin son derece yüksek olduğunun bilincinde olmalısınız. Bu da sizi oldukça kaderci yapar.


Doğumunun kendiliğinden başlamasına saygı göstersediniz, bekleyip normal doğursaydınız bebeğiniz ilk mikroplarını sizin vajinanızdan almış olacaktı. Doğum kanalınızdan geçerken o mikropları yutacak ve bu sayede bağırsaklarında “lactobacillus” adında özel bir flora oluşacaktı. Doğumdan sonra ten tene temasla ve ilk emzirme sırasında memenizden bebeğinize bu floranın gelişmesi için özel maddeler geçecekti. Bu flora bebeğinizin bağırsağında kolonize olacak ve bu sayede kötü floraların orada kolonize olması engellenecekti. Doğanın bu harika düzeni bebeğinizin bağışıklık sistemini güçlü kılacak, allerjik ve enfeksiyon hastalığından, aynı zamanda sindirim sorunlarından koruyacaktı.


Bağırsak florasının yani bahsettiğimiz bağırsaktaki iyi mikropların nerelerde etkili olduğu çok tartışılmakla birlikte kansere karşı bir rolleri olduğu bilinmekte. Vajinadan nasıl çıkacak diye düşündüğünüz yavrunuzun sağlığı, bu dünyadaki dirayeti için ona vereceğiniz en güzel başlangıç her şey yolundaysa, sezaryen olmanızı gerektiren tıbbi bir gereklilik yoksa normal doğumdur.


Sezaryen doğum ve çocukluk çağı hastalıkları arasında önemli ölçüde bir ilişki olduğunu astım, alerjik rinit, çölyak hastalığı ve tip 1 diyabetin sezaryenle doğmuş çocuklarda daha fazla görüldüğünü bilmeniz gerekir.


Şu dünyadaki her doğal sürecin kendine has ve tartışılmasız mükemmel bir işleyişi vardır. Bizse sadece bayrama denk geldiği için bebeklerimizi sezaryenle bizden ayırmalarına izin veriyoruz. Kimse bize planlı bir sezaryen sonrası bebeğimizde solunum sıkıntısı oluşabileceğinden ve yenidoğan solunumu hastalıklarının normal doğuma göre yedi kat artış gösterebileceğinden bahsetmiyor. Bu bayramın en güzel hediyesine, bayram şekerimize kavuşacağımız müjdeliyor. Kimse bizi keyfekeder olacağımız sezaryenin risklerine karşı uyarmıyor. Duyduğunuz tüm sesler “Ol da kurtul” derken doğum öncesi okumadan imzaladığınız “Sezaryen olmayı, sezaryenden doğabilecek tüm riskeri kabul ediyorum” kağıtları kaderimize razı olduğumuzun en büyük kanıtı olarak tarihe geçiyor.


Seçimlerimiz kaderimizi oluşturuyorsa, bebeğimiz için en iyisini istiyorsak…


Sadece korktuğunuz için, bayram geldi doktor tatile gidiyor diye, mahalle baskısı yüzünden, hamile olmaktan sıkıldığınız için, 40. hafta oldu ama bebek doğmuyor diye gidip planlı sezaryen olmayın. Bunu kendiniz ve bebeğinize yapmayın. İnanın hepsinin çaresi bulunur ama sadece siz ve diğer insanların canı öyle istiyor diye planlı sezaryenle doğmak zorunda kalan o bebeğin hayata başlangıçta elinden kaçan doğal ilerleyişin yerini hiçbir şey dolduramaz.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.