Doğum nasıl başlar: Sancılar geliyor!
Doğum beklerken hemen her zaman, gecenin bir yarısı çalan telefon sesiyle uyanırım. Telefonun diğer ucundaki ses çoğunlukla doğumunda ona destek olacağım annedir.
“Özge, sancılar yavaş yavaş düzenli gelmeye başladı. Henüz yarım saatte bir, yaklaşık otuz saniye gibi geliyor...”
Sesinden yanına gelmemi istediğini anlıyorum, doktoru sancılar beş dakikada bire inene kadar evde takılabileceğini söylemişti, acaba hala evde kalmak istiyor mu? Hemen soruyorum:
“İstersen hemen yanına gelebilirim!” Aldığım cevap aklımdan geçenleri doğruluyor. Yatağımdan kalktığım gibi hızlıca hazırlanıp, doula çantamı alarak yola düşüyorum. Anlaşılan o ki; doğum dalgaları sıklaşana kadar yani doktorun söylediği gibi yaklaşık beş dakikada bir ve yaklaşık otuz, altmış saniye uzunluğuna gelene kadar evde kalabiliriz. Tabii ki en önemlisi anne adayımızın hisleri. Belki hemen, iş oralara varmadan hastaneye gitmek isteyebilir…
***
Doğum başladığında ve hatta tüm hamilelik sürecince anne adayı masum bir çocuk gibidir. Dışarıya ne kadar güçlü görünmeye çalışsalar da, içeride bir yerlerde o ilk doğum sancılarıyla alevlenen heyecan dalgası sırasında, bu süreçte yanında herşeyin yolunda gittiğini, yaşadığı duygusal ve fiziksel dalgalanmanın normal olduğunu hissettirecek, söyleyecek ve panik yapmayacak birine ihtiyaç duyarlar.
Bazı eşler bu görevi çok güzel yerine getirirken, bazıları anne adaylarından daha fazla panik olarak ortamı daha da gerginleştirebilir. Aslında haklılar; baba olmanın ve eşinin doğum yapacağı fikrinin verdiği heyecan (ve başka etkilerde olabilir; mesela hastane korkusu) hiçbir duyguyla ölçüşemez. Burada devreye benim gibi doulalar girerek herkesi rahatabilir. Doğum eğer sancılar gelerek başladıysa, doktorun verdiği tavsiye doğrultusunda ister evlerinde ya da ister hastanede buluşuruz, destek oluruz. Bu süreçte anne adayına sancılarla baş etmek için çeşitli yöntemlerle destek olurken, baba adayının da istediği ölçüde doğum sürecine dahil olmasını sağlarız. Baba adayı, eşi doğum sancısı çekerken eli ayağı birbirine karışıp ne yapacağınız bilemez duruma gelebilir. İşte o zaman yaşasın doulalar! Hemen ufak bir hatırlatmayla sessizce yapması gerekeni hatırlatıp geri çekilmek ve eşlerin de bu sürece aktif bir şekilde destek olmalarını desteklemek bize düşer. Anne rahat, baba rahat ve doğumda etkin, doğum rahat, bebek rahat ve böylece geri kalan herkes rahat…
Doğum sancıları nasıl başlar?
Yukarıda da yazdığım gibi doğum süreci oksitosin hormonu sayesinde rahimin kasılmaya başlaması, bu kasılmaların aralıklarının yakınlaşması, süre olarak uzunluklarının artması ve rahim ağzının ortalama 10 cm’e kadar açılmasına kadar bir düzen içinde ve durmadan, aralıklarla devam eder. Gerçek doğum sancısı başladı mı bitmez. Yukarıya doğru çıkan bir ivmeyle bebeğin dünyaya doğuşunu sağlar.
Doğum sancısı nasıl hissedilir?
Genellikle regl ağrısı çeker gibi başladıktan sonra bel bölgesine doğru yoğunlaşan düzenli kasılmalar sırasında karnınızı taş gibi olmuş hissedebilirsiniz. Başlangıçtaki fiziksel hisler her kadın için aşağı yukarı aynıdır fakat; doğum süreci yoğunlaşmaya başladığında hamilelik ve önceki süreçlerinde doğum ve doğum sancısı ile ilgili zihninine ektiği tohumlar bir bir filizlenmeye başlar.
Doğurmak ile ilgili hislerin, düşüncelerin, doğru veya yanlış edindiğin bilgiler, doğuma hazırlık eğitimi almış ya da almamış olman, duyduğun pozitif ya da negatif doğum hikayeleri; bütün bunlar doğum sancısı ile ilgili hissettiklerini etkiler. Doğumda destek alıp almadığın, doğum anında yanında bulunan kişiler, eşinle olan ilişkin, doğacak bebeği isteyip istemediğin, annelikle ilgili düşüncelerin, doktorun ve sağlık personeliyle arandaki ilişki, bebeğin rahim içindeki pozisyonu da süreci etkiler elbette. Doğum süresince hissettiğin yoğunluğu tanımlaman “doğumda ölecek kadar çok acı çektim”den, "acı değildi başka birşeydi, rahmim ve ben uyum içinde çalışıyoruz, evet bir yoğunluk vardı ve bazen de gerçekten çok zordu ama ben başardım, doğum sancısı var ama dayanılmayacak birşey değil” lere kadar değişik varyasyonlar içerebilir. Söylediğim gibi, gebenin doğum öncesi ve doğum sırasındaki ruhsal durumu ve doğumda aldığı destek, doğum sancısını tarif etmesini değiştirir. O yüzden başkalarının negatif doğum hikayelerini dinleyerek doğurmaktan ya da doğum sancısından korkmayın. O kadının yaşadığı doğumun ne denli desteklendiğini ya da o anda içinde bulunduğu, o güne kadar biriktirdiği hikayeleri siz bilemezsiniz. Kulaklarınızı negatif doğum hikayelerine kapatın!
Ben doğum yapmadım ama destek olduğum pek çok doğumda annelerin yaşadığı yoğun fiziksel ve ruhsal zorluğu dışarıdan izleyen iki göz olarak deneyimlediğim kadarıyla; doğurmak fazlasıyla dönüştürücü ve mükemmel bir deneyim. Bir kadınken, içinizde bir insan yavrusu oluşturuyor ve onu mükemmel bir şekilde büyütüp tam zamanı gelince doğuruyorsunuz. Doğum sizin zihninizle müdahale edebileceğiniz bir olay değil. Dünya üzerindeki hiçbir mucize biraz sarsıntısız olmaz. Siz isterseniz doğum dalgası deyin, isterseniz doğum sancısı ya da rahim kasılması; yeter ki bu mucizevi süreçte negatif düşüncelerden uzak durun. Ağız doğum dalgası canım ne olacak, sancı değil dalga dalga derken, kalp ve zihin içten içe kavrulmasın. Doğum konusunda doğru bilgi içinizde filizlenen tüm yersiz korkuları ortadan kaldırır. Bu nedenle bazı korkuların üzerine toprak atıp görmezden gelmek yerine doğumdan önce onların karşına geçip yüzleşmek yerinde olacaktır.
Doğum düzenli rahim kasılmaları ile başlarsa ne yapmalı?
- Her şeyden önce kendinize, bedeninize ve bebeğinize güvenin. Siz doğurmaya gayet elverişli bir biçimde yaratılmışsınız.
- Başka bir pencereden bakarsak; doğum sancısıyla başa çıkabilme konusunda kendine fazlaca güvenen kadınlar da duvara toslayabilir.
- Sancılar başladıktan sonra evde ne kadar süre kalmanız gerektiğinin onayını doktorunuzdan alın. Genelde 5 dakikada bir, yaklaşık 30-60 sn. süren düzenli kasılmalar olduğunda hastaneye doğru yola çıkmanız gerektiğini söylerler. Söz konusu hastaneye ne zaman gidileceği ise; yol ve trafik durumu, evle hastane arasındaki mesafe ve anne adayının kendini nerede daha güvenli hissettiğini dikkate alın.
- Evde geçireceğiniz süre içerinde doktorunuzun onayı dahilinde bir ebeden destek alabilirsiniz. Bu şekilde daha fazla evde zaman geçirebilir ve hastanedeki açılma sürenizi kısaltabilirsiniz. Ebeniz bebeğin kalp atışlarını dinler ve zaman zaman size vajinal muayene yaparak açıklık bilgisini doktorunuzla paylaşır.
- 5 dakikada bir gelen ve uzunluğu yaklaşık 30-60 sn olan sancılarda rahim ağzının kaç cm açık olduğunu dışarıdan bakarak anlamak mümkün değildir. Dolayısıyla yanınızda bir doula varsa evde daha uzun süre beklemeyin. Doulalar size vajinal muayene yapmaz, bebeğin kalp atışlarını kontrol etmezler. Onlar sizi duygusal, fiziksel ve bilgi anlamında destekleyen ve sağlık çalışanı olmayan, “konusunda” eğitimli profesyonellerdir.
- Hissettiğiniz “ağrı, baskı, dalga, her neyse,” size rehberlik ettiğini unutmayın. Onu bir amacı var; sizin rahatlamak için girdiğiniz pozisyonlar bebeğin doğabilmek için doğru konuma gelmesini sağlar. Doğum sancısını ortadan kaldırdığınız zaman, bu pozitif geri beslenme mekanizmasını da ortadan kaldırmış olursunuz.
- Eğer doğum sancılar gelerek gece başladıysa panik yapmayın ve hala uyuyabileceğiniz kıvamda, “regl ağrısı derecesinde” hissediyorsanız uyumaya devam edin.
- Uyuyamadınız, heyecanlandınız o zaman kalkın ve ılık bir duş alın. Bu sizi sakinleştirecek ve yeniden uyumanızı sağlayacaktır.
- Akıllı telefonlardan “contraction timer” gibi adı olan bir uygulama indirebilir ve sancı aralıklarını, sancının uzunluğunu ve bir sonrakine kadar ne kadar zaman geçtiğini ölçebilirsiniz.
- Acele edip tüm ev halkını uyandırmayın. Önce bir bakın, sancılar ne kadar zamanda bir geliyorlar ve siz nasıl hissediyorsunuz...
- Doğum sürecinde yanınızda ne kadar az kişi olursa kadar iyi. Sancılar sırasında sizin konsantrasyonunuzu bozacak, size durmadan epidural almanızı ya da sezaryen olup kurtulmanızı salık verecek biri, doğum sancılarını daha da şiddetli hissetmenize katkıda bulunabilir.
- Memeliler gizlenerek doğururlar. Mahremiyeti sağlanmış bir ortam, loş ışık, sesi kısık yada kapalı telefonlar, kısık sesle konuşan hatta konuşmayan kişiler ağrıyla başetmenize yardım ederler.
- Sancılar yoğunlaşmaya başlayınca artık sabit kalmak pek işe yaramaz. hareket edin. Pilates topu üzerinde kalça daireleri ve yürüyüş iyi gelecektir.
- Yaşasın masaj! Bel bölgesine kapılan masaj size kendinizi harika hissetirecek.
- Aromaterapik kokular rahatlamanızı sağlar. Benim favorilerim “may chang” ve lavanta.
- Doğum sancısı çeken kadınlar tıpkı sporcular gibi su kaybeder. Açlık ve susuzluk doğum sancılarının görevini yapmasını engeller. Sıvı gıdalar yemek ve su içmek hakkında doğum öncesi doktorunuzla konuşun.
- Doğum sancısı kurtulacağınız, kaçacağınız birşey değildir. Onunla barışın. Ne kadar kaçmaya çalışırsanız, ne kadar teslim olmaz ve ona direnirseniz, negatif fiziksel ve duygusal hisler artacaktır.
- Ağrıyla baş etme yöntemlerini öğrendiğinizi ve gebelik boyunca çalıştığınızı düşünüyorum. İşte onları kullanmak için en iyi zaman!
- Unutmayın; ilaç dışı ağrıyla başetme yöntemleri yaşadığınız yoğunluğa her ne isim veriyorsanız “ağrı, sancı, yoğunluk, baskı, akım (bunu bir gebemden duydum) onu ortadan kaldırmayacaktır. O his hala orada duracak ve baş etmek için bir yöntem kullandığınızda, zihniniz artık o “ağrı, sancı, baskı vs.” odaklanmadığı için aynı şiddette hissetmeyeceksiniz ve bir sancı daha geçecek.
- Doğum sürecini; engelli atletizm koşusuna katılmışsınız gibi düşünün. Her sancı bir engel ve siz bir engel daha geçtiniz ve bebeğinize biraz daha yaklaştınız.
- Açılma sürecini üç kısımda incelersek. 0-4 cm gizli, 5-7 cm aktif ve 8-10 cm e geçiş aşaması deriz. Kadınlar doğumun en yoğun aşamasının geçiş yani 8-10 cm arası olduğunu söylerler. Ve genelde en çok destek bu dönemde gerekli olur. Çoğu kadın sezaryen istediğinden bahseder ama kısa süre sonra bebeğini normal doğumla kucağına alır. Vazgeçmeyin, asla yalnız değilsiniz.
- Doğum havuzları ve ılık suyla doldurulmuş küvetler (içine girince göbeğiniz suyun içinde kalmalı) doğum sancısını neredeyse epidural analjezi gibi ortadan kaldırabilir.
- Denediğiniz hiçbir yöntem yaşadığınız doğum yoğunluğuyla başa çıkmanıza yetmiyorsa, epidural analjezi alabilirsiniz. Normal doğum yapmak illa ağrı kesici kullanmadan doğurmak demek değildir; fakat günümüzde peynir ekmek gibi kullanılan bu yöntemin negatif etkileri de vardır. Hamilelik sürecinde bu konu hakkında doktorunuzdan bilgi alın.
- Aslında sancılarla baş eden ama sadece etrafının korkutması yüzünden (bu ne ki; sancılar daha da şiddetlenecek, sen bilirsin sonra istesen de takamayız, ne o organik doğum mu yapacaksın, git tarlada doğur vs.) epidural almaya karar veren anne adayları da yok değil. Kulaklarınızı tıkayın ve kendinize güvenin. Ben doğumhaneye giderken “bunun daha doğumu var, takalım epiduralini” diyen bir doktorla bile tanışmıştım…
- Nefes, imgeleme teknikleri ve rahatlatıcı bir müzik dinlemek sizi hissettirir.
- Sizi rahatlatacak şeyler yapın. Gündüzse hafif bir yürüyüş yapmak, toprağa basmak ve toprak anayı ayaklarının altında hissetmek ve bir meditasyon iyi gelebilir.
- Eş desteği en güzel epiduralden iyidir. Öpücükler, sarılmalar ve fısıldanan güzel sözler doğum sancısına birebirdir.
- Yaşasın doulalar! Yapılan araştırmalar doğumda kesintisiz destek alan annelerin ağrı kesici ihtiyaçlarının oldukça azaldığını gösteriyor.
- Bel bölgesine sıcak su torbası koyabilirsiniz.
- Hareketli olun! Yürüyün, çömelin, dans edin, topa sarılın, dört ayak pozisyonunda durun; yeter ki içinizden o anda ne yapmak geliyorsa onu yapın.
- Ses çıkarmaktan utanmayın. Yine yapılan araştırmalar göstermiş ki; doğum sürecinde istediği gibi ses çıkaran annelerin doğumdan memnuniyet oranları, ses çıkarmaktan utanan, çekinen ve ses çıkartma duygusunu bastıran annelere nazaran çok daha fazlaymış. Ses çıkartmak (çığlık atarak panik halinde bağırmaktan bahsetmiyorum) yabancılar “mooing” diyorlar, biraz inlemek gibi düşünün aslında ağrıyla başa çıkmak için bir yöntemdir. Utanmayın, size engel olmaya çalışanlar utansın!
- Siz bir robot değilsiniz; hayat verensiniz. Tıpkı baharda yeşeren ağaçlar, nazikçe açan bir çiçek, denize akan bir nehir ya da ormanın derinliklerinde doğuran bir aslan kadar doğaya aitsiniz. Bunu hissedin ve doğurmanın aslında tamamen doğamıza ait birşey olduğunu hatırlayın.
YORUMLAR