Aşkım doğuma girecek misin?

Normal doğum pek çok kadının yaşamayı hayal ettiği bir süreç ve ne yazık ki bazen doğumlarda anne adayları, yaşadıkları bazı durumlar yüzünden travmatize olabiliyor. Kadının doğumla ilgili kafasındaki korkular, doğum ağrısı ile ilgili negatif düşünceleri, doğuma hazırlık eğitimi almaması, doğum sürecinde karşılaşabileceği fiziksel ve sözlü kötü davranışlar, annenin doğumun sürecinin kontrol edememe ya da teslim olamama hissi ve desteksizlik, ilgisizlik ve yalnızlık; yaşanılan travmayı arttıran en önemli etmenlerden bazılarıdır.


Yapılan çalışmalarda kadınların yarıdan fazlasının doğumlarını travmatik bir deneyim olarak kabul ettikleri görülmüştür. (Garthus et al., 2013; Modarres et al. 2012). Travmatik doğum deneyimi sonucunda gelişen Post-travmatik Stres Sendromu oranının ise toplumlar arası farklılık göstermekle birlikte %3.1- %15.7 arasında olduğu belirtilmiştir. (Grekin & O’Hara, 2014)


Benim deneyimlediğim ve gözlemlediğim şu; normal doğum anne doğurmayı gerçekten istediği ve desteklenildiği, tıbbi anlamda her şeyin yolunda gittiği, ailenin doğum öncesi yeterince bilgilendiği ve doğuma hazırlandığı takdirde, yüksek oranda pozitif hatırlanacak bir tecrübe olarak anılar arasında yerini alıyor. Fakat ülkemiz şartları ele alındığında doğum sürecinde yalnız, desteksiz ve eğitimsiz bırakılan gebelerin hali ortada… Bu gruba giren ve doğuma isteksizce, eşlerinin baskısı ile eşlik eden babaların durumu daha da vahim…



Günümüzde moda olan baba adaylarının doğuma girmeleri meselesi doğum sürecinde kaygı, korku ve travmaları onların da yaşayabileceği anlamına geliyor. Eşiyle birlikte doğuma hazırlanmış, bilgilenmiş, sürecin nasıl olduğunu, neler yaparak ya da yapmayarak eşine yardım edebileceğini az çok öğrenen, doktorlarıyla iletişim içinde olan ve en önemlisi gerçekten doğuma girmek ve eşine doğumda destek olmak isteyen baba adayları doğum deneyimini hasarsız atlatırken, tam tersi gruba giren babalar için doğum yüksek oranda travmatik bir süreç olarak hafızalara kazınıyor.


Anne bir şekilde hormonlar, içgüdüler, epidural, destek derken bebeğinin doğumunu gerçekleştiriyor fakat gözleri tüm süreç boyunca far görmüş kedi gibi açılan babalar yaşadıkları bu anları çaresizlik, korku, güçsüz hissetme, elinden hiçbir şeyin gelmemesi, endişe, panik, ne olduğunu ve ne olacağını bilememe, aşırı telaş, kalp çarpıntıları yaşayarak geçirebiliyorlar. Anne adaylarının ısrarı ile doğuma mecburen katılan babalar genelde destek olmak yerine köstek olmaya, farkında olmadan negatif duygularını doğuma yansıtmaya başlıyorlar. Daha da kötüsü doğumu ruhsal bir travma olarak algıladıkları için post-travmatik stres sendromu yaşama olasılıkları da artıyor ve bunun farkına bile varmıyorlar.


Ruhsal travma; kişiyi aşırı korkutan, dehşet içinde bırakan, çaresizlik yaratan, çoğu kez olağandışı ve beklenmedik olayların yol açtığı etkilere maruz bırakır. İnsan hayatında sıkıntı ve üzüntü yaratan pek çok olay olur, ancak elbette ki bunların tümü ruhsal travma yaratmaz.


Yaşanılan olay; korku, dehşet veya çaresizlik hissi yaratmışsa ve yaşanılan olayda kişinin kendisinin veya yakınının ölüm veya yaralanma tehlikesi varsa bu ruhsal travma olarak adlandırılır.


Bunların hepsini, birazını ya da çoğunu doğum hakkında yeterli ve kaliteli bilgi sahibi olmayan, doğuma zaten katılmak istemeyen, doğumhanede olmayı kesinlikle düşünmeyen, doğuma eşinin zoruyla girmek zorunda kalan, zaten doğumun korkutucu, acı verici ve tamamen riski olduğunu düşünen, hastane, doktor vs. fobisi olan bir baba adayının doğuma katıldığında hissetmesi gayet olasıdır. Doğum ya da bir bebek sahibi olmak yaşattığı tüm heyecana ve mutluluğa rağmen bu durumdaki baba adaylarında post-travmatik stres sendromu yaratabilmektedir. Tabi yaşamdaki her deneyim, her insana, her zaman travma yaşatmaz. Örneğin; annemle bir asansörde kalsak, bana birşey olmazken annem için inanılmaz travmatik bir olay yaşanmıştır… Veya doğumda anne adaylarının çıkarttıkları sesler bana kötü gelmezken, çoğu insan bu sesleri acıdan çıkarılan tüyler ürperten sesler olarak algılanır ve o ortamdan acilen uzaklaşmak isterler. Halbuki durum hiçte öyle değildir. Bunu doğuma hazırlık eğitimi almış her baba bilir ve o seslerden travmatize olmaz.


Gelelim fark etmeden aslında çoğumuzun hayatında zaman zaman yaşadığı post-travmatik stres sendromuna. Bu havalı ismi olan ruhsal karmaşa hem anne, hem de baba adaylarında doğumdan sonra görülebilir.


Bu durumu anne için tetikleyen faktörler;


daha önceki travmatik hamilelik süreci ya da doğumlar,

hasta ya da sorunlu çocuk dünyaya getirmiş olmak,

kronik depresyon,

ağrıya ya da acıya aşırı duyarlılık,

çocukluk döneminde cinsel tacize ya da istismara maruz kalmış olmak,

uzun sürmüş, ağır geçmiş ya da acılı hamilelik / doğum deneyimleri,

acil sezaryen doğumlar,

güçsüzlük duygusu,

nevrotik kişilik yapısı,

daha önceki doğumlardaki sağlık personelinden memnun olmamış olmak,

sağlık personelinin kendisine yeterince bilgi vermediğini ya da yanlış bilgi verdiğini düşünmek,

hamilelik öncesi, süreci ya da sonrasında kimseden sosyal destek alamamış olmak,

bebeğe veya kendine zarar vereceği kaygısı,

doğum öncesinde ya da doğum anında bebeğin öleceği korkusu,

erken doğum korkusu,

doğum sırasında kontrolünü kaybedeceği korkusu,

nasıl bir doğum olacağına kendisinin karar veremeyeceği kaygısı,

doğum sırasında fiziksel olarak rahat hareket edememe kaygısıdır…


Doğuma hazırlanmamış ve doğuma girmek istemeyen babalar içinse doğum süreci zaten olağandışı, aşırı telaşa kapılabilecekleri, ne yaşayacaklarını daha önceden kestiremedikleri ve denetim güçlerinin olmadığı bir durum. Kendilerini çaresiz, güçsüz, korkmuş, panik hissedebilir, eşine ve bebeğine bir zarar gelebileceği duygusuyla adrenalin oranı yüksek bir süreç yaşayabilirler.


***


Doğumdan sonra post-travmatik stres sendromu yaşıyorsanız; çoğunlukla şu belirtilerle karşılaşabilirsiniz: Durmadan doğumun kötü anıları aklınıza gelir, hissettiğiniz korku ve panik tekrarlayabilir. Bu anılarla ilgili kabuslar görürsünüz. Hamilelik ve doğumu hatırlatan her şey size yoğun sıkıntı verir. Doğum ile ilgili konuşmaktan kaçınırsınız. Doğumu hatırlattığı için hastaneye dahi gitmek istemezsiniz. Zevk aldığınız insanlarla görüşmek, zevk aldığınız aktiviteleri yapmak istemez, uyku ve konsantrasyon sorunları, öfke patlamaları, abartılı irkilme tepkileri verirsiniz.


Travmatik olayların en çok yarattığı sorun, post-travmatik stres sendromudur. Babalar yukarıda yazdığım belirtileri gösterseler dahi bu konuda konuşmak istemez ve yaşadıkları tüm duyguların üzerini toprakla kapatmaya çalışırlar. Anneler ise doğum sonrası doktorlarıyla doğumları ve duyguları hakkında konuşmaya çok hevesli olsalar da uzun uzun paylaşmaya pek fırsat bulamazlar.


Sonuç olarak kadınlara doğum öncesi doğumun getirebileceği tüm riskler, müdahale biçimleri ve bu müdahalelerin yarabileceği riskler ve kazanımlar hakkında kaliteli bilgi verilmesinin doğum sonrası post-travmatik stres sendromu gelişimine engel olacağı söyleyebiliriz. Bununla birlikte, doğumun hemen ardından yeni anne olmuş olan kadınlarda travma belirtileri gösterip göstermedikleri yönünde tarama yapılması, profesyonel yardım sağlanması da yararlı olacaktır. Aynı şekilde babalar da unutulmamalı ve doğum hakkında bilgilenmeli, gerçekten doğuma girmek istemiyorlarsa girmemeli ve doğum sonrası ruhsal olarak sıkıntı yaşıyorlarsa da profesyonel yardım almalılardır.


Kaynaklar;

  • Kadınlığın "Kırılma Noktaları" - Uzm. Psk. Tarık Solmuş

  • Türkiye Psikiyatri Derneği web sayfasından “TRAVMA SONRASI STRES” yazısı

  • Travmatik doğum ve hemşirelik yaklaşımları KASHED 2014 1(1):29-40 Gözde GÖKÇE İSBİR*, Figen İNCİ**

  • “PTSD at the Birth Is Common in Fathers” – Mark Williams





Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.