Hamur yemeden doymuyorum arkadaş!

“Hele konu kıymalı çıtır börekse, ufff!!” diyenlerdenseniz bu haftaki köşe yazım sanki size özel yazılmış gibi olacak.. Ha, ben kendimi çok zor terbiye ettim, bunu kabul etmem lazım ama ne zaman ki o etrafımda beni kontrol eden diğer akıllı yanım olmasa sanki börek reyonlarına, simit tezgahlarına, mantı tepsilerine hatta nohut pilav tabaklarına saldıracakmışım gibi oluyor, kendimden korkuyorum...


Her ne kadar yüreği yumuşacık olsa da, hem eskilerin raconu öyle gerektirdiğinden hem ataerkil genlerinden hem de kendisine hizmet edilmesini sevdiğinden mizacı kısmen sert olan dedem mesela... Çok büyük zorluklar çekmiş. Büyük şehirden aldığı çeşit çeşit malları getirip Antalya’nın bugünlerin revaçta beldesi, o zamanın sadece birkaç evinin olduğu Kaş’taki dükkanında satmak için at sırtında gece gündüz yol almış. Tırnaklarıyla kazımış, taştan çıkarmış kazancını ve çizmiş yolunu. Her ne kadar oralardaki bir iki aileden birinin oğluysa da o zamanlar çalışmazsan ne birşey elde edebilirmişsin ne de istediğin kızı sana verirlermiş.


Ee, bu kadar zorluk çekince de bazı konularda dediğim dedik olması hatta naz yapması kabul edilebilir geliyor bugün bana. Mesela dedem, bazı zeytinyağlı yemeklerin dışında etsiz yemek yemezdi. Veya tereyağı ile yapılmamış yemekleri ağzına koymazdı. Öyle “light yer misin?” ya da “dikkat et yediğine” falan derseniz sanırım sizi kovalardı!


İşte dedem, Kaş’ın sevilen simalarından Ömer Öztürk, böyle seçici bir adamdı. Fakat yemekte ne yerse yesin yine de yanında ya da sonunda mutlaka en az bir dilim ekmek yemezse doymazdı.. Ya da öyle düşünürdü.


Bu durum yemekte hamur işi varsa -ama cidden güzel bir hamur işi- tabii değişirdi. Mesela güzel bir kıymalı börek veya tatlı niyetine tahinli katmer. Ha, ne yalan söyleyeyim annem de anneannem de böreği çok lezzetli yaparlardı. Birçok yerde tatmışlığım, gezip görmüşlüğüm olduğu düşünülürse yine de annemin böreğini kimseninkine değişmeyeceğim… Değişmem… Değişmezdim… Eğer geçenlerde kendi yaptığım böreği yemeseydim!


Annemi arayıp boynuz kulağı geçti diyecektim ki, kendisinin hem üzülmesini hem de oğlu tüm tepsiyi yiyip sağlığına dikkat etmedi demesini istemedim… Sonuçta tarifini ve yapılışını ondan öğrenmiştim ama nedense benimkisi daha bir güzel olmuştu.


Dedemden bağımsız olarak bizim ailenin akşamüstü demlenen çay ritüeli ve o çaylara eşlik eden hamur işleri meşhurdur. Hiçbir şey bulunmasa yanına bisküvi çıkar çayın,ki bu nadiren yaşanan bir durum olur.Daha çok, ileride sizinle de tarifini paylaşacağım ananemin yoğurtlu ev kurabiyesi ya da bu yazımda anlatacağım börek eşlik eder bizde çaya. Benim favorim o çıtır çıtır börektir...


Günün her saati yiyebilirim böreği; sabah uyandığımda fırından sıcak sıcak, öğlen yemek niyetine yanında süzme yoğurtla mesela, akşamüstü çayla götürür ya da uyumadan önce aç yatmamak için geceleri tepside kalanı yürütebilirim, yürütürüm hatta!


Bu güzel anılar şöyle bir kenarda beklerken bence şu mükemmel ama bir o kadar da kolay ve çıtır böreğin tarifini vereyim size. Buradaki dikkat etmeniz gereken nokta vereceğim tüyolar.


Kıymalı Çıtır Börek

Malzemeler:


  • 3 yufka
  • 300 gram kıyma
  • 1 büyük baş soğan
  • 2 yemek kaşığı tereyağı

  • 1 su bardağı su
  • 1/2 çay bardağı zeytinyağı
  • Ara katlara serpmek için bildiğimiz un


Yapılışı:


1 yemek kaşığı tereyağında küp küp doğranmış soğanları soteleyerek iyice yumuşatalım. Tüyo 1: ne kadar bol soğan o kadar lezzet demek. Ardından kıymayı ekleyelim ve onu da kavuralım. İçerisine tuz ve karabiber de ekleyip iyice kavrulunca karışımı kenara alalım.


Geri kalanını erittiğimiz tereyağını ocaktan alıp hafif ılıttıktan sonra içerisine 1 su bardağı suyu ve zeytinyağını ekleyelim ve iyice karıştıralım. Bu karışım da ikinci tüyomuz. Bunu da kenara ayıralım.


Ardından her bir yufkaya da uygulayacağımız şu işlemi yapıyoruz; tam açarak tezgaha yaydığımız yufkanın içerisine hazırladığımız sıvı karışımı her tarafı ıslanacak şekilde bir kaşık yardımıyla yayalım. Ardından üzerine sanki tezgahı unlarmış gibi un serpelim. Unlanmış kısım içeride kalacak şekilde yufkamızı ikiye katlayalım, bu 3.tüyomuz. Şimdi yarım ay şeklini alan katladığımız yufkanın üst kısmına da yine sıvı karışımımızdan döküp, yayıp yine üzerine un serpelim. Yarım ayın düz kenarı boyunca kavurduğumuz kıymanın üçte birini koyup dürüm yapar gibi yuvarlayarak tepsiye alalım.


Diğer iki yufkaya da aynı işlemi yapıp tepsiye dizdikten sonra elimizde kalan sıvı karışım varsa en son böreğin üzerine gezdirelim. Ardından böreğimizin üzeri nar gibi kızarsın diye bir yumurtanın sarısını çırpıp üzerine sürelim. Ve çörek otunu serpelim.


Böreğimizi önceden 160C’ye ısıttığımız fırında yaklaşık 45 dakika pişirelim. Fırınlar standart olmadığından siz yaparken pişmiş olduğunu iki şeye bakarak anlayacaksınız; 1- altının pişip pişmediğinden 2-üzerinin kızarıp kızarmadığından. Bunların ikisi de olduysa süreye bakmaksızın böreği fırından alıp, yaklaşık 10-15 dk dinlendirdikten sonra oda sıcaklığına gelince servis edebilirsiniz.


Keserken gelen çıtırtıları ve doyamayacağınız tadını aldıkça da beni anarsınız!


Annecim, telefonda söyleyemedim ama bunu okuyacağını biliyorum. Boynuz kulağı geçti artık, en azından bu seferlik :) Seni çok öpüyorum…


Haftaya buluşmak için şimdilik hoşçakalın…



Bu adreslerden de beni takip edebilirsiniz:

Instagram: @evdekilerletarifler

Youtube: Evdekilerle Tarifler

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Seninle gurur duyuyorum artık kabulleniyorum gerçekten boynuz kulağı geçti
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.