Babam ve oğlum… (Nora versiyonu)
Ofiste beraber çalıştığım bir arkadaşım var; Bahar…
Şu anda 30 yaşında, 7 sene önce annesini kanserden kaybetmiş. Ben de aynı sebepten annemi kaybettikten sonra geçirdiğim dönemde bana çok yardımcı olmuştu. Benden 10 yaş küçük olmasına rağmen beni çok iyi anlamış ve destek olmuştu. Hala da öyle…
O da babasıyla kaldı benim gibi…
Gerçi ben ayrı evlerde yaşıyorum ama sonuçta "babalar ve kızları" şeklinde günlük iletişimimiz başladı.
Ben her gün babamla telefonla konuşmazdım, artık bir gün aramazsam akşamüstü sitem telefonları ediyor.
Ofiste şu dikkat çekebilir; Benim ve Bahar’ın başta sakin başlayan, “Tamam babacım, tabi babacım”lı konuşmaları birkaç dakika sonra gittikçe yükselen volümlerle ve “Anladım baba yaaa! Tamam, işte! Ben de onu diyorum. Off yaaa!”lara dönüyor.
Biz birbirimizi çok iyi anlıyoruz. Bir nevi ana-kız ilişkisine dönüyor yıllardan sonra babayla baş başa kalmak…
Bahar evden babasının yaptığı yemekleri getiriyor. Ben haftasına babama gidip pişen yemeklerin yarısına el koyuyorum.
Babam keyifli biridir. Herkese ve herkese biraz fazla karışır ama sempatik ve kibar olduğundan insanlar onu idare eder. (Bence!)
Her şeye rağmen güçlü ve hayat doludur.
Gezmeyi, iyi yiyip içmeyi de pek sever. Ama baskın bir karakterdir.
İddialıdır ve o iddialarında diretir.
Çok kavga eder miyiz? Eh fena değiliz. Kavga değil de tartışma diyelim.
Birbirimizi deli ettiğimiz zamanlar oluyor bol bol. Hele bu aralar…
Derin bir nefes alıp çözüme odaklı ve anlayışlı olmaya çalışıyorum.
Derin nefes Nora…
Biraz da su iç Nora…
Ve bir telefon, arkadaşımdan: “Nora, Sinan’ı saat 10 gibi sokakta dolaşırken gördüm.”
Ve bir haber daha…
Sinan sokakta! Çarşamba günü, okul saati!
Ve zamanı gelince Sinan’ı aradım. Okulda olması gereken saat 10’da sokakta ne yaptığını sordum. Okulu kırdığını söyledi.
“Anne bir şey diyemezsin, sen de kırardın” diye başlayan cümlesi aldığı keyfi özetlemek için “Anlatılmaz, yaşanır”a kadar geldi.
Kızmadım…
Ama uyardım.
Ben senede 1-2 kez okulu kırardım ve derslerim iyiydi. Bu dönemki hakkını kullandığını, ikinci dönem bir günü daha olacağını söyledim.
Ayrıca haberlerin geldiğini, o yüzden de benden saklamaması gerektiğini ekledim. Keza öyle…
Zaten daha dersler yoğun olmadığı için şimdi kırmış, sonra dersleri dinleyecekmiş!
İşin komiği biz de 30 sene evvel okul kırdığımızda Saray’a kahvaltıya giderdik; onlar da öyle yapmış. Bazı şeyler değişmiyor…
Babam ve oğlum, ikisi de çocuk gibi; ikisi de adam gibi…
Bazen babama “Sinan’ı idare et” diyorum; bazen Sinan’a “Dedeni idare et” diyorum.
Beni idare edecek birini de aramıyorum…
YORUMLAR