Biz ölümlüler...

Şu hayatta özendiğim çok şey var, normal olarak. Özendiğim şeyler dönem dönem değişse de bazıları hep sabit kalıyor. Mesela muasır medeniyet seviyesinde yaşamak nasıl olurdu çok merak ediyorum. Kafası rahat, kendini güvende hisseden bir toplumda yaşamayı çok isterdim. Bizim gibi derdi ve kavgası bitmeyen ülkeleri sadece gazetelerde veya tv'lerde görüp, çok uzaklarda bir yıldıza bakıyormuşum gibi kendimi o karmaşalara uzak hissetmek isterdim. Kafası rahat bir toplum olmak nasıl bir şey hiç bilmiyorum ve gerçekten her zaman buna çok özeniyorum.


Hep özendiğim ve kendimi çok uzak hissettiğim şeylerden birisi de ölümü sessizce karşılamak. Türkiye'de yaşayan ortalama bir insan ölüm karşısında verilen ilk tepkinin feryat edip bayılma olduğunu çok iyi bilir. Bu kesimden kesime kendini parçalamalar, bitmeyen çığlıklar ve asla kabul edememe gibi değişiklikler gösterir. 120 yaşında ölen de 20 yaşında ölen de aynı şok ile karşılanıyor neredeyse, ölümü kabul edememe şokuyla...


Doğduğumuz andan itibaren öleceğimizi biliyoruz. Her aldığımız nefeste bunu hatırlamıyor olmamız ise bize verilmiş bir lütuf... Sadece hastalanıp da tatlı canımıza bir şey olacak derdine düştüğümüzde karamsar düşüncelere dalıyoruz. Ya da çevremizden birisi ciddi bir hastalık geçirince veya tabii ki ölünce. Geçtiğimiz günlerde izlediğim bir programda dünyadaki ölüm merasimleri vardı ve çeşit çeşit ülkelerin cenazelerini gösteriyordu. Orada da bariz olarak gördüm ki en çok çırpınanlardan birisi de bizleriz. Hani filmlerde de gördüğümüz gibi, cenazelerde pek bağırıp çağıran olmuyor hatta çoğu ülkede kutlama gibi merasimler yapılıyor. Çocuklara asla yalan söylenmiyor ve ölüm neyse öyle anlatılıyor. Genel olarak herkes "bir melek" oluyor, orası ayrı. Kör ölür badem gözlü olur dedikleri tüm dünya için geçerli yani.


Özendiğim şeylerden birisi de bu işte, ben ölüme korkunç bir son, bir yakarış, feryat olarak değil doğal bir süreç gibi bakarak büyümek isterdim. Tabii ki son derece trajik ölümler de bunun bir parçası ama ne şekilde olursa olsun, ölüm korkusunu , sevdiklerini kaybetmenin düşüncesinin bile travmatik etkiler göstermesini istemezdim. Çok sevdiği birisi ölünce kolu kopmuş, kendi hayatı da sona ermiş insanlar gördükçe hep bunları hatırlıyorum. Ben ölüme karşı soğukkanlı büyütülmek isterdim. Cehennem azaplarını, günahları, melekleri, şeytanları hiç duymamak isterdim. Öbür dünya var mı yok mu, ölünce nereye gidiyoruz gibi soruların kafamda hiç dolaşmamasını isterdim. Tüm bunlar insanı insanlıktan uzaklaştıran şeyler gibi gözükebilir ama bir düşünün, çok büyük bir rahatlık olmaz mıydı... İnsan ölümü bile soğukkanlılıkla karşıladıktan sonra, neyi başaramaz ki? Gerçi bizim için bunlar çok zor çünkü bizler daha yaşamayı başarmaya çalışıyoruz, özenecek o kadar çok şeyimiz var ki, soğukkanlı olmaya sıra asla gelmiyor.



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.