Seyrü-sefer, aksi-seda ve biz...

Hangisi daha utanmaz?

Ekranda gördüğümüz iki kadını öldürmüş olan şu adam mı, yoksa onu yayına çıkarıp “Beyefendi” diyen şu kadın mı?

Hangisi daha acımasız?

Katil mi, yoksa reyting derdindeki mi?

Hangisi daha vicdansız?

“Hak etmişlerdi ama yine de kader kurbanıyım” diyen kafa mı, öldürülen kadının “Ne işi var o adamın ekranda” diyen oğlunu, “Neden çıkarmayayım” diye paylayan sarışın bomba mı?

Hangisi daha pespaye?

“Yeniden evlenmek istiyorum” diyen seyrü-sefer mi, yoksa “Kadınlar evlenecekleri adamı iyi araştırsınlar demek için bunu yaptım” diyen aksi-seda mı?

Ya hangisi daha tiksindirici?

İki cinayet işlemiş adamın aramızda gezinmesine izin veren adalet sistemimiz mi, yoksa o adam gelişigüzel konuşurken yayılarak onu dinleyen stüdyo izleyicisi mi?

Peki ya hangisi daha lanetlenesi?

Kadına şiddet mi, kadına şiddeti meşrulaştırmak mı?

Belli ki...

Yeni Türkiye’yi giderek ahlaksızlaşan bir toplum oluşturacak.

Kabalaşıyoruz, iyilikten ve iyi niyetten uzaklaşıyoruz, duyarsızlaşıyoruz, çirkinliğe alıştırılıyoruz.

Kadını baskılayan sözler... (bakınız: “Kadınlar herkesin içinde kahkaha atmayacak!” -Bülent Arınç ve bakınız: “Kısmetiniz çıkınca evlenin, seçici olmayın! -R.Tayyip Erdoğan)

Kadını baskılayan uygulamalar... (bakınız: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın boşanmayı geciktiren/zorlaştıran danışmanlık hizmeti)

Kadını baskılayan güvenlik gücü... (bakınız: son örnek olarak, korunma isteyen ama polisin korumadığı, neticede kocası tarafından 43 yerinden tornavidayla deşilen Hasret Kara)

Emek sömürüsü, düşük ücret, mobbing vs...

Belli ki yetmeyecek!

Şu sorunun yanıtı ise hep havada asılı kalacak:

Hangisi bu olup bitenin suçlusu?

(Ezen) erkek mi, (ezilen) kadın mı?