Şişman adam

O gün gördüm onu.

Geçende, hani Erdoğan Bayraktar’ın ağız dolusu istifa ettiği o gün.

Metrodayım, dikkatim düşüncemde, zamana yetişme faslındayım, saatle nasıl kovalamaca oynadığımı hesaplıyorum. Neden sonra gözlerim düşüncelerimi bastırınca gördüm onu.

Karşımdaki koltuktaydı. Kırçıllı bir palto giymişti. Başında da bir bere... Rengini unuttum şimdi ama ortada kalan yüzünün bembeyazlığını anımsadığıma göre açık renk olmamalı.


İstemsizce gözlerim üzerinde gezinmeye başladı.

Biraz kaykılarak oturmuş gibiydi, gerçi bunu isteyerek yapmadığı besbelliydi. Çünkü vücudu dik oturmasını engelliyor, hatta onu buna mecbur bırakıyordu. Çünkü göğüslerinden başlayan ağır bedeni ayak bileklerine devam ediyordu. Boyunun kısalığı şanssızlığıydı.


Hayır, kollarını önünde kavuşturmamıştı. Bunun mümkün olabileceğinden bile emin değilim. Şaşırtıcı derecede küçük ellerinin parmaklarını karnının üstünde birbirine geçirmekle yetinmişti. Belki de ancak bu duruş, dağılıp savrulmasına maniydi...

Sanırım iki bacağını açarak oturmaktan başka çaresi yoktu, çünkü değil üst üste gelmek o ikisinin bitişik nizam olma hayalini kurmayı bile çoktan bıraktığı aşikardı.


Abartmıyorum; hakikaten büyük bir yükün altına girmişti, daha da inanılmazı onu taşımaya niyetliydi.


Boğazına kadar kapalı geniş ve uzun paltosunun altından öyle bir isyan sesi yükseliyordu ki... Kalbi, midesi, bağırsakları kısacası bütün organlarının bu ağırlıktan bıktığı ortadaydı. O sesi duymamak için herhalde sağır olmak gerekirdi.


Büyük bir üzüntüyle kafamın içinde aynı iki kelime dönüp durdu:

Neden böyle?


Ben soruma yanıt ararken birden onun bana dik dik baktığını gördüm. O anda çözemedim bu dikliği, sonra da unuttum gitti.


Dört gün önce birden şimşekler çaktı; hani yılın ilk günü Hatay’da şu tır meselesi vuku bulunca ertesinde içişleri bakanı “Herkes işini bilecek” dedi ya, o gün işte. Şişman adam gözleriyle “Hadi canım hadi, herkes kendi işine baksın!” diye azarlamıştı beni yahu.

Şimdi düşünüyorum da...

Fazlasıyla kilolu.

Dik oturamıyor.

Bacaklarını kapatamıyor.

Kendine yukarıdan baksa sadece ayak bileklerini görüyor.

Aynalara küs.

İçindeki isyanı duymuyor.

Yedikçe doymuyor.

Yükünü taşıyamıyor.

Bunlar yetmezmiş gibi baĞzı gözler de üstüne üstüne dikiliyor.

E ne yapsın, azar en kolayı...


Yanıtından emin olamadığı ise şu:

Acaba bir gün incelir mi?

Yoksa böyle şişman olarak mı bitirir hayatını?



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.