Senin özgürlük dediğin...
Özgürlük doğanın en büyük armağanıdır.*
Doğal olandır. İlkeldir. İçtendir. Vardır, ortadadır.
Kılıfsızdır. Kılıksızdır.
“Verdim, gitti!” denemez.
Kimse veremez, kimse alamaz.
“Bana var, sana yok!” denemez.
Kimsenin tekeline giremez.
El atılamaz.
Cinsiyet kabul etmez.
İnançla örtülemez.
Soyulamaz. Giydirilemez.
Kültüre göre düzenlenemez.
Lisan kabul etmez.
Kimliksizdir, yaşsızdır, tarzsızdır, kuralsızdır.
Ayrıca mülksüzdür.
Teraziye konulamaz.
Ölçülemez. Paha biçilemez. Pazarlık edilemez.
Üstelik şerhsizdir.
Şart koşulamaz.
Üstü çizilemez, karalanamaz. Buruşturulup atılamaz.
Kesilemez. Eğdirilemez. Yontulamaz. Eşelenemez.
Bir döneme ait değildir.
Keyfe keder biçimlendirilemez, şekillendirilemez.
Önceliği yoktur, sonrasızdır.
Özgürlük özgürdür, kimse ona efendilik edemez!
Çoğunlukmuş, azınlıkmış fark gözetmez.
İşte bu sebeplerden dolayıdır ki...
Bizde yoktur!
Var etmek için mücadele şarttır!
Senin özgürlük dediğin, dudaklara sürülmüş bir parmak baldır.
*Bu söz, Leonardo Da Vinci’ye ait.)
****
Tencerenin düdüğü istim atıyor!
Adli Tıp Kurumu’nun eski başkanı Prof. Dr. Haluk İnce, 5. Uluslararası Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar Sempozyumu’nda bir konuşma yapmış. Çocukları adli tıpta mahvettiklerini söylemiş.
İnce, Vakit gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez’in 14 yaşındaki B.Ç.’ye cinsel istismarda bulunmasıyla ilgili haber kupürünü göstererek şunları anlatmış:
“Bu kız çocuğu iki kez Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Hep birlikte çocuğu mahvettik, hasta ettik, daha kötü yaptık. Ruh sağlığını daha da bozacak şekilde Adli Tıp Kurumu’na gönderip tekrar tekrar aynı acıları, yaşadığı travmatik olayları yaşamasına neden olduk. Adli Tıp Kurumu’na gelmeden sorunları çözmek gerekir. Koruyucu ve önleyici tedbirler almak gerekli.”
İyi güzel de...
Yapılanın yanlışlığı bilinirken, göz göre göre bir çocuğun hayatıyla taş sektirir gibi oynanırken...
Neden o dönem bu yanlışlığı bağıra bağıra söyleyenlere hiç kulak verilmedi?
Neden yanlışa devam edildi?
Herhalde koltuk çok rahattı, öyle mi!
YORUMLAR