Animusunuz ne kadar güçlü?

Bir şeyler yapmak istiyor ama bir türlü harekete geçemiyor musunuz? Yaratıcılığınız iç dünyanızın sınırları içinde mi kalıyor? Yaratıcılığınız, ürün veremiyor mu? Yaptığınızı dünyaya göstermek, görülür kılmak konusunda, çekingenlik hatta isteksizlik mi duyuyorsunuz? Genel bir atalet içinde misiniz?


Hal böyleyse; animusunuz zayıf düşmüş olabilir. Animus Carl Gustav Jung’un ortaya attığı bir kavram. Çok kabaca özetlemek gerekirse animus kadın ruhunun erkek tarafı, erkeksi özelliği demek. Her kadının animusu var. Ama bazen kadınların animusu zayıflayabiliyor. Animus kadının oldurtan, harekete geçiren ve dünyaya kendini gösteren tarafı.


Öğrendiğim hemen tüm Jungcu kavramlar gibi bunu da Kurtlarla Koşan Kadınlar’dan ve Estes’ten öğrendim. Ve öğrendiğim her kavram gibi, öğrendiğim an hayatım değişti! Animusu zayıflayınca bir kadının yaratıcı yaşamı ürün verememeye başlıyor, kendi iç dünyasının dört duvarı arasında kalıyor. Ürün verse bunu dünyaya göstermek konusunda çekingenlik içinde oluyor. Göğsünü gere gere kendi yaratıcı yaşamanı yaşayıp, gösteremiyor.


Estes her kadının güçlü bir animusu olması gerektiği konusunda çok ısrarcı. Estes’e göre, yaratıcı yaşamlar sürmek, ürün vermek ve bunu gösterebiliyor olmak her kadının doğal hali. Bu bir yetenek ya da belli bir grup insana ait bir özellik meselesi değil. Her kadın ama her kadın yaratıcı bir yaşam sürebilir ve doğal olan da budur.


Animusu güçlendirmek için bilin bakalım ne yapmanız gerekiyor ? Elbette harekete geçmeniz! Estes; düşünmeyin, planlamayın, yapın! Diyor. Katılmamak elde değil. Bana göre ilk başta çok büyük adımlar atmanız gerekmez. Atkı örmeye başlamak yaratıcı yaşama atılan bir adımdır. Bunun gibi nice adımlar vardır, hemen bugün atılabilir. Bir adım diğerini getirir ve bir bakmışsınız ki animusunuz uyanmış, adımlar büyümüş yaratıcı yaşamınız görülür elle tutulur hale gelmiş.


Bir de tabii benim gibi animusu yorgun kadınlar var. Çok yapan, çok ürün veren, yaptığını dünyaya çok göstermek isteyen... Güçlü animusunu yıllarca ruhun işlerine değil de gereksiz işlere koşan. Animusunuz yorgun olduğunda da tek bir çare var. Durmak... Dinlenmek... Belki biraz içe dönmek, az yapmak, az göstermek.... Ruhunuzu bir sallanan koltukta bir süre sallayıp, piş pişlemek. Benim gibi biri iseniz ruhunuzdan gelen “dur” komutunu duymanın ne kadar zor olduğunu bilirsiniz. Ya da durma, yapmama, dinlenme, gözükmeme halinde kalmanın zorluğunu. Ama yaşamın döngülerden ibaret olduğunu yine Estes’ten öğrendiğimden beri, durmak biraz daha kolaylaştı. Durmak ve harekete geçmek birer mevsim haline geldi. Eğer doğal olana izin verirsek; görülmek, dışa dönmek; kapanmak gözükmemek kadının doğasının mevsimleri gibi gelip geçiyor. Ruhunuz kendi ihtiyacına göre birinde diğerine yumuşakça akıyor.


Animusumuz çok kıymetli. Onu ihmal etmeyelim. Yorgunsa dinlensin, gücünü yitirdiyse yeniden toplasın. Ama en önemlisi onu boş işlere koşmayalım, ruhun işlerine koşalım.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.