Hayat 40’tan sonra mı başlar?

Jung; “hayat gerçekten 40’tan sonra başlar o zamana kadar olanlar sadece bir araştırmadır” diyor.


İnşallah öyledir. Zira 14 Şubat Pazar günü 40 yaşında oluyorum. Biraz şaşkınım. Hem ailenin hem hayat erken atıldığı için çalıştığı yerin çok uzun yıllar boyunca en küçüğü olmuş biri olarak, küçük bir insan olmamak beni şaşırtıyor. Üstelik geçen yılların üzerimdeki etkisinden de bir hayli memnunum. Şaşkınlık gene de baki... Jung’un söylediğini kalbimde hissediyorum. Sanki artık meyve toplama, hediyeleri kabul etme zamanı. 40’a kadar sürdürülen o araştırmayı ne kadar titiz yaptıysan, ne kadar emek verdiysen sanki meyvelerinde öyle oluyor.


20’leri, 30’ları, 40’ları devirirken insan bir devirden ötekine geçiyor gibi hissediyor nedense. Durup bir muhasebe yapmak kaçınılmaz oluyor. Sosyal medyada bir soru dolaşır olmuştu. “20’li yaşların başındaki halinizle konuşabilseniz ve bir tek tavsiye verebilecek olsanız ne derdiniz” diye.


Geleceğe Dönüş serisi ile büyümüş, Kelebek Etkisi ile devam etmiş bir nesil olarak muhtemelen ben hiç bir şey demezdim. Hayatımın mevcut halinin değişmesinden korkardım. Olduğumdan başka türlü bir insan olmayı yeğlemezdim. 20 senelik bir perspektiften bakınca, 20’li yaşların aptallıkları zaruri gözüküyor.


Diğer insanların cevaplarına şöyle bir baktım ve gençliklerine ne kadar faydasız tavsiyeler verdiklerini gördüm. Bir arkadaşım, ben olsam kendime “sakin ol” derdim demişti. Bana göre bu tavsiyenin gençliğine hiçbir faydası yoktu. 20 yaşındaydı ve sakin olabilecek donanıma henüz sahip değildi. İhtiyacı olan sakin olması gerektiğini bilmek değil, o donanımı inşa etmekti. Düşe kalka, kafasını gözünü kıra kıra o donanıma sahip oldu.


Einstein’ın 50’lerini geçtikten sonra, bir yakınını kaybeden dostuna yazdığı bir mektup var. O mektupta, “gençken insanlar arzu ve hayal kırıklığının pençesinde mahvoluyor” diyor. “Biz yaşlılar gençlere göre çok daha şanslıyız. Çünkü artık tüm bunların ötesinde yaşamın içinde sonsuz bir şeylerin olduğunu biliyoruz.”


Hayatın bu anlamda terbiye eden bir yanı var. Arzular ve hayal kırıklığından, senden, benden fazla bir şey bu hayat dedirten bir terbiye bu. En zoru ise bu terbiyenin güçlüklerine her insan gibi maruz kalıp, terbiye olmadan yaşama devam edip yaşlanmak.


Vardır etrafınızda hayatının sonuna yaklaşmış, sert, aksi, huysuz, kavgacı yaşlılar. Hem 20’li yaşlardaki kadar arzular ve hayal kırıklıklarının pençesinde olup hem de 80 yaşında olmak kim bilir ne zor. O yaşları da inşallah bu pençeden biraz daha kurtularak görürüz.


Şimdi 20 yaşındaki halimin karşısında dikiliyorum. O bana bakıyor ben ona bakıyorum. Şu andaki hayatımı tarif etsem çok üzülür. 20 yaşındaki halimin 40 yaşında olmak isteyeceği gibi biri değilim. İçimden “söylemeyim kalbine inmesin” diyerek muzip muzip gülüyorum. Sonra gidip başını ellerimin arasında alıp gözünün içine bakarak içimden gelen tek cümleyi söylüyorum:


Afferin kız sana...




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir çok güzel dostum, çoookkk...hoşgeldin kırklara...
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.