Herhangi birine aşık olmak için bunu yapın
İnternette sizi yazının içine sokmam için atılan binlerce yalancı başlıktan biri sanmamak elde değil. Kim bu formüle sahip olmayı istemez? Bu başlığı New York Times’ta gördüğüm için ciddiye almak zorunda kaldım. İyi ki de almışım. Başlığın altından şahane bir hikaye ve çok ilginç bir bilimsel araştırma çıktı.
Aşık olacağımız insanı seçemiyoruz. Neden aşık olduğumuzu bilmiyoruz. Bildiğimizi sandıklarımız nedenler de uyduruk. Ve günün sonunda aşk sürmüyor. Nokta. Sosyal ve bireysel olarak çok ağır bir şekilde koşullanmış yaratıklarız. Bilim dünyasının bir çok mekanizması hakkında en ufak bir fikir sahibi bile olmadığı ama varlığını kabul ettiği bilinç dışı bir mekanizma varoluşu çekip çeviriyor. Bu bilinçdışı mekanizma ile el sıkışıp arkamıza yaslanıp olanları heyecanlı bir macera filmi gibi izleyemediğimizden ıstıraptan ıstıraba koşuyoruz.
Aşık olacağımız insanı manavdan elma seçer gibi seçsek, onun da bize aşık olmasını sağlayabilsek ve bunu da bir ömür boyu sürdürsek ne güzel olurdu.
Müzik endüstrisi çöker, kitaplığımızdaki romanların büyük kısmı hiç yazılmamış olurdu. Ama olsun. Kitap okuyup müzik dinleyeceğiz diye sürünmenin manası yok.
İster inanın ister inanmayın New York Times’ın makalesi belli ölçülerde yukarıda saydığım sonuçları doğuracak formülü veriyor. Aşık olmanın ve aşık kalmanın bir formülü var. Tabi belirli bir ölçüde. Şahane bir formül ve ben de canı gönülden inanıyorum.
Bundan 20 yıl kadar önce psikolog Arthur Aron birbirini hiç tanımayan iki insanı laboratuvar ortamında aşık etmeyi başarmış. İşin güzel tarafı NYT’daki yazının yazarı da Aron’un formülünü hoşlandığı bir erkekle gittiği ilk yemekte uygulamış ve onlar da kendilerini aşkın kollarında bulmuşlar.
Aron’un çalışması, birbirini tanımayan bir erkek ve bir kadının bir laboratuvarın iki farklı kapısından içeri girmesi ile başlıyor. Yüz yüze sessizce oturuyorlar ve önlerine konan 36 soruyu sırayla cevaplamaya başlıyorlar. Soruların sırası önemli çünkü daha genel ve kolay konuşulabilir konulardan, çok kişisel konuşulması zor hatta belki mahrem konulara doğru evriliyor. “Ünlü olmak ister miydin?”, “En son ne zaman şarkı söyledin?” gibi sorularla başlıyor. “Senin ve partnerinin 3 ortak noktasını söyle”, “En son ne zaman ağladın”, “Annenle ilişkin nasıldı?” gibi sorularla devam ediyor.
Birbirini henüz tanımış olan kadın ve erkek, 36 soru bittikten sonra tam dört dakika boyunca birbirinin gözlerinin içine sessizce bakıyorlar.
Hiçbirinin gözünün içine dört dakika boyunca baktınız mı? Ben baktım. Hiç kolay olmadığını söyleyebilirim. Gündelik hayat içinde bile rahatsız edici uzunlukta göz içine baktığım yönünde söylentiler olan benim için bile.
Aron’un denekleri 6 ay sonra evleniyor ve düğüne de bütün laboratuvar ekibini çağırıyor. Bu araştırmayı uygulayan NYT yazarı da pek az tanıdığı iş arkadaşına aşık oluyor.
Sokaktan geçen birini çevir, yukarıda saydıklarımı yap aşık olursun garantisi veremiyorum. Ama NYT yazarının bu formülle ilgili önemli bir tespiti var. Bu formül aşka filizlenmesi için verimli bir toprak veriyor. Katılmamak elde değil.
Aron’un 36 sorusu ve 4 dakikalık göz göze bakışması hızlandırılmış bir yakınlık/mahremiyet formülü gibi. Kendinizi normalde bir insanla aylar boyunca, hatta yıllar boyunca, hatta belki de hiçbir zaman konuşmayacağınız konuları bir anda konuşur buluyorsunuz. İki insan arasında güven ve zaman isteyen yumuşak karnını açma, duygularını, zaaflarını, acılarını paylaşma süreci bir anda ve ışık hızı ile gerçekleşiyor. Aron’un 36 sorusu sizi ve karşınızdakini soyuyor. Çırılçıplak bırakıyor.
Takip eden dört dakikalık bakışma ise insanın karşısındakini olduğu gibi görme ve kendisinin olduğun gibi görünme ihtiyacının müthiş bir tatmini.
“Görüldüğümü hissettim” diyor yazar. Yazarken bile tüylerim diken diken oldu. En son ne zaman gerçekten görüldüğünüzü hissettiniz?
İnsanın en büyük ruhsal ihtiyacı kendi kırılganlığını doyasıya yaşamak, ortaya koyabilmek, saklamaya çalışmamak, birileri tarafından o kırılganlıklarla sevilmek... Görülmek... Aynı zamanda da her insanın en büyük korkularından biri.
Ben aşkın bittiğine inanmam. Birbirinin yanında çıplak kalabilen, birbirini gören çiftler her gün daha çok aşık olurlar.
George Orwell güzel söylemiş; “İnsan belki de sevilmekten bile çok anlaşılmak ister”.
YORUMLAR