Sana direniş çok yakışıyor!

İstanbul, yine Taksim’de. Herkes şehrine sahip çıkmanın haklı gururunu yaşıyor. Kimse yan çizmemiş. Yalana dolana başvurmamış. Kendine gaz sıkana, plastik mermi atana, daha da ötesi canına kast edene karanfil uzatmış. Yaralanmış, ölmüş, yine de yılmamış. Bütün Türkiye’yi ve bütün dünyayı arkasına alarak “Diren Gezi!” demiş, direnmiş ve sonunda kazanmış. Üstelik, hem adalet anlamında, hem de bu adaletin hukuka uygunluğu anlamında. Yani demokrasi dersi de vermiş. Buradan, Gezi Parkı direnişini başlatan bir avuç çevreci çapulcuya saygılarımı ve teşekkürlerimi sunuyorum. Meğer ne güzel insanlarmışız biz. Meğer direniş, ne çok yakışıyormuş İstanbul’a ve Türkiye’ye. Sayenizde, sayemizde kendimizi daha çok seviyoruz artık. Ve biliyoruz ki yaşadığımız sürece, içimizdeki “Her yer Taksim, her yer direniş!” sesi hiç susmayacak.


Bir teşekkür de Gezi Parkı direnişinin zaferini hâlâ gölgelemeye çalışanlara.


  • Taksim’in simgesi olan Gezi Parkı’ndaki ağaçları kesmeye ve yerlerinden sökmeye kalkmasaydınız,
  • Ben yaptım olducu zihniyetinizle Gezi’ye Topçu Kışlası’nı yeniden inşa edeceğinizi ve içine alışveriş merkezi ve rezidans yapacağınızı söylemeseydiniz,
  • Gezi’ye kurulan ve büyük bir dayanışma ve inanç içinde HES’leri, ranta evrilen kentsel dönüşümü, nükleer santrallerin zararlarını ve her daim bizim adımıza karar verme heveslilerini protesto eden çadırları şafak baskınlarıyla ateşe vermeseydiniz,
  • Orantısız gücünüz ve kadük zekanızla sivil toplum örgütlerini, sendikaları, taraftar gruplarını, sinemacı, tiyatrocu ve müzisyenleri, kısacası bütün halkı direnişe destek vermek durumunda bırakmasaydınız,
  • Penguen belgeseli yayınlamasaydınız,
  • Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi, 6 Haziran 2013 günü mahkeme kararıyla iptal edilmesine rağmen, hukuku yok sayıp projenizi hayata geçirmenin yollarını aramasaydınız,
  • Ve yine orantısız gücünüz ve kadük zekanızla demokratik hakkını kullanan insanları biber gazına, plastik mermiye ve polis şiddetine maruz bırakarak gerilimi tırmandırmasaydınız,
  • Bile isteye, göz göre göre, camide içki içtiler, çocuklu kadına saldırdılar, bayrak yaktılar gibi mesnetsiz iddialarla sağduyulu vatandaşların sokaklara dökülmesine ve tencereli tavalı protestolarına neden olmasaydınız,

Kısacası, siz olmasaydınız başaramazdık.


Şimdi de (6 Temmuz Cumartesi) mahkemenin gerekçeli kararını tebliğ etmek için kendi parkına, Gezi’ye girmek isteyen insanları anlamsız şiddetinize maruz bırakıyorsunuz. Biz biliyoruz ki bu tavrınızın altında sınır tanımayan kibriniz var. Mazlumun zalime dönüşmesi var. İsteği gerçekleştirilmeyen şımarık çocuğun hırçınlaşması var. Sözü üstüne söz söyleyene duyulan öfke var. Demokrasiyi içselleştirememiş insanların sözde demokrasi anlayışları var.


Mahkeme, kararında;

  • “Gezi Parkı’nda dikilen ağaçlar ve diğer peyzaj özellikleri itibariyle Tabiat Varlıkları Koruma Komisyonu’na herhangi bir başvuru yapılıp görüş ve onay alınmamıştır.” dendiği halde,
  • “Plan değişikliği sırasında Beyoğlu Belediye Başkanığı’ndan görüş ya da onayı alınmamıştır.” dendiği halde,
  • “Bölgedeki yaya ve taşıt trafiği, ‘İstanbul Metropolitan Kent Bütünlüğü’ içerisinde önemli trafik akslarının mevzii planlama yaklaşımlarla değil, makro ölçekte ‘Ulaşım Mastır Planı’yla çözümlenmesi gerekir.” dendiği halde,
  • Gezi Parkı’nın ancak zorunluluk halinde fonksiyonunun değişebileceği söylendiği ve “…yakın bölgede eşdeğer bir alan ayrılması suretiyle yapılabilir. Yasal mevzuat gereği olduğu halde bu değişikliğin zorunluluk sebeplerinin hukuken ortaya konulmadığı gibi çevrede eşdeğer bir alanın da ayrılmadığı anlaşılıyor.” dendiği halde, sesinizi daha gür çıkararak Gezi’yi ve direnişçilerini eleştiriyorsunuz. Çünkü size, sesi daha çok çıkanın haklı olduğunu öğretmişler. Bu sesten feyz alan kendini bilmezler de satırlarıyla, palalarıyla ve sınırsız cehaletleriyle sokaklara dökülüyorlar. Neyse ki o saldırganların bile sağduyu sahibi aileleri var. Birinin babası, esnaf olarak uğradığı zararın gerçek sorumlusunun kimler olduğunu görüyor ve "AKP eğer bunları yapmasaydı ne halk ne de esnaf bu kadar zarar görürdü. Ben tekrardan tüm halktan özür dilerim. Bir ağaç kesen bir insan öldürmüş olur diyorlar. Ama bunlar ağaç kesmeye kalkıyor. Ben de buradaki direnişe destek vermişim" diyor.

Artık şunu anlamanız lâzım. Gezi Parkı direnişçilerinin sesi sizden daha çok çıkıyor ve bugün onlarda öfke yok, kibir yok, sesini yükseltmek yok, onlar-bunlar ayrımı yok. Onlarda vakar var, gerçek bir kahramanın bilgeliği var, sağduyu var, akıl var ve zarafet var. Gerçek anlamıyla “dikleşmeden dik durmak”ın ve kazanımlarının ne demek olduğu sanırım bundan sonra daha iyi anlaşılacak.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.