‘Düzelince dönersiniz’

Defterimden numaraya baktım, doğru çevirdiğimden de eminim. Telefon çalıyor, çizgisiz defter sessizliğinde bir evi aramışım besbelli. Camın biri açık, tüller var, pazardan alınmış, hazır dikim olanlar var ya, çifti 20 lira, salona renklilerini asmışlar, mutfağa beyaz olanı, mis gibi kokuyorlar. Hafif bir rüzgar bir tanesini havalandırmış da saksıdaki çiçeğin dalına takılmış gibi.

Burada saat 09:36. Türkiye’de ikindi namazı okundu, okunacak. Çay da konmuştur şimdi ocağa, iki tane de bardak yanına. Tabaklar bir yanda, bardaklar bir yanda, şekerliğin içinde kaşık. Bir hanım açıyor telefonu. ‘Yanlış mı aradım, Soma Belediyesi değil mi?’ ‘Yanlış oldu’ diyor. ‘Kusura bakmayın, rahatsız ettim’ diyorum. Akşamüstü çalan telefondan zarar gelmez gerçi ama, şehir yanlış, telefon iyi bir şey için çalmıyordur orada, yüreği sıkışmamıştır inşallah.


Kapatırken, ‘Başınız sağolsun’ diyorum. ‘Sağ olun sağ olun, dostlar sağ olsun’

Zar zor, siz diyorum, iyi misiniz? ‘Kızım, bizim evden cenaze çıkmadı ama kapı komşumun kocası gitti, arka evdeki komşumun oğlu gitti, kocası gitti, damadı gitti.. Sen nerden arıyosun? Kimsin?


Otomata basalım ki koridor aydınlansın, böyle loş ışıkta konuşmaya devam edemeyiz ya. Uzaktan arıyorum diyorum. Öğlen kuşaklarında televizyondaki programlardan birinde kısmetimi arıyormuşum gibi. Anlatıyorum. ‘Haa’ diyor, ‘çok uzaktaymışsınız be kızım, annen baban özlüyordur seni, Allahtan evliymişsin, yalnızlık zor bu devirde’


Onların da üç çocuğu varmış, biri polis, biri çalışıyor uzakta, damadı asker, torunlar torbalar. ‘Bak’ diyor, ‘biz de özlüyoruz, iki başımıza kaldık, çocuklar gurbette, teyzemin kızı var o da Almanya’da, onun durumu iyi de bizim yüreğimiz ağzımızda’ Çocukların biri Hakkari’de, biri Şırnak’ta, biri çok şükür neyse yakınlara gelmiş Afyon’a.


Şırnaktakileri aramışlar, gelin diye, yok demiş ordakiler, bizi merak etmeyin sakin buralar. Babalarına kalsa şimdiye çoktan alıp koymuştu, haberleri seyredip telefona sarılıyor, onlar da gelmiyor, iyiyiz diyorlar, yalan söylüyorlar, biz üzülmeyelim diye diyor. ‘İnsan evladını merak etmez mi, bak buraya burası da unutuldu, 301 ölünüz var diyorlar da inanmadık ki, saklıyorlar, hükümet düşmesin diye, çocuklarıma bir şey olursa hükümet mi kalır insanın gözünde? Gelicez anne dedikleri günler camda yollarını gözlüyorum’


‘Hadi’ diyor, kapatalım artık, işin gücün vardır, ne iyi ettin de yanlış aradın, arkadaş olduk, siz orda birbirinize iyi bakın, beyine selam söyle, Allah’a emanet olun, hem buralar düzelince dönersiniz, beklerim bize, bizde kalırsınız! Beni unutma sakın, arada sırada ara!’


Üç cenazenin bir hükümeti götürmediği memlekette birbirini hiç tanımayan insanlarız. Bir tanışsak bir başbaşa kalsak oturur dertlerimizin kare kökünü, sevinçlerimizin karesini alırız. Evde tutamadığını söylediği yüzde elli camda çocuğunu beklerken orada ikindi, burada sabah olur. Soma’da bir eve söz verdim, düzelince döneceğiz. Düzelir di mi Sadık?

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.