Tek başına tatil bir ihtiyaçtır
Sabah kalk işe git ya da evdekileri işe gönder. Ofiste onun bunun arkasını topla ya da evdeki döküntüleri. Çalan telefonlardan, gelen mesajlardan delicesine kaçmak iste ya da dört duvar arasından çıkmak için fırsat kolla. Akşam eve git, aynı saatte aynı sofraya otur ya da aynı saatte, aynı tencerelerde benzer malzemeleri karıştırıp sofrayı hazırla. Pazartesiden cumaya nasıl vardığını anlamadan hafta sonu gelsin, sonra onun da nasıl geçtiğini anlama.
Hangi tarafta olursan ol, biraz gitmek iste. Güne başka bir yerde uyanma hayalleri kur. Gözünü açtığında başka bir yatakta bulsan kendini. Başka bir yastıkta olsa başın, başka bir örtü olsa üstündeki. Yataktan kalkıp bastığın yerde başka bir halı dursa. Perdelerini açtığın pencereler, hiç bilmediğin yerlere baksa.
Kahvaltını etsen, sonra yatağa girip tekrar biraz uyusan. Kalkıp biraz koltukta kıvrılıp kitap okusan. Çıkıp sokaklarda dolaşsan, önüne çıkan masalara sandalyelere oturup azıcık soluklansan, keşfetmeye devam etsen. Bambaşka insanların arasında yeni şeyler düşünsen, yeni şeyler konuşsan. Deri değiştirsen, yenilensen.
Ah biraz uzaklara gitsen, tatile çıksan.
Peki insan, fotokopi gibi üst üste yığılan günlerinin altında boğulmamak için bir yerlere, yanında beraber yaşadıklarıyla giderse bunun adı tatil olur mu?
İnsan beraber yaşadığı, aynı çatı altında uyuyup uyandığı, her gün aynı sofraya birlikte oturduklarıyla, üç aşağı beş yukarı her gün aynı konuları konuştuklarıyla tatile çıkarsa deri değiştirebilir mi, yenilenebilir mi, ezberini bozabilir mi?
Tatil sadece yer değiştirmek mi? Kendini yüzlerce, binlerce kilometre uzaklara götürmek mi? Kış vakti, bahar olan yaz olan yerelere kısa süreliğine göçmek mi? Uyuyup uyandığın saatlerin değişmesi mi?
Tatil bu değil ki...
Tatil, şalteri indirmek.
Ne kadar seversek sevelim hayatımızdaki insanları; yataklarımızı, evlerimizi paylaştıklarımızı. Bu, onların da rutinimizin bir parçası olduğu gerçeğini değiştirmez. İnsan, rutiniyle çıktığı tatilde rutinini yaşamaya devam eder.
Tatil sorumluluklardan sıyrılma, biraz başına buyruk olma; kimin ne istediğini, ne isteyebileceğini düşünmeksizin kendi istediğini yaşama hali.
Hayatını beraber geçirdiğin insanla çıktığın tatilde biraz havan değişir, bedenen biraz dinlenirsin. Ama şalteri indirebilir misin?
Mesele, sadece üç yüz altmış beş gün çalışmamak, yılda birkaç gün çalışmaya ara vermek, aynı yerde uyuyup uyanmamak değil. Aynı zamanda üç yüz altmış beş gün beraber yaşadığınla, yaşadıklarınla da bir süreliğine birarada olmamak.
Tek başına tatile çıkmak yararlıdır. Hem insan için, hem beraber yaşadığı, yaşadıkları için.
Herkesin biraz kendi başına kalmaya hakkı var. Bu bir tür temel ihtiyaç. Hava gibi, su gibi, yemek yemek, tuvalete gitmek, dinlenmek, uyumak gibi. Temel ihtiyaçlarını karşılayamayan insan normal bir yaşam süremez.
Kabul edelim, birbirimizi yoruyoruz, birbirimizden yoruluyoruz ve zaman zaman birbirimizden de uzaklaşmaya ihtiyaç duyuyoruz. İnsanların sevdiklerinden yorulmaları, hep birarada olmalarından, her şeyi ortak düşünüp birlikte hareket etmelerinden. Başka türlüsü onlara yasakmış gibi hissetmelerinden.
Tek başına tatile çıkmak yararlıdır. Hem insanın kendisi için, hem sevdikleri için. İtiraz etmeden, imkânsız demeden bir düşünmeli. Mümkün çünkü. İnsanlar konuşa konuşa anlaşır. Biri bir hafta sonu çocuklara bakar, diğeri gider biraz kafa dinler. Ya da çocuklarla iki günlüğüne meşgul olacak biri bulunur, herkes ayrı ayrı çıkar dinlenir döner.
Birinin kendi başına bir iki günlüğüne uzaklaşmasını tehlikeli bulmak anlamsız. Asıl tehlikeli olan, insanların yılın her günü birbirine bakarak, her gün aynı şeyleri yaparak yaşaması.
Biraz tek başına kalmak bir ihtiyaç. İnsanın biraz nefes alması, sevdiklerini özlemesi, onları neden sevdiğini anlaması, ne kadar sevdiğini fark etmesi için bir fırsat.
Şalteri arada bir indirmek şart. Yoksa aylar öncesinden yapılan rezervasyonlara, beş yıldızlı açık büfelere dökülen o paralar hep boşuna.
YORUMLAR