Cimri erkek

Bir kadından hoşlandıysa eğer, vakit kaybetmeden ciddi bir ilişki arayışında olduğunu söylüyor. Bunu ondan duyan kadın neye uğradığını şaşırabilir. “Nasıl? Neden ben?” diyebilir. Dönüp başkasına mı dedi diye arkasına bakabilir.

Yakışıklı lafı az kalıyor. O bir şeyler anlatırken laciverte çalan gözlerine, biçimli ağzına burnuna, hafif çıkık elmacık kemiklerine bakakalıyorsun. Girdiği yerde endamıyla hemen fark edilmemesi mümkün değil. Haftada üç gün spor yapıyor, bedenine çok iyi bakıyor. Çok güzel gülümsüyor.

Hafta sonlarını evde pinekleyerek geçirmekten hoşlanmıyor. Hafta başı, cumartesi sabahından pazar akşamına birlikte yapılacakları planlamaktan memnun.

Uzaktan bakan, hiçbir kadının böyle bir erkeğe hayır diyemeyeceğini, ayakları yerden kesilerek hemen ilişkiye başlayacağını düşünür. Ama o mesafeden şu soruya cevap veremez: “Bir kadının başını döndürecek derecede yakışıklı olan bu adamın ilişkileri neden birkaç ayla sınırlı?”

Bu soruya sadece uzaktan bakan biri değil, kendisi de cevap arıyor. Gürültü patırtı yok, kötü söz yok, yolda karşılaşınca ayrıldığı kadınlarla güzel güzel sohbet bile ediyor. Peki ama neden kadınlar birkaç ay içinde onu bırakıp gidiyorlar?

Çünkü bu çok yakışıklı adam cimri ve her cimri gibi maddi çıkarlarını korumaya programlı.

Bir kadınla çıkmaya başlıyor mesela. İlk üç buluşmada, hesabı son kuruşuna kadar ikiye bölmekten yana. Kadının karakterini test ediyor kendince. “Hesabı erkeğe ödetmeye çalışıyorsa, o kadının karakteri iyi değildir” diyor. “Üç kereden sonra dönüşümlü olarak birbirilerine bir şeyler ısmarlayabilirler.”

Sevgilisinin evine yemeğe mi davetli, zili çalarken eli boş. Özenle kurulmuş sofraya ufacık bir hoşluk katmak içinden gelmemiş.

Arkadaşları pikniğe mi çağırıyor, sevgilisine önerisi, karınlarını doyurup gitmek, yanlarına sadece içecek almak. Herkes onlara bir şeyler ikram ederken, onların kimseye ikram edecek bir şeyleri olmamasından rahatsız değil.

Sabah beraber spor yapmak için sözleşiyorlar mı, spor çantasından bir tane elma çıkarıyor, kendi yiyor. Evine gittiklerinde buzdolabındaki elmaları görüyor kadın. Çantasına ikinci elmayı atmak aklına gelmemiş. “Bir dilim ister misin?” demek de.

Kadın, adisyonun orasını burasını fazla çekiştiren erkek sevmez. Süslediği ilk sofraya elini kolunu sallaya sallaya gelip oturan adam sevmez. Paylaşmayı sevmeyen adam sevmez. Kadın varyemez, nekes erkek sevmez.

Çünkü her şeyi kısarak keserek kullanmaya, hiçbir şeyini kimseye vermemeye, kimseyle paylaşmamaya, her şeyi bedavaya getirmeye çalışan nekes erkek, hayattan zevk almayı önce kendinden esirger.

“Kaç para?”, “Pahalı mı ucuz mu?”, “Bedava mı?” Bu sorularla her şeye değer biçerek daima tetikte olduğu için, basit küçük güzelliklerin bile tadını çıkaramaz. Yolda yürürken yağmur başlayınca girip bir fincan kahve söylemez kendine, oturup yağmuru izlemez.

Markette etiket kıyaslar gibi her şeyi kıyaslar. Hayatını paylaşacağı kadını ona masraf çıkarmayanlar arasından, arkadaşlarını onu kafelere, barlara, restoranlara davet etmeyenler arasından seçer.

Kadın vericidir, doğası paylaşmaktır ve bu yüzden cimri erkek sevmez. Kendi bedeninde yaratıp büyüttüğü canlıyı hayatla paylaşma güdüsüne sahip kadın, her şeyi elinde tutma güdüsüne teslim olmuş erkek istemez hayatında.

Bu yüzden cimri erkek ne kazanırsa kazansın hayatta, kadınları kaybetmeye mahkûmdur.